Sade vatandaşlar, küçük yatırımcılar, amatörler: Prof. Hayri Kozanoğlu son bir haftanın en çok kaybedenlerini yazdı

İktidarın ekonomi politikası karşısında istikrarsızlığı koruyan döviz ve bu sürecin kaybedenleri kimler oldu? Türkiye'nin ekonomi politikası bundan sonra nasıl işleyecek? Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu bu sorulara yanıt aradı.

Sade vatandaşlar, küçük yatırımcılar, amatörler: Prof. Hayri Kozanoğlu son bir haftanın en çok kaybedenlerini yazdı

İktidarın yeni bir ekonomi politikasından söz etmesiyle Merkez Bankası'nın peş peşe faiz indirimine gitmesi, Türk lirasında tarihi bir değer kaybına neden oldu. Döviz kurundaki ani yükseliş, iğneden ipliğe her ürünün fiyat etiketine zam olarak yansıdı ve yurttaşlar büyük bir ekonomik krizin içine çekildi.

Dolar/TL kurunun 18'leri gördüğü günlerde AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu kez yeni bit modelden bahsetti ve ismine 'kur korumalı TL mevduatı' dedi. Bu yeni açıklamayla kur aniden düşüşe geçse de ekonomistlerin değerlendirmeleri, kur farkı riskinin Hazine'den yani yine yurttaşın cebinden karşılanacağı yönünde oldu.

SON BİR HAFTADA KİMLER KAYBETTİ?

Ekonomideki belirsizlik sürerken döviz kurundaki ani düşüş, son bir haftada kimlerin kazandığı ve kimlerin kaybettiği sorusunu gündeme getirdi. Altınbaş Üniversitesi'nde görev yapan aynı zamanda da Birgün'de köşe yazarı olan Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, bugünkü köşesinde 10 maddede yeni mevduatı değerlendirdi ve bu soruya yanıt aradı.

'FİNANS VE BORSAYLA İŞİ OLMAYANLAR, SADE İNSANLAR, AMATÖRLER...'

"Maalesef, öncelikle dövizle, kur korumalı hesaplarla, ileri vadeli kurlarla; kısaca finans ve borsa oyunlarıyla işi bulunmayan, ancak vergi veren, kamu bütçesinden hizmet alan sade insanlar kaybetti" diyen Prof. Dr. Kozanoğlu, "Bu furyayı tek kaçıran ben olmayayım" paniğiyle yüksek kurdan döviz alan amatörlerin de çifte vurgun yediğini söyledi.

Prof. Dr. Kozanoğlu, "Ekonomik aktörler içerisinde, yüksek kura güvenerek fiyat kıran, hammadde ve yarı mamul girdilerini yüksek maliyetle temin eden ihracatçılar da büyük darbe yediler. Aynı şekilde yüksek kurdan mal satın alan ithalatçılar da" dedi ve listeyi şöyle devam ettirdi:

"Bu listeye forward piyasalardan vadesi gelecek borçlarını ödemek için döviz alım sözleşmesi yapan veya doğrudan döviz satın alan şirketleri, TL mevduatların düşük getirisi nedeniyle borsaya yönelen, endeksin çakılmasıyla canı yanan yatırımcıları, telaşla bütün birikimlerini fiyatını dövizle ölçerek eve, arabaya bağlayan aileleri de ekleyebiliriz…

Liste uzatılabilir, ancak sorumlunun, böyle keskin döviz dalgalanmalarına davetiye çıkararak, büyük vurgunlar vurulması-derin mağduriyetler yaşanmasına yol açan, başta Tayyip Erdoğan ve AKP yetkilileri olduğu gerçeğini değiştirmez."

PEKİ YA BÜYÜK PORTFÖY SAHİPLERİ?

Prof. Dr. Kozanoğlu, büyük portföy sahiplerine ilişkin de şöyle değerlendirmede bulundu:

"Gelgelelim bir de finansal varlıklarıyla günlük geçimleri, örneğin et alış, sinemaya gidiş vb. tüketim sıklıkları arasında bir bağ bulunmayan büyük portföy sahipleri var. Bunlar paralarını döviz, TL mevduat, borsa ve bilumum finansal entrüman arasında dengelemeye çalışıyorlar.Son tahlilde ölçümlerini dolar üzerinden yapıyorlar. Kur koruması, işte bu rantiye kesime büyük bir fırsat sunuyor. Paraları döviz cinsinden belli bir limitin altına düşmüyor. Diğer bir ifadeyle, portföylerinin dolar değerinin yukarı doğru artış potansiyeli devam ediyor, aşağı düşme riski ise vergi mükellefinin cebinden devlet tarafından güvence altına alınıyor."

'BUNDAN SONRASI NASIL İLERLEYECEK?' SORUSU

Prof.Dr. Kozanoğlu'nun vurguladığı gibi amatörler ve sade vatandaşlar bu sürecin kaybedeni olurken bundan sonrasının nasıl ilerleyeceği de kafalarda soru işareti yarattı. Dolar kurunun 11 lirada sabitlenmesi durumunda bile Eylül ayına göre yüzde 33'lük bir değer kaybının söz konusu olduğunu hatırlatan Prof.Dr. Kozanoğlu, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye benzeri tüm ülkelerin faiz artırması, ABD dolarının faiz artışı beklentisiyle güçlenme eğilimi, başta Ukrayna ve Çin merkezli ABD-Nato kaynaklı jeopolitik gerginlikler, küresel gıda fiyatlarının artışını sürdürmesi, hepsinin başında Covid-19 pandemisinin Omicron varyantlı yeni dalgası dış koşulların da olumsuzluğunu gösteriyor. Bu etmenlerin hepsi döviz kurunu oynatabilir, ithal fiyatlarının artması/ihracat kapılarının kapanması kanallarıyla ekonomiyi olumsuz etkileyebilir.

'KRİZ ORTAMININ ATLATILAMADIĞINI NET BİR ŞEKİLDE GÖSTERİYOR'

Hazine’nin 907 milyar lira yerel para cinsi içi borcu var. Geçen haftaki gelişmelerle DİBS’ler kur riskinden korumasız kalınca faizler belirgin biçimde yükseldi. Ayrıca Hazine’nin yeni ürünlerle sıçrayan kur riski yükümlülüğü de varlıkları olumsuz etkileyince, örneğin 5 yıllık tahvil faizi %25.20 oldu. 5 yıl vadeli eurobond faizi %7.40 ve Türkiye’nin CDS primi en son 599 puanla korku verici bir düzeydeydiler. Tüm bu göstergeler dövizdeki kanamaya tampon yapılsa bile, Türkiye ekonomisinin bünyesindeki bozuklukların düzelmek bir yana, sorunların ağırlaştığını, 2022 yılına girerken kriz ortamının atlatılamadığını net biçimde gösteriyor.

İşin ilginç yanı da Erdoğan’ın Müslüman olarak nasların gereğini yapmaktan söz ettiği bir dönemde, Türkiye’nin finansallaşmış kapitalizmin en fantastik ürünleriyle haşır neşir olması, milletin sabah akşam kurları, CDS`leri, swapleri konuşması… Bütün dünyanın şaşkınlıkla bu garip deneyi izlemesi..."

Etiketler
Türkiye Döviz