Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "TOBB 10. Türkiye Ticaret ve Sanayi Şûrası"nda ekonomi ve gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, fırsatçıları açık açık uyararak "Marketlerde eğer kalkıp benim halkımı sömürge mücadelesini devam ettirenler varsa, bunun hesabını sorma görevi bizimdir ve hesabını sorarız" dedi. Erdoğan, Suriye sınırındaki güvenli bölgeyle ilgili olarak "Biz teröristlere karşı güvenli bölgeden bahsediyoruz. Ülkemize karşı yeni bataklık haline dönüşecek bir güvenli bölge uygulamasına asla izin veremeyiz" diye konuştu.
İŞTE, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasında öne çıkanlar:
"Döviz kurunda başlayan ve ekonomiyi tehdit eden sıkıntıların aşılması için gereken tedbirleri sizlerle birlikte uygulamaya koyduk. Biz hep birlikte Türkiye'yiz. Türkiye'nin en büyük sorunu dışarıda rekabet ettiği güçler değil, kendi içindeki bir takım kifayetsizlerdir. Bunlar kendi insanlarına güvenmedikleri için hep birilerinin gölgesi altında, birilerinin emrinde hareket etmişlerdir.
Herhalde bunlar sanıyorlar ki Türkiye Cumhuriyeti gökten zembille indi. İçerideki insanları ve imkanları da bir kaya kovuğundan çıktı... Bunlar böyle zannediyor. Biz ülke ve millet olarak çok güçlü bir müktesebata sahibiz. Bu konuda çok önemli çalışmalar yapmış bilim insanlarımız bulunuyor. 2019'u Prof. Dr. Fuat Sezgin yılı ilan ettik. Osmanlı'yı ve daha önceki ecdadı Avrupa kapitalizmiyle değerlendirmeye kalkanlar orada aradıklarını bulamıyorlar. Dönemin şartları gereği iktisadi sistemin omurgasını oluşturan Osmanlı toprak sistemi başlı başına bir dünyadır.
Mesela 17'nci ve 18'inci yüzyıllarda kuyumculuk, boyacılık, deri ve dokuma işleri aynı zamanda ülkenin ciddi ihracat kaynağı haline dönüşecek şekilde ilerlemişti. Fransız konsolosunun hayretle ülkesine bildirdiğini görüyoruz. Fransız iş adamı, Osmanlı'da üretilen gümüş tellerin daha kaliteli oluşundan hayranlıkla söz ediyor. Kumaş boyada öyle ileriye gitmişti ki Avrupa'daki bir çok firma ipliklerini İzmir'e getirip boyatıp sonra ihraç ediyordu. Bu dönemde İstanbul'daki boya, ayakkabı imalatı, bakır kalayı gibi alanlardaki başarılı ustalardan bazılarının çok cazip imkanlarla Avrupa'ya transfer edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Bizim ecdadımız bırakın geri olmayı, Avrupa'nın önünde yer alıyordu. Elbette hakkın ve halkın yanında olmanın bir bedeli vardı.
Avrupa'nın kitlesel sanayi üretimine başlamasının ardından Osmanlı da boş durmamış, kendi ihtiyacını karşılamaya yönelik bir takım hamleler yapmıştır. Bu dönemdeki reformların her biri, iktisadi reformlarla da desteklenmeye çalışılmıştır.
Ülkemizde halen faaliyet gösteren pek çok kurumun 150 yıllık, 200 yıllık geçmişi vardır. Biz de 2200 yıllık devlet geleneğimizin günümüz ihtiyaçlarına uygun yeni bir aşaması olarak gördüğüm Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile geleceğe büyük bir miras bıraktığımıza inanıyorum.
Dikkat ederseniz biraz önce iktisadi sistemi adalet temelinde kurduğunu söyledim. Kur faiz enflasyon üçgenindeki dalgalanmada maalesef bazı kesimler iyi bir imtihan veremedi. Dalgalanmayla asla orantılı olmayan fiyat artışlarıyla ilgili örnekler her gün karşımıza geliyor. Mal ve hizmet fiyatlarında bu akıl ve ahlak dışı artışların sebebi üzerinde hep birlikte düşünmeliyiz. Devlet, teşviklerle, indirimlerle, yapılandırmalarla, bu süreçte reel sektörümüzün ve milletin üzerindeki yükleri azaltmak için elinden geleni fazlasıyla yapmıştır. Buna karşılık birileri piyasanın şartları kılıfıyla fırsatçılığa yönelmesi üzüntü vericidir.
FIRSATÇILARA UYARI: HESABINI SORARIZ
Madem ki biz "komşusu açken tok yatan bizden değildir" diyen medeniyetin mensubuyuz; öyleyse son dönemde yaşanan hadiseler karşısında kendimizi sorguya çekmek zorundayız. Şüphesiz kimseye zararına iş yap demiyoruz. Ancak faiz oranları düşmüş, enflasyon belli oranda düşmüş. Bakıyorsunuz marketlerle hala sebze meyve vesaire fiyatlar düşmüyor, onlar hala yükseliyor. Bunu ne ile izah edeceğiz? Öyleyse bize düşen nedir?
Bu marketlerde eğer kalkıp benim halkımı sömürge mücadelesini devam ettirenler varsa, bunun hesabını sorma görevi bizimdir ve hesabını sorarız. Her şey ortada, rakamlar ortada, üreticiden çıkışı ortada. Ama bakıyorsunuz bunlarda en ufak bir oynama düşüş söz konusu değil. Hala vatandaşımı nasıl sömürürüm... Herkesi ben bu konuda vicdana, insafa ve hepsinden önemlisi ahlaka davet etme görevliliği noktasındayım. Şikayetleri kulak arkası edemeyiz.
Krizi fırsata çevirme... Yanlış anlayanlara doğruyu anlatmamız lazım. Halbuki bu sözle kast edilen, elindeki mala olması gerekenden fazla fiyat istemek değil. Boşlukları görerek yeni atılımlara girmektir. İhracat ne demek istediğimi çok iyi anlarlar. İhracatta Rusya pazarında sorun çıktı, Avrupa pazarı sıkıntıya girdi. Güney komşularımıza ulaşmakta zorluk çektik. İhracatçılarımız ne yaptı? Afrika'ya gitti, Asya'ya yüklendi, diğer coğrafyaları araştırdı.
'EN UFAK SALDIRIDA BULUNANLAR BEDELİNİ ÇOK AĞIR ÖDEYECEKLER"
Biz Cudi'de Gabar'da teröristlerle mücadele etmiyoruz. O bizim için ikinci plan. Birinci plan, sınır ötesinde terörle ve teröristlerle mücadele ediyoruz. Bu vesileyle Afrin şehitlerimize, Zeytin Dalı şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Tabi bu mücadele kolay bir mücadele değil, bundan sonra da kolay olmayacak. Mücadeleyi sürdüreceğiz. Kim olursa olsun, en ufak bir saldırıda bulunanlar bunun bedelini çok ağır ödeyecekler.
Münbiç'in güvenliğini alacak ve orayı da sahiplerine teslim edeceğiz.
İşte sayın Trump ile de görüştüğümüz gibi; 20 mil sınırlarımızın ötesinde, yaklaşık 30-32 km. Yarın inşallah Pazartesi Çarşamba Rusya seyahatimiz var. Sayın Putin ile bölgedeki gelişmeleri ele alacağız. Terörden arındırılmış bu bölgelerde Suriye halkının, oralardaki kardeşlerimizin huzurunu sağlama ahdimiz var. İdlib'de biz olmasaydık yüz binlerce insanın ölüm haberlerini alacaktık. Ama orada attığımız adımlar bir sulh zeminini sağladık.
Cin şişeden çıktı... Türkiye kat ettiği mesafe sayesinde gerçek gücünün farkına vardı. Her kim ki bu ülkeyi yarım asır öncesine dönüştürmeyi hedeflerse karşısında önce milletimizi bulur. Bundan bir yıl önce, birilerinin neler söylediğini, işi hangi tehditlere vardırdığını hatırlıyorsunuz değil mi? Meğer bizi bir süre daha Afrin'den uzak tutup yapılan hazırlıkların tamamlanmasını istiyorlarmış... Daha önce Fırat Kalkanı'nda da aynı durumu yaşadık.
İşte Almanya seyahatinde ana muhalefetin başındaki zat, AP'de YPG terör örgütünün paçavrasıyla gövde gösterisi yapan kadını Almanya'da yanına alıyor, poz veriyor. Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu; bunlar bu. Bu ne haldir? Bu ne durumdur? Şimdi aynı gerçekle Münbiç'te ve Fırat'ın doğusunda karşı karşıyayız.Bizi ısrarla bu bölgelerden uzak tutmak isteyenler terör örgütlerini iyice palazlandırmak, iyice güçlendirmek iyice bilemek peşindeler.
İlanihaye bekleyecek, hazırlıkların neticelenmesini seyredeceğiz. İşte sınırlardayız, bütün gücümüzle oralardayız. En yakından gelişmeleri takip ediyoruz, şayet bize verilen sözler tutulur süreç işlerse ne ala. Aksi takdirde hazırlıklarımızı zaten büyük ölçüde tamamladık, gereken adımları atmaya başlayacağız. Güvenli bölge teklifimiz terör örgütlerini Türkiye'nin kontrolünde bir şekilde sınırlarımızdan uzak tutma amacı taşıyor. Biz Türkiye'ye karşı bir güvenli bölgeden değil, teröristlere karşı güvenli bölgeden bahsediyoruz.
Ülkemize karşı yeni bataklık haline dönüşecek bir güvenli bölge uygulamasına asla izin veremeyiz. Sayın Trump'a siz bize lojistik destek verin, biz temizleriz dedim. Açıkça belirtmek mecburiyetindeyim ki, Türkiye kendisine verilen sözlerin tutulması sebebiyle çok sıkıntılar yaşamış, bedeller ödemiştir.