Türk Metal masadan kalktı: 130 bin işçi greve gidebilir
Türk Metal Sendikası ile MESS arasındaki toplu sözleşme görüşmeleri, uzlaşmazlıkla sonuçlandı. Hizmet-İş'ten sonra Türkiye'nin en büyük ikinci işçi sendikası, sonuç alınamaması halinde yola grev kararıyla devam edeceklerini duyurdu.
Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile Türk Metal arasındaki toplu sözleşme sürecinde işverenin ilk 6 ay için yüzde 12, diğer 6 aylık periyotlar için enflasyon oranında artış önermesi üzerine masa dağıldı.
Metal işkolunda en fazla üyeye sahip Türk Metal-Sendikası 14 Aralık’tan itibaren eylemlere başlayacaklarını, 20 Aralık’tan itibaren ise grevlere başlayacaklarını duyurdu. Birleşik Metal-İş Sendikası da sözleşme sürecinde dayatılmak istenen yüzde 12 zamma karşı eylemlere başladı.
'EYLEMLERDEN SONUÇ ALINMAMASI HALİNDE SÜREÇ GREV KARARIYLA DEVAM EDECEK'
Türk Metal Sendikası tarafından yapılan açıklamada "Bu eylemlerden sonuç alınamaması halinde, sürecin alınacak grev kararıyla devam edeceğini açıklayan Başkanlar Kurulumuz, üyelerinin hak ve çıkarlarını koruyacak, onlara insan onuruna yaraşır bir yaşam sunacak toplu iş sözleşmesini bir an önce masa başında bitirmek amacındadır" dendi.
Türk Metal Sendikası Başkanı Pevrul Kavlak, uyuşmazlık tutanağının imzalanmasının hemen ardından, gelinen son noktayı ve izlenecek yol haritasını değerlendirdi. Özellikle ücret ve çalışma yaşamına ilişkin tekliflerde çok fark olduğunu belirten Kavlak, sendika üyelerine 'mücadeleye hazır olun' mesajı verdi.
Kavlak, MESS’in %12’lik teklifinin az olsa da enflasyonun üzerinde bir rakam olduğuna dikkat çekerek, bunun MESS’in tarihinde bir ilk olduğunu ve iyi niyet adımı olarak değerlendirdiğini söyledi.
Türk Metal Sendikası'nın paylaştığına göre Kavlak'a yöneltilen sorular ve bunlara verdiği yanıtlar şöyle:
- Önce en son gelişmeyle başlayalım: MESS’in %12‘lik zam teklifini nasıl buldunuz?
Nasıl bulduğumuz, uyuşmazlığı tutup masadan kalktığımıza göre ortada aslında: Kabul edilebilir bir teklif değil. Hem de hiç değil. Biz taslağımızı hazırlarken, bütün samimiyetimizle hareket ettik. Lafın gelişi değil, gerçekten tek tek bütün üyelerimize sorduk, temsilcilerimizle buluştuk, defalarca toplantı yaptık, uzmanlarla bir araya geldik ve taslak rakamını öyle oluşturduk. O yüzden, bizim taslağımızdaki rakam, birinin kafasından çıkmış, öylesine yazılmış bir rakam değil. Bizim rakamımız; aklın, hayatın gerçeklerinin ve fedakâr üyelerimizin yüreğindeki rakamdır. Ne yazık ki, MESS şimdilik bu rakamı dikkate almadı. Mevcut durumda MESS’in rakamı ile bizim rakamımız arasında çok fark vardır.
'UZLAŞMA OLASILIĞI HER ZAMAN VARDIR'
- Uzlaşma yolu kapandı diyebilir miyiz?
Hayır. Asla. Uzlaşma olasılığı her zaman vardır. Biz masadan kalktık ama masayı devirmedik. Masa orada duruyor. Bugüne kadar da hiçbir zaman masayı deviren olmadık. Her zaman; en iyi sözleşme, masada biten sözleşmedir dedik. Çünkü önünde sonunda, öyle ya da böyle o masaya oturacağız. Sözleşmeyi o masada imzalayacağız. Onun için, masadan kalksak bile, eylemlerimizin en keskin zamanında bile, hatta ilişkilerimizin kopma noktasına geldiği zamanda bile diyalog kapısını her zaman açık tuttuk. Yani biz hakkımızı almak için mücadele etmek kadar uzlaşmak konusunda da kararlıyız. Buradan da bir kez daha söyleyeyim: Biz, şartlarımızı kabul etmeniz halinde, masaya oturmaya hazırız!
'MESS'İN HAKKINI YEMEMEK LAZIM'
- Peki, iki teklif arasında bu kadar fark varken, uzlaşma mümkün mü?
Belki herkesin gözünden kaçtı ama MESS’in hakkını yememek lazım. Bizim için yeterli olmayabilir ama MESS teklifinde kendince iyi niyetli bir adım attı. Geçmişi iyi hatırlayanlar, MESS’in yeni teklifinde bir fark olduğunu fark etmişlerdir.
'BEĞENİN, BEĞENMEYİN, BU BİR İLKTİR'
- Nasıl bir fark?
MESS, tarihinde ilk kez enflasyonun üzerinde bir rakamla açılış yaptı. Beğenin beğenmeyin, bu bir ilktir. Ben uzlaşmaya açık bir insan olarak bunu bir iyi niyet göstergesi sayıyorum. Hatırlayın, MESS hep sıfırla başlar, uzun süre sıfırda direnir sonra enflasyona kadar gelip dururdu. Ondan sonrasında ne aldıysak mücadelemiz sayesinde aldık. Bursa’da bir araya gelen yüzbinlerce Türk Metal üyesinin ortak iradesi aldı. Ama bugün bir fark var. MESS enflasyonun üzerinde bir teklifle gelerek, kendince bir ilke imza attı. Yeterli mi, elbette değil. Ama bunu fark ettiğimizin, bu farkı not ettiğimizin de bilinmesini isterim. Çünkü iyi niyet varsa orada bir çözüm mutlaka vardır. Benim umudum artmıştır. Ancak bu müzakereleri sadece ücret pazarlığına sıkıştırmamak lazım. Bizim taslağımızda, ücretler kadar önem verdiğimiz başka taleplerimiz de var. Mesela, Tamamlayıcı Sağlık Sigortası’nın ailemizi de kapsayacak biçimde genişletilmesi… Mesela, Türk Metal’e üye olması halinde işe giriş ücretinde artış yapılması… Mesela, bayramlar ve arife günlerinde çalışmaya %200 zamlı ödeme… Bunların yanında, gece çalışma tazminatı, bakım onarım ve teknik personel tazminatı, mazeret izni, anaokulunda çocuğu olanlara yardım gibi taleplerimiz, üyemizin talebidir. MESS’in bu talepler konusunda da adım attığını, uzlaşmaya yanaştığını görmek istiyoruz.
- Asgari ücretteki artış meselesi çok konuşuluyor. Asgari ücrete gelebilecek yüksek artışın, asgari ücretle Türk Metal üyelerinin ücretlerini yakınlaştıracağı, hatta yapıştıracağı dile getiriliyor.
Her şeyden önce şunu söylemem gerekiyor: Asgari ücrete iyi bir zam, hem de çok iyi bir zam gelmesini en çok isteyenlerin başında ben de varım. Çünkü ben önce insanım, sonra sendikacı… Kim istemez, emekçilerin cebine daha fazla para girmesini, işçilerin açlık sınırında değil insanca yaşam olanaklarına kavuşmasını? Ama dikkatleri sadece asgari ücrete gelecek zamma çekmek, acı gerçeklerin üzerini örtmektir. Ben o örtüyü kaldırıyorum.
Ortada bir yapısal sorun var, öncelikle onu halletmek gerekir diyorum. Nedir bu yapısal sorun? Asgari ücretin neredeyse ortalama ücret, hatta mecburi ücret haline gelmiş olması. Bakın, uygar dünyada asgari ücretlilerin oranı %10’u geçmez. Ama bizde asgari ücret ve sınırında bulunanların oranı %70’e çıkıyor. Bu ne demek? Bu, kalan %30’luk kısım için, yani bizim de içinde bulunduğumuz çoğunluğu örgütlü, sendikalı işçiler için “yüksek ücret” alıyor algısı yaratmak demektir. “Sendikalı işçi çok para alıyor, pahalıya geliyor, maliyetleri yükseltiyor” şeklindeki kara propagandayı yaymak demektir. Hatırlayın; “işçiye verilen yüksek ücret enflasyonu körüklüyor” diyenler bile çıktı. Yani ne kadar olumsuzluk varsa, hepsi işçinin sırtına yükleniyor. Sendikalı, örgütlü işçi günah keçisi yapılmaya çalışıyor. Asıl sorun, asıl tehlike budur.
- O zaman asgari ücret sadece asgari ücretlilerin değil, bütün işçi sınıfının hatta endüstriyel ilişkilerin sorunu…
Elbette. Bakın, işe yeni giren, her hangi bir bilgisi, ustalığı olmayan birinin çalışma hayatına asgari ücretle başlamasını anlarım. Ama işyerine yıllarını vermiş, ustalığı, bilgisi, deneyimi olan birinin hala asgari ücrete mahkûm edilmesini anlamam. Kimse de bana anlatamaz. Ona sadece asgari ücreti layık gören zihniyet için örgütlü, sendikalı işçinin aldığı ücret elbette fazla gelecektir. Bunun adı en hafif deyimiyle açgözlülüktür, sömürüdür. Bununla mücadelenin en temel yolu da inadına örgütlenmek, inadına sendikalaşmaktır. Onun için tek talebimiz var; sendikalaşmanın önündeki engeller kalksın, gerisini biz söke söke hallederiz.
Onun için, burada asgari ücrete gelen zammı konuşmak, kafaları bulandırmaktan başka bir şeye yaramaz. Neyi karşılaştıracağız? Asgari ücrete gelen zam yıllıktır. Bizim istediğimiz zam 6 ay içindir. Bakın; diyelim ki asgari ücrete %30 zam geldi. Onlar çıplak asgari ücret üzerinden çalıştıkları için aylık 225 saat üzerinden hesaplanır. Oysa, bizim için aylık ücret 300 saat üzerinden yazılır. Bu durumda; asgari ücrete geleceğini varsaydığımız %30’un, bizim Türk Metal’in ortalama ücretindeki karşılığı sadece 9,1’dir. Dikkatinizi çekerim 9,1. MESS’in bile kabul etmediğimiz teklifi %12. Bizim taslağımızda istediğimiz rakam %29,57! Neyi karşılaştıracağız Allah aşkına!
'ARABULUCU SÜRECİNİ BİLE BEKLEMEDEN BAŞKANLAR KURULU'NU TOPLAYACAĞIM'
- Yasal süreç yürüyecek ama Türk Metal’in bir sonraki aşamaya ilişkin bir hazırlığı olacak mı?
Elbette… Ben yasal süreçten bahsediyorum. Arabulucu sürecini bile beklemeden Başkanlar Kurulu’nu toplayacağım. Orada bundan sonra izleyeceğimiz yol haritasını ele alacağız. Hangi eyleme, ne zaman gireceğimizi konuşacağız ve belki karara bağlayacağız. Bunları da zamanı geldikçe üyelerimizle ve kamuoyuyla paylaşacağız. Ama öyle ya da böyle, arabulucu süreci de tamamlanması gereken bir aşama… O aşamadan sonra MESS’le başbaşa kalacağız. O zaman herkes bildiği notadan çalmaya başlayacak. Önce biraz ısınırız, işyerlerimizi, işverenleri biraz ısıtırız. Baktık onlardan bir sonuç alınmıyor, o zaman herkesin anlayacağı dilden konuşmaya, örgütlü gücümüzü, emeğin gücünü, üretimden gelen gücümüzü konuşturmaya başlarız. Ama henüz bunları konuşmak için erken… Bu süreçte bir gün bile, bir saat bile önemlidir. Ben, MESS’in iş oralara gelmeden, aklını başına alıp, hakkımızı teslim edeceğini, uzattığımız eli sıkacağını, sözleşmeye imzalamak için masaya oturacağını umut ediyorum.
- MESS’in görüşme süreci boyunca yaklaşımını nasıl buldunuz?
Sorunuza cevap vermeden önce, müzakere öncesinden bahsetmem gerekir: Çünkü MESS, geçen sözleşmeden bu müzakere dönemine kadar geçen sürede, bizimle bir “sosyal ortak” tanıma yakışan biçimde diyaloğa girmiş ve uyumlu işbirliği sergilemiştir. Bunun bilinmesini isterim. Ama müzakere döneminde bu hakkaniyeti gördüğümü söyleyemem. Müzakere sürecinde MESS’in bu olumlu yaklaşımı tümüyle değişmiştir.
'BİZ BUGÜNE KADAR HER ŞEYİ ÜRETİK AMA HİÇ MAZERET ÜRETMEDİK'
Türk Metal üyesinin bu değişimi hiç hak etmediğini düşünüyorum. Çünkü karşısında başkası değil, Türk Metal üyesi var. Çok açık söylüyorum: Biz bugüne kadar her şeyi ürettik ama hiç mazeret üretmedik. Hep çalıştık. Hep çabaladık. Koşullar ne olursa olsun işyerimizde, tezgâhımızın başında olduk. Salgının en ağır günlerinde bile, kısıtlamaların kapanmaların olduğu, kimsenin korkudan evinden çıkamadığı günlerde bile, biz geldik, işimize, işyerlerimize sahip çıktık. Bazen yeri geldi, yanı başımızdaki arkadaşımızı toprağa verip, tezgâhımıza geri döndük. Fedakârlık ne demek merak eden varsa, fedakârlık işte budur. Hiçbir mazeret üretmedik.
'MESS MÜZAKERELER BOYUNCA BİZİ ANLAMAYA ÇALIŞMADI, SADECE MAZERET ÜRETTİ'
Ama MESS müzakereler boyunca bizi anlamaya çalışmadı. Sadece mazeret üretti. Maliyetler, enflasyon, döviz, ithalat, ihracat… Aklına ne gelirse mazeret olarak önümüze koydu. Hep kriz dedi. Ama yeter artık! Kimsenin bize krizi mazeret olarak göstermeye hakkı yok. Çünkü krizi en iyi biz biliriz. Çünkü biz o krizlerin bedelini canımızla ödedik, canımızla. Ölümüne çalıştık. Ama hakkını yemeyeyim. MESS, bu sürece tamamıyla duyarsız kalmadı. Daha önce de dediğim gibi, MESS ilk kez enflasyonun üzerinde bir açılış teklifiyle gelerek, küçük de olsa bir iyi niyet adımı atmıştır. Bu, bizim için küçük bir adım olabilir ama MESS için büyük bir adımdır. Devamını bekliyor ve istiyoruz, umuyoruz...
- MESS’in karşı teklifleri…
MESS’in esnek çalışma, deneme süresi, kıstalyevm gibi talepleri, birer pazarlık unsuru olarak masaya getirdiğini düşünmek istiyorum. Aksini düşünmek, aramızda bu güne kadar kurduğumuz, iyi niyet ve karşılıklı anlayışa dayalı ilişkiyi derinden sarsabilir. Çünkü bu uygulamalar, çalışma hayatını cehenneme çeviren uygulamalardır. Bunlara bugüne kadar karşı durduk, bundan sonra da karşı çıkacağız. Bunlar bizim kırmızı çizgimizdir. Bunlardan taviz veremeyiz.