Erdoğan “Kurtuluş savaşı” demişti, CHP’li Sarıbal düzeltti: Türkiye ekmek savaşı veriyor

CHP'li Sarıbal, tarımda gelinen noktayı, "Türkiye ekmek kavgası veriyor" diye özetledi. Sarıbal, çiftçinin ve besicinin zarar ettiğini belirterek sıkıntıların giderek büyüyeceğini kaydetti.

Erdoğan “Kurtuluş savaşı” demişti, CHP’li Sarıbal düzeltti: Türkiye ekmek savaşı veriyor

GERÇEK GÜNDEM / SAMİ MENTEŞ

Türkiye’de döviz kurunun artışıyla birlikte, çiftçinin maliyetleri de artıyor. Birçok çiftçi artan maliyetler nedeniyle üretime devam etmemeyi düşünüyor.

Tarımda, gübre, mazot gibi temel maddelerdeki artış, çiftçinin zarar etmesine neden oluyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Ekonomide kurtuluş savaşı veriyoruz” diyerek anlattığı dönemin tarımdaki karşılığı gelecek için endişe verici noktaya geldi.

“TÜRKİYE EKMEK KAVGASI VERİYOR”

CHP’nin tarım politikalarındaki uzman ismi CHP Parti Meclisi Üyesi ve Genel Başkan Danışmanı Orhan Sarıbal, çiftçinin yaşadıklarını Gerçek Gündem’e anlattı.

Yaşadığımız süreçte en büyük sorunun ekmek kavgası olduğunu belirten Sarıbal, Türkiye’nin ürün bulamadığı için tarım ürünlerinin ithalata dayalı olduğunu kaydetti.

“Şu anda ekmek kavgasının nedeni; dünyada buğday çok pahalı olduğu için Türkiye buğdayı pahalı alıp ucuza satmaya çalışıyor. Ekmek sektörünün, hamur sektörünün ancak yüzde 50’sini bile karşılayamıyor satın aldığı buğdayla” diyen Sarıbal, “Bu fiyatlar böyle devam ettiği sürece, girdi maliyetleri sürekli arttığı sürece Türkiye’de bir üretim eksikliği olacak. Rekolte ciddi anlamda düşecek” ifadelerini kullandı.

BUĞDAY EKİMİ AZALDI

İçinde bulunduğumuz dönemin İç Anadolu bölgesinde buğday ekim zamanı olduğunu kaydeden Sarıbal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tam veri yok elimizde ama bakanlığın elinde vardır. Alınan bilgilere göre, şu anda buğday ekim oranı düşük. Tek başına ekim yetmiyor tabi. Gübrelemek lazım. Gübre fiyatları çok yüksek. Mazot fiyatları çok yüksek. Ya gübreyi atmayacaklar ya çok az atacaklar ya da hakikaten toprağın talep ettiği gübreyi değil, uygun buldukları gübreyi atacaklar. Yani amaçlarına uygun olmayan bir iş yapacaklar.

Bu açıkça şunu göstermekte; buğday rekoltesi düşecek. Türkiye’nin ekmek, hamur ve yem sanayi için 20 milyon ton buğdaya ihtiyacı var.

2021 özel bir yıl, kuraklık var. Önce 20 milyon tondan açıklama yaptı Toprak Mahsulleri Ofisi yani Bakanlık, sonra 17 milyon tona düştü ama şunu çok iyi biliyoruz ki kesinlikle 13-14 milyon tondan daha fazla buğday bu topraklarda üretilemedi bu sene. Kuraklık, susuzluk, iklim değişikliği, küresel ısınma neyse çok gerekçeyle.

Bu şu demektir; gelecek yıl bunların hiçbiri olmasa bile yani küresel ısınma, iklim değişikliği, kuraklık meselesi olmasa bile şimdiden buğday, gübre, tohum fiyatlarından dolayı, mazot fiyatlarından dolayı, tarım ilaçları fiyatlarından dolayı, ürününü hangi fiyatla satabilme garantisi olmadığından dolayı ekim az.”

“YETERLİ ÜRÜN OLMAYACAK”

“Türkiye’nin bundan sonraki süreci ekmek kavgası olacak. Bu iktidarın da en büyük mücadelesi ekmekle olacak” diyen CHP’li Sarıbal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şu anda ekmeğin 200 gramı 2 liraya satılıyor. Normalde maliyeti 2.3 lira. Fırıncılar 2.8, 3 lira olmasını istiyorlar.

Ekmekte sorun yaşıyorsanız yani buğdayda sorun yaşıyorsanız makarnada, eriştede, bulgurda, buğdaya bağlı olan bütün ürünlerde sorun yaşayacaksınız. Sorun ne?
1- Yeterli ürün olmayacak.
2- İthal etseniz çok pahalı olacak.
3- Tüketicinin yeterli miktarda ve istediği buğday ürününe kavuşabilme olanağı olmayacak gelecek zamanda.”

SÜTÇÜ ZARAR EDİYOR: SATTIĞI KARŞILIĞINDA YEM DAHİ ALAMIYOR

Türkiye’nin üretimdeki tek sorunu buğdayla sınırlı değil. Süt ve süt ürünlerinde de büyük sıkıntılar yaşanıyor. Temel gıda malzemelerinden olan süt ürünleri de maliyetlerin artışı nedeniyle durma noktasına geliyor.

“Bugün bir çuval süt ve besi yemi 180 ile 190 TL arasında değişiyor” diyen CHP’li Orhan Sarıbal, süt üreticisinin durumunu şöyle anlattı:

“Bir litre sütün fiyatı; yağ oranını tuttursa, kuru madde oranını tuttursa, bakteri miktarını tuttursa, birlik kesinti yapmasa, fabrika kesinti yapmasa, her şeyin 4-4’lük olduğunu düşünelim, aslında bir mucizeden bahsediyorum, sütün litre fiyatı 3.2 lira; 30 kuruş da pirim toplam 3 buçuk lira. Ama her şey yolunda olursa.

Buna karşılık yemin fiyatı ne kadar? Bir kilosu yaklaşık 4 liraya geliyor. Şimdi 1 litre sütle siz 1 buçuk kilo yem alamazsanız hayvancılığı sürdüremezsiniz.

Bu şu demek; şu anda bütün süt üreticileri zarar ediyor.

Bir buçuk kilo yemin fiyatı 6 liraya yakın. Süt ne kadardı? Hiç kesinti olmasa her şey yolunda olsa 3 buçuk lira cebine girecek. Ama şunu açıkça söyleyeyim şu anda prim dahil 3.2 liradan daha fazla cebine para koyan işletme yok gibi. Ya da çok az. Ortalama sütün fiyatı 3 lira civarında. Yani ciddi bir zarar var.”

BESİCİ DE ZARAR EDİYOR: YÜZ BİNLERCE HAYVAN KESİME GÖNDERİLDİ

Peki, etin durumu?
Türkiye’de kırmızı et tüketimi dünya ortalamasının altında.
Besicinin de maliyetlerin artmasıyla beli büküldü.

CHP’li Sarıbal, et üretimindeki hesaplamayı şöyle anlattı:

“Klasik bir hesaplama yöntemimiz vardır. 1 kilo kırmızı et; yani hayvanı kestiniz, derisini, sakatatını vs hepsi ayrıldı geri kalana karkas denir, kemik ve et.
1 kilo karkas et karşılığında 28 kilo yem almanız gerekir. Minimum 26 kilogram. Bir besi yeminin şu anda çuvalı 180 ile 190 lira arasında değişiyor.

Bir kilo karkas et, süt hayvanlarında yaklaşık 43-45 lira arasında, 17 aylık, 20 aylık besi danasındaysa yaklaşık 54 lira, 55 lira. Böyle baktığımızda 14 kilodan daha fazla yem alamamakta çiftçi.

Yani besici de zarar ediyor.

Türkiye’de, 2008 yılında ciddi bir kriz çıkmıştı, o krizde bir milyon sağmalık inek, sağım hayvanı kasaba gitmişti. Şimdi d,e geçen yıl Kurban Bayramı’ndan bugüne doğru süt fiyatları komik bir artışla devam ettiği için süt hayvanları kasaba gidiyor. Binlerce, Yüz binlerce süt ineği şu anda kasaba gidiyor.

Bu şu demektir; bu hayvanların kesimi devam ettiği sürece inek etinden elde edilen et ve kıyma biraz daha ucuz olacaktır 3-5 lira ama öbür taraftan hayvancılığın geleceği olan dana, damızlıkçı ve toplumun geleceği olan süt ve et daha da az üretilecek.

Zaten bugün dünyanın ortalaması 18 kilogram kişi başına. Bizim ülkemizde 13 kilogram… Avrupa’da yaklaşık 38-40 kilo…”

“TÜRKİYE ÇOK CİDDİ BİR GIDA KRİZİYLE KARŞI KARŞIYA”

“Türkiye gelecekte çok ciddi bir gıda krizi, ürün bulamama kriziyle karşı karşıya. Sadece bulmak da yetmez elinizde bir paranızın olması lazım ki ona ulaşabilesiniz” uyarısında bulunan Sarıbal, ülkenin pirinçte kendi ihtiyacını karşılayabildiğini onun için fiyatının çok artmadığını belirterek, “Bu buğdayda olsaydı, ayçiçeğinde olsaydı, soyada olsaydı diğer ürünlerde de olsaydı bugün dışarıdaki ham madde fiyatlarının bu kadar yüksek artışından bu düzeyde etkilenmezdik. Bu kadar gıda ve ekmek meselesi ülkenin gündemine ağır bir şekilde oturmazdı. Çünkü Türkiye’nin böyle bir potansiyeli var. Rahatlıkla buğdayını da üretebilecek durumda, ay çiçeğini de üretebilecek durumda” dedi.

Türkiye’de 14 milyon insanın asgari geçim koşullarının altında gelire mahkum edildiğini söyleyen Orhan Sarıbal, “Çiftçi bu koşullarda ne üretirse üretsin istediği fiyata satamayacağı için zarar edecektir. Zarar eden çiftçinin de bu üretimi sürdürebilmesi, çok mümkün görünmüyor” tespitinde bulundu.

“FİYATLARIN DÜŞMESİNİ KİMSE BEKLEMESİN”

Yaşanılan sürecin vatandaşın yeme içme alışkanlığını değiştirdiğini kaydeden Sarıbal, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ekmek 4 lira bile olsa karnını doyurmak için yine ekmek alacak. Et alamayacağına göre yine ekmekle karnını doyuracak. Bir kere et ve süt ürünlerinin düşmesini kimse beklemesin. Bir taraftan bastırılıyor ama sütün kaynağı olan hayvan kesime gidiyor. En önemlisi bu. Aynı şekilde buğday Türkiye’nin en çok ürettiği ürünlerde birinci sırada, ikincisi domates. Domates bile artık ucuz değil. Bir kilo domatesi 7-8 liraya, 10 liraya alıyorsunuz. 1 kilo ekmek yani 5 ekmeği aşağı yukarı 10 liraya. 2 kilo domates alsanız hemen hemen 20 lira. 5 ekmekle toplumun karnı doyacak.”

TÜRKİYE’DE STOK YOK: “ÇOK BÜYÜK BİR MİLLİ GÜVENLİK SORUNUDUR”

Güvenlik uzmanları bir ülkenin gıda stokunun milli güvenliği için önemli bir husus olduğunu belirtiyor. Temel gıdada sıkıntı yaşanması o ülkenin milli güvenliği için büyük bir açık. Sarıbal’a göre ise Türkiye’nin bir stoku yok!

“Türkiye’nin 13 milyon ton sadece ekmek için buğdaya ihtiyacı var. Bir kısmı kepeğe gidecek bir kısmı yeme gidecek bir kısmı kırık olacak, bir kısmı kalitesinden dolayı ekmeklik olmayacak… Türkiye’nin yaklaşık olarak toplam 20 milyon ton buğdaya ihtiyacı var. Son 2, 3 yıldır Türkiye 10 milyon ton civarında buğday ithal ediyordu, 2021 henüz netleşmedi.

Bunu niçin ithal ettiklerini söylüyordu iktidar; ‘Getiriyoruz, işliyoruz, satıyoruz. Un olarak satıyoruz, irmik olarak satıyoruz, makarna olarak erişte olarak satıyoruz.’

Ama verilere baktığımızda her yıl 3 milyon ton civarında iç piyasada kalmış bu. Bu yılı düşünemiyorum bile…

En az 10 milyon ton ithal edilirse 5-6 milyon ton, 7 milyon ton içerde kalacak. Soru şu; Türkiye’de stok diye bir kavram yok. Türkiye’de stok olsaydı bu iktidar bu ithalatı göze almaz, iç piyasayı istediği gibi kontrol etti. Çiftçinin malına 2 bin 250 lira dedi buğdayda. Ama dışarıdan 3 bin 500 liraya aldı, 4 bin liraya aldı. İçeriye 2 bin 400 liradan satıyor.

Eğer içeride stok olduğunu bilse, stok olduğunu görse kesinlikle böyle bir riske girmezdi, içerideki stokları tüketene kadar baskısını devam ettirirdi ve Türkiye’de iç piyasada buğdayın artmasını engellerdi. Türkiye’de stok diye bir şey yok. Bu çok büyük bir milli güvenlik sorunudur.”

EKMEK ONLARA BAĞLI

Bugün Türkiye’de üretimde kullanılan buğdayın Rusya ve Ukrayna’dan geldiğini söyleyen Sarıbal, içinde bulunduğumuz tabloyu şöyle özetledi:

“Eğer geçen yıl ve bu yıl Rusya, Ukrayna deseydi ki biz Türkiye’ye ihracatı durdurduk, Türkiye’de şu anda sofralarda ekmek yoktu, sofralarımızda ayçiçek yağı yoktu, Romanya ve bazı ülkeler ayçiçeğini vermemiş olsalardı.

Rusya domateste narenciyede yani yaş meyve sebzede uyguladığı politik tutumunu buğdayda sergileseydi şu anda biz bırakın 300 - 400 dolara, 500 - 1000 dolara bile bulamazdık. Gübrede olan olurdu. Gübrenin tonu 1000 dolara çıktı. Buğdayda da paramız olursa alırız. Yoksa toplum ekmeğe ulaşamaz.”

Türkiye’de iktidarın uyguladığı politikalar vatandaşın sofrasına konacak ekmeği riske atmış durumda. Sarıbal’ın özetlediği tabloya göre, üretim giderek azalıyor, vatandaşın ekmeği birkaç ülkenin elinde. Süt ve süt ürünleri giderek azalıyor ette ise kara günler kapıda…

Etiketler
Ekmek Kavga Türkiye Zarar