Prof. Veysel Ulusoy: 'Kiraya sınır koymak, sermaye kontrolü anlamına gelir'
ENAG kurucusu Profesör Veysel Ulusoy hafta içinde kira fiyatlarında artış oranının yüzde 25 ile sınırlandırılmasının bir nevi ‘‘sermaye kontrolü’’ olduğunu ifade etti.
ENAG kurucusu ve Gerçek Gündem yazarı Profesör Veysel Ulusoy, hafta içinde kira fiyatlarında artış oranının yüzde 25 ile sınırlandırılmasının bir nevi ‘‘sermaye kontrolü’’ olduğunu söyledi.
Gerçek Gündem TV’de yayınlanan Ekonomi Notları programında konuşan Profesör Ulusoy, bir yıl önce 357 olan Türkiye risk priminin bugün itibariyle 773 olmasında Türkiye’ye dair sermaye kontrolü algısının güçlenmesinin neden olduğunu söyledi.
PROF. ULUSOY: ‘‘KİRA ARTIŞLARI İLE İLGİLİ ENFLASYON ALTINDA BİR ORAN BELİRLERSENİZ İNŞAAT SEKTÖRÜ DURUR’’
ENAG kurucusu ‘‘Sermaye kontrolünden kasıt bu dört getiri yapısından herhangi birine narh koyarsanız ya da kısıtlama koyarsanız sermaye kontrolü anlamına gelir Kirada neden hep ev kiraları aklımıza gelir de örneğin fabrika kirası aklımıza gelmez, örneğin tarla kirası aklımıza gelmez, örneğin araba kirası aklımıza gelmez. Ben eminim bütün büyük firmalar, kendi arabaları yoktur genelde filo kiralarlar. Orada da kira vardır. Herhangi birine kısıtlama koyduğunuzda kısıtlama eğer piyasa tarafından reddediliyorsa, yani piyasa onu algılıyorsa bir yerden patlar. Çok konuşuldu dün, evvelki gün ve benzeri. Kiraya sınırlama getirdiğinizde insanlar artık kiralık evimde getirim fazla olmadığı için bir kısmı satışa çıkarabilirler. Ev fiyatları belli bir seviyede düşebilir yüzde 5 - yüzde 10. Ama inşaat sektörü durur. Çünkü ikinci el ev fiyatları yeni yapılan inşaattaki maliyete göre daha az olacağı için talep ikinci ele doğru kayar. Yani bir tarafta sıkıştırdığınız bir şey öbür tarafta kesinlikle bir patlamaya neden olabilir’’ dedi.
PROF. ULUSOY: ‘‘2018’TEN BERİ KRİZDEYİZ, TÜRBÜLANSTAYIZ BORANDAYIZ’’
Uzun zamandır özellikle açıkladığı enflasyon verileri nedeniyle kuşkuları üzerinde toplayan Türkiye İstatistik Enstitüsü, geçen hafta açıkladığı TÜFE verilerinde enflasyon sepetine yer vermediği gibi bundan sonra bu verileri kamuoyuyla paylaşmayacağını duyurdu. ENAG’ın açıkladığı enflasyon verisiyle TÜİK’inki arasında oluşan makasın devlet kurumunun güvenilirliğini kamuoyunda tartışmaya açtığını dile getiren ENAG kurucusu, bu yeni tercihin TÜİK üzerindeki soru işaretlerini güçlendireceğini ifade etti.
Prof. Ulusoy, ‘‘Bundan sonra siz ne kadar verileri doğru açıklasınız bile veriyi açıkça açıklamamaktan dolayı şüphe oluşacak. Daha doğrusu var olan şüpheleri iki katına çıkardı. TÜİK’in iyi yönetilmediği açık. TÜİK’in üzerindeki sis perdesinin kaldırılması gerekiyor. Yedi sekiz uzmanın aynı gün rapor alması (enflasyon verilerinin açıklandığı gün) garip bir şey. Bu durumun açıklanması ya da rasyonlize edilmesi gerekir. Artık enflasyon sepetini açıklama görevi bize (ENAG) düşüyor. Bizim de eleştiri aldığımız taraf buydu. Biz sepetin yüde 19’unu TÜİK’ten alıyoruz. Yüzde 81’ini de kendimiz oluşturuyoruz. Bundan sonra biz madde sepetini sunacağız. 409 madde içinde bazılarını grup olarak sunacağız. Mesela, dana eti, yumurta, benzini madde olarak sunacağız ama sebzeleri grup olarak açıklayacağız. Ancak TÜİK’in bu kararını çok kötü bir zamanlama, stratejik olarak da kötü olarak görüyoruz. Oyun teorisinde bir şeyi değiştirirsek onun yerine daha güçlü bir şey koyarız. TÜİK’in binlerce istatistiği içinde en önemlisi enflasyon oranı. Enflasyonu yanlış açıklamak teknik hata olabilir. Bilinçli olarak yanlış açıklıyorsanız milli gelirin yüzde 65’ini oluşturan tüketim harcamalarındaki enflasyonu durduramadan bu krizden çıkış olmadığını herkes bilir. 2018ten beri krizdeyiz, türbülanstayız borandayız. Bu borandan çıkamazsınız, bu kararlar derinleştiriyor’’ dedi.
‘‘ELİMİZDE BİR BALON VAR, ÜÇ (FAİZ, KUR, ENFLASYON) TARAFTAN SIKIŞTIRIYORSUNUZ, BU PATLAR’’
Bu ay TÜİK, TÜFE’yi yüzde 73,5 açıklarken ENAG enflasyon verisi olarak kabul edilen TÜFE’nin yüzde 160 olarak duyurdu. Profesör Ulusoy’a göre, bu müdahaleler ekonomide balonunun patlamasına yol açacak.
‘‘TÜFE de 3 haneli (yüzde 100’ün üzerinde), ÜFE de TÜİK'in verdiği gibi 3 haneli. Ekonomide üç ayak var. Bu üç ayak sistemli bir şekilde, eşit bir şekilde yere değmek zorundadır. Faiz, döviz kuru ve enflasyon. Eğer onlardan bir tanesini denetime tabi tutuyorsanız yani hedefliyorsanız diğer ikisini serbest bırakmak zorundasınız, serbest piyasaya. Hükümet enflasyonu hedefliyor. Diyor ki, ‘Enflasyonu tek haneye düşüreceğiz.’ Bu düşürmenin yolları şu, şu, şu politikalardan geçer diye klasik bizim ekonomide politikalar vardır ama bu esnada kesinlikle faizi ve döviz kurunu serbest bırakmak zorundasınız. Biz bu zamana kadar yaklaşık 7-8 yıldan beri üçünü de baskılıyoruz. Yani elimizin ortasında bir balon var ve balonu üç taraftan sıkıştırıyoruz. Kesinlikle patlar, patladı da zaten dikkat ederseniz. Faizi, döviz kurunu sıkıştırıyorsunuz. Arka kapıdan dolar satmakla enflasyonu da verilerle sıkıştırıyorsunuz.’’