Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu'ndan ‘stagflasyon senaryosu’

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, “Yılın ilk çeyreğinde enflasyon %50’yi geçecek. Dar gelirliler, zamanla orta gelirliler, tüketimlerini tamamen zorunlu harcamalarla sınırlandıracak” dedi.

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu'ndan ‘stagflasyon senaryosu’

BirGün yazarı, iktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Türkiye ekonomisi için durgunluk içerisinde enflasyon anlamına gelen ‘stagflasyon’ beklentisine dair bir senaryo kaleme aldı.

Kişisel Twitter hesabından 25 maddelik bir seri yazan Kozanoğlu, “Yılın ilk çeyreğinde enflasyon %50’yi geçecek” derken, “Dar gelirliler, zamanla orta gelirliler, tüketimlerini tamamen zorunlu harcamalarla sınırlandıracak. Bu da en fazla hizmetler sektörünü vuracak” ifadelerini kullandı.

Kozanoğlu, doların yeniden yükselişe geçebileceğini de belirterek, “Başta Amerikan FED’in faiz artırımları, küresel faiz oranlarının yükselmesiyle, yükselen ülkeler tabir edilen Türkiye benzeri ülkelerin yerel paraları basınç altında kalacak. Merkez Bankası politika faizinde keskin artışlar yapılmadığı takdirde, TL’nin değer kaybı hızlanacak. Bu da haliyle enflasyonu bir kademe daha yukarı çekecek” dedi.

Serisinin sonunda siyasal alana da dikkat çeken Prof. Kozanoğlu, “Bu konjonktürde sol, kamucu, emek eksenli alternatif bir ekonomi programının önemi artacak. Ancak böyle bir programın halka mal edilmesi örgütlenme başarısına bağlı olacak. Tüm bu etmenler sonucu Türkiye ekonomisi, durgunluk içerisinde enflasyon anlamına gelen stagflasyona girecek. İşsizlik, yoksulluk, memnuniyetsizlik yaygınlaşacak. Böylelikle Erdoğan’ın ülkeyi elverişli koşullarda seçime götürmesi olasılığı tamamen ortadan kalkacak” diye yazdı.

Kozanoğlu’nun “Stagflasyon Senaryosu” başlıklı 25 maddelik tweet serisi şöyle:

Hızlı faiz indirimleri sonucu; döviz kurunun sıçraması, ardından enflasyondaki yükselişle birlikte,2021 sonunda bireylerin enflasyondan korunma içgüdüsüyle tüketimlerini öne çekme eğilimi güçlendi.

Bu olguyu gerek vadesiz mevduatların azalmasından, gerekse de başta kredi kartı harcamaları, bireysel kredilerin artışından gözlemliyoruz.

Aynı şekilde ticari kredi faizlerinin enflasyonun altında kalması şirketlerin borçlanmasını kamçıladı. Bu sayede firmalar yüksek enflasyon ortamında çalışma sermayelerini güçlendirmeye yöneldiler.

Böylece 2021 son çeyrek büyümesi iç talep ve ihracat çekişli olarak yüksek açıklanacak. Bu da %10’un üzeri büyüme propagandasını tetikleyecek.

2022 başında, sade asgari ücret değil belirgin maaş artışları insanların eline daha fazla nakit geçmesini sağlayacak. “Para aldanması” denen bu olgu kaynaklı yılın ilk 1-2 ayında talep güçlü seyredecek.

Faiz, kur, enflasyon sarmalının yarattığı belirsizlik sonucu,2022’de yatırımlar tamamen duracak. Yılın devamında iç talebin zayıflayacağı beklentisi de yatırım eğilimine fren yaptıracak.

Özellikle %80’e varan üretici fiyat artışının tüketim maddelerine de yansıması ve 2022 başındaki elektrik, doğalgaz benzeri zamlar sonucu yılın ilk çeyreğinde enflasyon %50’yi geçecek.

Sade yurttaşın satın alma gücü günden güne aşınacak. Böylece aileler gelirlerinin çok büyük kısmını faturaları ödemeye, gıdaya ve kiraya ayıracak.

Yüz yüze çalışmak zorunda olan sağlık, enerji, gıda benzeri yaşamsal sektörlerde istihdam edilenler için bunun üzerine bir de ulaştırma eklenecek.

Dar gelirliler, zamanla orta gelirliler, tüketimlerini tamamen zorunlu harcamalarla sınırlandıracak. Bu da en fazla hizmetler sektörünü vuracak.

Hizmetlerde işyeri kapanmaları, işten çıkarmalar, geç ve eksik ücret ödeme pratikleri yaygınlaşacak. Lokanta, kafe, spor ve bakım salonu, özel sağlık ve eğitim hizmetleri durgunluktan özellikle nasibini alacak.

Kamu bütçesi, talebin zayıflamasıyla başta ithalat vergisi, ÖTV ve KDV gibi dolaylı vergi gelirlerinin düşmesi, yoksulluğun yaygınlaşması sonucu sosyal harcamaların zorunlu artışı gibi nedenlerle büyük açıklar verecek.

Büyük olasılıkla, kur korumalı mevduat hesaplarının kur farkı ödemeleriyle bütçe açığı daha da büyüyecek.

Düşük faiz zorlamasının devamı halinde, kamu borçlanma maliyetlerinin yükselmesinin etkisiyle kamu maliyesi daha da bozulacak.

Politika faizinin enflasyonun çok altında tutulması, halkın cebinden finans kapitale kaynak aktarılması saçmalığının sürmesi anlamına gelecek.

Başta Amerikan FED’in faiz artırımları, küresel faiz oranlarının yükselmesiyle, yükselen ülkeler tabir edilen Türkiye benzeri ülkelerin yerel paraları basınç altında kalacak.

Merkez Bankası politika faizinde keskin artışlar yapılmadığı takdirde, TL’nin değer kaybı hızlanacak. Bu da haliyle enflasyonu bir kademe daha yukarı çekecek.

2022’de muhtemelen küresel büyümenin, dolayısıyla Türkiye’nin başlıca ihracat pazarı Avrupa büyümesinin yavaşlamasıyla, ihraç ürünlerine talep gerileyecek.

Gerek küresel talep düşüşü sonucu, gerekse de arz yönlü aksaklıkların giderilmesiyle, ihraç ürünü fiyatları da hız kesecek. Döviz kuru avantajına karşın, ihracatta rekorlardan söz edilemeyecek.

İç talebin zayıflığı nedeniyle cari açık sorunu yaşanmasa da, daha büyük zorluk mevcut dış borçların döndürülmesinde yaşanacak.

Muhtemelen borç çevirme oranı düşecek, yenilenen krediler de şu anki CDS primleri ve euro tahvil faizleri göz önüne alınırsa iyice maliyetli hale gelecek.

Kamu maliyesi gerek dış borçların servis maliyeti, gerekse dövize endeksi iç borçların faturasının kabarması nedeniyle örselenecek. Lira cinsinden iç borç faizlerinin yüksekliği de tuzu biberi olacak.

Düzen muhalefeti ve iş çevrelerinin IMF’den medet umma, bir kemer sıkma programını çare gösterme eğilimi güçlenecek.

Bu konjonktürde sol, kamucu, emek eksenli alternatif bir ekonomi programının önemi artacak. Ancak böyle bir programın halka mal edilmesi örgütlenme başarısına bağlı olacak.

Tüm bu etmenler sonucu Türkiye ekonomisi, durgunluk içerisinde enflasyon anlamına gelen stagflasyona girecek. İşsizlik, yoksulluk, memnuniyetsizlik yaygınlaşacak. Böylelikle Erdoğan’ın ülkeyi elverişli koşullarda seçime götürmesi olasılığı tamamen ortadan kalkacak.

STAGFLASON NEDİR?

Stagflasyon, İngilizce 'Stagnation' yani durgunluk/daralma ve 'Inflation' yani enflasyon kelimelerinden türetilmiş bir ekonomik terimdir. Ekonomik hayatta hem durgunluk hem de enflasyon yaşandığı dönemlerde bu iki olgunun birbirini tetiklediğini ve büyüttüğünü anlatmakta kullanılır.

İlk kez 1970'lerde yaşanan petrol krizi ile birlikte gündeme gelen bu terim gerek klasik iktisat teorisinde gerekse Keynesyen iktisat teoride paradoksal bir durum olarak değerlendirilir. Bunun nedeni genelde enflasyon ve işsizlik arasında ters orantılı bir korelasyon olmasıdır. Yani biri düşerken diğeri yükselir.

İstihdamın düşmesi olarak adlandırılabilecek durgunluğun enflasyona dönüşebilmesi için toplam arzın piyasalardaki talebi karşılamıyor olması gerekir. Bu durumda fiyat artışı olurken alım gücü sabit kalır.

Durgunluğun işsizliğe bağlı olarak artması, toplumun alım gücünün de düşmesine neden olur.

Fiyat artışının olduğu yerde alım gücü de artmıyorsa buna stagflasyon denir.

Etiketler
Enflasyon