Vatandaş da esnaf da dertli: Gözüm üzümde kaldı, alamadım...

Ankara Ertuğrulgazi semt pazarında vatandaş da şikayetçi esnaf da...

Vatandaş da esnaf da dertli: Gözüm üzümde kaldı, alamadım...

Yasemin ÖZTÜRK/EVRENSEL - Pazar esnafının suratı asık, alışveriş yapanların ise oldukça gergin göründüğü Ertuğrulgazi semt pazarında sorularımıza alışık olmadığımız biçimde cevaplar aldık, kısa ve net.

Genç bir kadın, sinirli bir şekilde “Fiyatlar pahalı, her şeye zam geldi” cevabını verirken, yaşlı teyzenin sözleri “Sen söyle… Sade pazar değil, her şeye zam geldi, elektrik, su her şey” oluyor.

Genç hamile bir kadın ise bezgin bir şekilde şunları söylüyor: “Pazar pahalı. Her şey pazar gibi arttı pahalı. Gözüm üzümde kaldı, kilosu altı lira. Alamadım, tadına baktım.”

Orta yaşlı bir kadın ise “Görüyorsunuz, siz nasıl olduğunu, niye soruyorsun? Sade pazar değil her şey pahalı” diye çıkışıyor sorumuza. Genç bir kadın; “Pazar güzel, bak her şey taze. Ama alamıyorum. Pahalı, pahalı. Bugün daha bir pahalı” diyerek cevap veriyor.

‘VARIMI YOK EDENLERE LANET OKUYORUM’

Orta yaşlı bir ev hanımı ile karşılaşıyoruz. O da durumdan memnun olmadığını alaya da alan sözleriyle anlatıyor: “Pazar çok pahalı, hepsine lanet okuyorum. Varımı yok edenlere lanet okuyorum. Hayat şartlarından memnun değilim. Dolara bağlıyorlar, yalan. Her şeyi betona bağladılar, her yer beton yığını oldu, tarımı yok ettiler, şimdi aç kaldık, her şeyi bitirdiler bunlar.”

Eşi inşaat işçisi olan genç kadından ise bir dokunup bin ah işitiyoruz: “Uçmuş gidiyor… Ortalıkta görünüyor, her şey uçmuş, her şey. Ne diyeyim? Bu pahalılığın düzelmesini istiyorum ya da ücretlerimiz artsın. Eşim inşaatta çalışıyor, işçi. İki çocuk var, hiçbir şeye yetişemiyoruz. Okullar açıldı. Ne sen sor ne ben söyleyeyim.”

‘DIŞ GÜÇLER EFENDİM, DIŞ GÜÇLER YAA…’

Emekli bir karıkoca ile kesişiyor pazarda yolumuz. Onlar da sinirli ve alaycı bir şekilde yanıtlıyor sorumuzu: “Çok pahalı. Çözüm ne mi? Ne yapalım? İki emekli karıkoca anca idare ediyoruz. İki emekli toplasan, bir maaş ediyor. Dış güçler efendim, dış güçler yaa… yersen…” Bazı kadınlar ise sorumuzu yanıtlamak istemeyerek uzaklaşıyor yanımızdan.

Yanına yaklaştığımız genç bir kadın da iki ay önce 150-200 liraya doldurduğu market arabasını 300-350 liraya dolduramadığından dert yanarken, 50 liraya geldiği pazardan istediklerini alamadan döneceğini söylüyor. Ev işlerine gittiğini belirten orta yaşlı bir kadının da “50 lirayla pazara geldim. Evdeki hesap başka, buradaki fiyat başka. Düşündüklerimin yarısını alamayacağım” oluyor sözleri.

‘HER ŞEYE ZAM GELDİ AMA ÜCRETLERE ZAM GELMEDİ’

Pazara annesiyle çıkan organize sanayide çalışan bir işçi her şeye zam gelip ücretlerine zam gelmemesine tepkili. Annesi ise “Eşim emekli, perişanız” diyor.

Giyeceklere bakan genç bir kadın da tek maaş giren evlerinde geçinemediklerini anlatıyor: “Fiyatlar çok yüksek. Gıda fiyatları çok pahalı. Giyim bir nebze, almasan da oluyor. Ev hanımıyım, eşim bakanlıkta işçi. Ev kredisi ödüyoruz, tek maaş, çok zor geçiniyoruz.

Ailecek, pazar alışverişi yapan genç organize işçisinin yanıtları ise oldukça ilginç: “İlk defa pazara geliyorum. Aldığın para iyi olursa geçimin iyi olur. Sen bunları asgari ücret alana gidip, ona soracaksın. Ben ayda altı bin lira alıyorum.”

‘YÖNETEMİYORLAR’

Emekli bir karıkoca ile sohbet ediyoruz. Kocasının “Hayat şartları çok zor. Yukarıdakiler pazara çıkmadıkları için bilmez. Alt tabaka bilir, yaşayan bilir. Hayatın keyfini onlar sürüyorlar. Onlar ballı kaymak gemisinde, aynı gemide olsak onlarda pazarda olurdu. Onları pazarda bulabilir misin?” sözlerini kadın “Biz teknedeyiz” diye sürdürüyor.

Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun “Alınan borç 81 milyonun borcu” sözünü hatırlattığımızda ise şu yanıtı veriyorlar: “500 milyar dolar borç alırken halka sordu mu? O paranın kaymağını yerken halkla paylaşmıyorlar, sormuyorlar. Bunlar boş laf. Kâr ederken paylaşmıyorlar da borcu niye paylaşacakmışız?”

‘KÂR EDERKEN BİZE VERMEDİLER’

Pazara birlikte çıkan iki komşu ile karşılaşıyoruz. “Fiyatlar nasıl?” diyemeden, orta yaşlı kadın “Fiyatlar elimizi yakıyor. Elli lira ile pazara geldim. Eskiden otuz lira ila ile her şeyi alıyordum. Şimdi yüz lira ile alamıyorum. Sade pazar mı? Durumlar kötü, olumsuz düşünüyoruz. Marketler pahalandı, faturalar yükseldi, yetiştiremiyorum. Su parası 159 lira geldi” cevabını veriyor. Daha genç olanı da elektrik su fiyatlarındaki artıştan şikayetçi: “Bana da aynı. Su 160, elektrik 160 lira. Elli liralık gaz aldım, 37. 5metre küp. Olmaz böyle. Valla ‘Şirketler batarsa halk da batar sözü’ doğru değil, biz onların borcunu ödemek zorunda değiliz, kâr ederken bize vermediler."

ESNAF SATTIĞINI YERİNE KOYAMIYOR

Pazarda esnafla sürdürüyoruz sohbetimizi. Onlar da fiyatların yüksekliğinden ve satışların azlığından şikayet ediyor: “Fiyatlar yüksek, biber yedi lira, domates beş lira. Alıcı eskiden beş kilo alıyorsa şimdi üç alıyor. Alım gücü düştü, dolayısıyla dolar, mazot yükseldi, bu da fiyatlara yansıdı, fiyatlar yükseldi. Satış azaldı tabii.”

İşlerin durgunluğundan şikayet eden bir diğer esnaf da son birkaç ayda her şeyin yüzde yüze yakın pahalandığını anlatıyor: “Pahalı alıp, alıp pahalı satıyoruz. Paramızın değeri düştü. Sattığımı yerine koyamıyorum. On satıyorum, beş alabiliyorum. Mazot artıyor, ekmek de öyle, elbise de öyle. Biz güçlü ülke değiliz. Çocuk ana okuluna gidiyor. Dün bin lira harcadım. 500 okula verdik, 500 de diğer masraflar. Ayrıca aylık 150 lira ödemem var, devlet okulu bu, Maraşal’de.” Genç bir esnaf da kışın zor geçeceğini söylüyor: “İşler son zamanki olaylardan sonra hiç iyi görünmüyor. Bu kış zor geçecek. Borçlanmamak lazım, Ayağımızı denk almamız lazım, yoksa işimiz kötü.”

Etiketler
Ankara