Türkiye, neler bekliyor? 'Büyüme, enflasyon, dolar... Ayrıntılarda gizli...'

TÜİK'in açıkladığı büyüme ve enflasyon verileri hakkında tartışma sürerken gıda fiyatlarındaki artış ve Dolar/TL kurundaki yükseliş ekonomik refahın nasıl sağlanacağı yönünde endişeleri artırdı.

Türkiye, neler bekliyor? 'Büyüme, enflasyon, dolar... Ayrıntılarda gizli...'

GERÇEK GÜNDEM - MERVE ÇOBAN/ Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Türkiye ekonomisinin 2021 yılı ikinci çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21,7, bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,9 büyüdüğünü açıkladı.

Büyüme rakamlarına rağmen Eylül ayında yıllık enflasyon yüzde 19,58 oldu. Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) Eylül'de bir önceki aya göre yüzde 1,25 arttı.

Öte yandan Merkez Bankası kararlarının ardından dolar bir ayda 8,27 liradan 9,37 lira seviyesine kadar yükselerek rekor üstüne rekor tazeledi. 9,24 seviyesinden işlem gören Dolar/TL kurunun gidişatı belirsizliğini koruyor.

Deva Partisi Yerel Yönetimler ve Şehircilik Politikaları Yönetim Kurulu Üyesi, Ekonomist Barış Çalışkan, siyasi iktidarın refah ile ilişkili olarak kamuoyuna açıkladığı büyüme rakamlarını Gerçek Gündem'e değerlendirdi.

"REFAH AYRINTILARDA GİZLİ"

Çalışkan, büyüme verilerini anlamlandırabilmek için hesaplama yöntemlerinin ve ayrıntıların anlaşılması gerektiğini vurguladığı açıklamasında, "Ekonomik büyüme veya küçülme verisi en temel makro ekonomik göstergelerdendir. Bu veri bir ülkenin bir sene içinde ne kadar üretim artışı gerçekleştirebildiğini birçok metot üzerinden ölçerek gösterebilmektedir. Bu alanda kullanılan en yaygın metot harcamalar üzerinden hesaplanandır. Ölçüm metodunu ve içeriğini anlamak veri manipülasyonuna uğramamak adına önemlidir. Ekonomik büyüme veya küçülme verisi; devlet harcamaları, yatırımlar, tüketim ve net ihracatın toplamının bir önceki yıla göre değişim oranıdır. Dolayısıyla veri, üretim kapasitesinin nasıl arttığının ayrıntılarını vermez, refah ise bu ayrıntılarda gizlidir." ifadelerini kullandı.

Ekonomist Çalışkan, "Nüfusu 2020-2021 yılları arasında 100 milyondan 110 milyona çıkan bir ülke hayal edin. 2020 yılında, bu ülkede kişi başı 1 TL’lik üretim yapıldığını ve GDP’nin yani gayri safi yurt içi hasılanın 100 milyon TL olduğunu varsayalım. 2021 yılında kişi başı üretim 0.95 TL’ye düşsün ve gayri safi yurt içi hasılayı hesaplayalım. Nüfusun 10 milyon artışla 110 milyona geldiği unutulmamalı, 110*0.95=104.5 Milyon TL’yle ülke ekonomisinin %4.5 büyüdüğünü gözlemleriz ancak kişi başına düşen milli gelir azalmıştır ve halk bir önceki seneye göre ekonomik olarak daha kırılgan durumdadır. Benzer durum üretkenlik artışı ve iyi yönetim olmadan artan işgücü katılımı durumunda veya enflasyon verilerinin doğru hesaplanmaması durumunda da görülebilir." değerlendirmesinde bulundu.

"YATIRIMCIDA GÜVEN SAĞLANMALI"

Ekonomist Barış Çalışkan, uzun dönemli refah için üretkenliğin önemli olduğunu ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:

Uzun dönemli refaha ise üretkenlik artışı ve sermaye birikimiyle ulaşılabilir. Üretkenlik artışının eğitim, sağlık, teknoloji gibi birçok değişkeni vardır. Sermaye birikimi tarafında ise FDI olarak adlandırılan direkt dış yatırım artışı ve doğal kaynaklar ön plana çıkmaktadır. Uzun dönemli refah değişkenlerinin yönetimi ve tasarımı her ülkede siyasi iktidar tarafından gerçekleştirilir. Hukuk, spor, sanat, ekonomi, bilim, eğitim şehirleşme ve sayamadığımız bütün alanları siyasi erk düzenler ve vatandaşlarını yukarıda saydığımız değişkenler doğrultusuna refaha ulaştırabilir veya ulaştıramaz.

Türkiye’nin, zengin doğal kaynakları olmadığı göz önüne alındığında uzun vadeli büyüme ve refah için takip edebileceği iki ana yolu vardır. Bunlar: Üretkenlik artışını sağlamak ve sermaye birikimini artıracak direkt yabancı yatırımını ülkeye çekmektir. Türkiye 2002-2007 yılları arasında uzun dönemli refah için iki değişkeni de belli ölçüde başarmıştır. Direkt yabancı yatırım, dünyada sıkı para politikası uygulanmasına rağmen 1 milyar dolardan 20 milyar dolarlara, üretkenlik artışı ise %7 seviyelerine kadar çıkmıştır. Bu başarının yansıması olarak kişi başına düşen milli gelir 3600 dolarlardan 12600 dolar seviyelerine kadar yükselerek rekor kırmıştır.

Ancak, Türkiye 2010 yılından sonra yanlış yatırım ve yönetimle kazanımlarını kaybetmeye başlamıştır. Son yıllarda açıklanan büyüme verilerinin arka planına araştırdığımızda ne üretkenlik artışı ne de direkt yabancı yatırım oranında artış gözlemlenebilmektedir. Bunun etkileri ise döviz kurunda, çift haneli enflasyonda ve 8500 dolara düşen kişi başı milli gelirde görülebilmektedir. Yabancı yatırımı ülkeye çekmenin en kolay yöntemi yabancı yatırımcıda güven sağlamaktır. Yabancı yatırımcı için güvenin olmazsa olmazları hukukun üstünlüğü ve demokrasi ilkeleridir.

Etiketler
Enflasyon TÜİK Türkiye