Mahfi Eğilmez, imkansız üçlü kuralının ihlal edildiğini yazdı: 'Bankalara bazı telkinler yapılarak faizlere dolaylı yollardan müdahale edildiği de bilinen bir gerçek'
Türkiye’nin özellikle son bir aydır yaşadığı ekonomisindeki türbülans sade vatandaşından iktisatçısına, siyasetçisinden gazetecisine tüm ülkenin en büyük ve çok anlaşılmaya çalışılan gündemi.
Eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez bugün ‘‘Kendime Yazılar’’ adlı bloğunda kaleme aldığı ‘‘İmkansız Üçlü ve Türkiye’’ başlıklı yazısında küreselleşme ile birlikte yaygınlaşan hatta kısa zamanda tüm dünyaya egemen olan ‘‘dalgalı kur rejimi’’nin Türkiye’deki varlığı sürdürüp sürdürmediğini sorguluyor.
Yıllarca Radikal gazetesinde yazan NTV’de yorumlar yapan, Bilgi Üniversitesi ve Kadir Has Üniversitesi’nde ders verdikten sonra bugünlerde Altınbaş Üniversitesi’ndeki öğrencilerine ekonomiyi anlatan Mahfi Eğilmez, yazısında ‘‘sermaye hareketlerini serbestleştirirken faizlerin ve kurların belirlenmesini’’ piyasaya bırakan dalgalı kur rejiminin hangi mekanizmayla nasıl işlediğini ortaya koyuyor:
‘‘Sermaye hareketlerinin serbest kalması isteniyorsa ya faizi ve kuru denetlemekten vazgeçilecek’’
‘‘Piyasa her şeyi düzenleyecek, ülkeyi yönetenler rahat edecekti. Bu sistemin işleyiş mekanizması imkânsız üçlü adı verilen kuralda özetleniyordu: Sermaye hareketlerinin serbestliği, sabit döviz kuru ve bağımsız bir para politikası uygulaması aynı anda var olamaz. Bunu biraz açalım: Eğer sermaye hareketleri serbestse yani insanlar yerel paralarını diledikleri gibi o anda geçerli kurdan yabancı paraya çevirebiliyor, bankalarda yabancı para üzerinden mevduat açabiliyorlarsa faiz ve kur birlikte kontrol edilemez. Eğer ikisi birden denetlenmek isteniyorsa o zaman sermaye hareketlerini serbest bırakmaktan vazgeçilmesi gerekir. Sermaye hareketlerinin serbest kalması isteniyorsa o zaman da iki seçenekten birisi geçerli olur: Ya faizi ve kuru denetlemekten vazgeçilecek ve ikisini de arz ve talebin belirlemesine imkân verilecek ya da bunlardan birisi denetim altında tutulmak isteniyorsa ötekinin serbest hareketine izin verilecek. İkisi birden denetlenmeye çalışılırsa döviz talebinin önüne geçilemez, rezervler tükenmeye başlar, bunun sonucu olarak riskler yükselir (CDS primi artar), ülkeye doğrudan yabancı sermaye girişi düşmeye başlar, borç verenler artan risklerle paralel olarak talep ettikleri faizleri yükseltirler. Bir süre sonra mekanizma tıkanır ve sisteme zarar verir.’’
Peki son dört ayda faizi yüzde 19’dan yüzde 14’e düşüren, bu arada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından ‘‘faiz nastır’’, ‘‘benden faizi yükseltmemi beklemeyin’’ denirken geçtiğimiz hafta kabine toplantısı sonrası kur korumalı TL mevduat hesabı enstrümanını devreye sokan ve bununla da yetinmeyerek Merkez Bankası ve kamu bankaları aracılığıyla piyasaya dört milyar dolardan fazla dolar satan hükümet şu anda dalgalı kur sisteminin neresinde?
‘‘Müdahale piyasaya hem MB hem de kamu bankaları aracılıyla döviz satılarak yapılıyor; Türkiye’nin imkânsız üçlü kuralını ihlal ettiğini gösteriyor’’
Yeniden ‘‘Kendime Yazılar’’ adlı bloğunda ‘‘İmkansız Üçlü ve Türkiye’’ başlıklı makale yazan Mahfi Eğilmez’e kulak verelim.
‘‘Sermaye hareketlerinin serbest olduğu Türkiye’de iktidarın, bir yandan faizleri bir yandan da kurları denetlemeye çalıştığı öne sürülüyor. Bunun doğruluk derecesini incelemeye çalışalım. Bu çerçevede üç temel sorunun yanıtını vermeye çalışacağız: (1) Türkiye’de sermaye hareketleri serbest mi? Mevcut uygulama çerçevesinde isteyen herkes parasıyla istediği dövizi satın alabildiğine, bankada döviz tevdiat hesabı açtırabildiğine göre sermaye hareketleri serbestliği geçerli demektir. (2) Faizler serbestçe belirlenebiliyor mu? Yakın zamanlara kadar faizler serbestçe belirlenebiliyordu. Merkez Bankası, bankalara açtığı kredinin faiziyle oynayarak kısa vadeli faizlere yön verse de bu uygulama sistemin özünü bozmuyordu. Zaten bütün dünyadaki uygulama da bu yöndeydi. Ne var ki son dönemde Merkez Bankası politika faizini enflasyonun altında belirlemeye (negatif reel faiz) başlayınca bankalar da mevduata verilen faizi düşürmeye başladılar. Öte yandan bankalara bazı telkinler yapılarak faizlere dolaylı yollardan müdahale edildiği de bilinen bir gerçek. Kur korumalı mevduat sistemi olarak adlandırılan son düzenlemeyle bankaların mevduat faizlerine alt ve üst limitler konması faizlere müdahale edildiğini açıkça ortaya koyuyor. (3) Kurlar serbestçe belirleniyor mu? Birkaç yıldır TL’nin yabancı paralara karşı hızla değer kaybetmesi nedeniyle kura müdahale ediliyor. Bu müdahale son dönemde iyice artmaya başladı. Müdahale piyasaya hem Merkez Bankası hem de kamu bankaları aracılıyla döviz satılarak yapılıyor. Durum tespiti bize Türkiye’nin imkânsız üçlü kuralını görünürde ihlal ettiğini gösteriyor.’’
‘‘Kredi faizleri yüzde 30’larda, 5 yıllık tahvil faizi de yüzde 25’i zorluyor’’
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 26 Kasım'da İzmir’de katıldığı bir toplantıda Merkez Bankası’nın rezervini 127 milyar dolar olarak açıklarken geçtiğimiz Perşembe günü Merkez Bankası’nı döviz rezervini 115 milyar olarak duyurdu. Üstelik geçen bir ayda iki farklı rakam daha açıklamıştı Cumhurbaşkanı Erdoğan. Erdoğan’ın bu sözleri Türkiye’nin dalgalı kur sisteminin temel kuralı olan ‘‘imkansız üçlü kuralı’’nın ihlal edildiğini söyleyen Mahfi Eğilmez’i teyit ediyor. O zaman ‘‘Bu müdahale başarılı oluyor’’ mu sorusuna yanıt bulmak gerekli. Yeniden Eski Hazine Müsteşarı’na kulak verelim:
‘‘Kısa süreli düşüşler gerçekleştirilse de şimdilik kesin bir başarı elde edilmiş görünmüyor. Müdahale bırakıldığında kur yeniden yükselişe geçiyor. Kura müdahale olsa bile görünürde TL yabancı paralara karşı içerideki değer kaybından (enflasyon) daha fazla değer kaybediyor. Bu durumda kura müdahale, imkânsız üçlü kuralını bozacak kadar güçlü değil dememiz mümkün. Faiz meselesi biraz daha karışık görünse de kurun durumundan pek de farklı değil. Merkez Bankası bankalara verdiği borcun faizini düşürünce, bankalar ilk günlerde mevduat sahiplerine verdiği faizi düşürse de sonradan yükseltiyor. Bir ara yüzde 14 – 15’lere kadar düşen mevduat faizleri yeniden yüzde 20’lere yükseldi. Kredi faizleri ise düşmüyor: Şimdilerde yüzde 30’lar dolayında dolaşıyor. Aynı gelişme Devlet Tahvili faizlerinde de geçerli. 2 yıllık tahvilin faizi yüzde 23’e yakın, 5 yıllık tahvil faizi de yüzde 25’i zorluyor.’’