Devlet'in piyasaya 100 milyar borcu var
'Devletin piyasaya olan borçlarını bir an önce ödemesi gerekiyor.'
İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkan Yardımcısı Ayhan Zeytinoğlu, iç piyasanın canlanması için devlete taahhüt işi yapan firmaların alacaklarının ödenmesi gerektiğini vurguladı.
Zeytinoğlu, “Devlete ilaç deposundan tutun da yol yapan birçok şirket, paralarını alamadığı için zorda. Bu firmaların alacağı yaklaşık 100 milyar TL’yi buluyor. Devletin piyasaya olan borçlarını bir an önce ödemesi gerekiyor. Zira devletten alacaklı firmaların zora girmesi ile taşeron firmaların da zarar gördüğünü biliyoruz” dedi. Son üç-dört aydır ne yazık ki yüksek kurdan dolayı, yüksek enflasyon ve yüksek faiz sarmalı içerisinde olunduğunu anlatan Zeytinoğlu, bu durumun da ekonomide durgunluğa neden olduğunu aktardı. “Türkiye’nin kalkınmasında ve demokratikleşmesinde, Avrupa Birliği (AB) sürecinin olumlu etkileri olduğunu unutmamız gerekiyor. Yapısal reformlar, temel hak ve özgürlüklerin tesisi ile hukukun üstünlüğü açısından, AB üyelik süreci ülkemiz için önemli bir çıpa” diyen İKV Başkanı Ayhan Zeytinoğlu Cumhuriyet'ten Şehriban Kıraç'a konuştu.İşte o röportaj:
İKV’nin AB’yi Türkiye’ye Türkiye’yi de AB’ye anlatma görevi var. Son yıllarda bu konuda bir zorluk var mı?
- İKV 1965’ten beri Türki-ye’nin AB sürecini izleyen, bu konuda bilgi ve görüş üreten ve Türkiye’nin AB entegrasyonuna katkı sağlayan bir kurum. 54 yıl zarfında, zor dönemler oldu. AB ile ilişkilerin askıya alındığı dönemler yaşadık. İKV tüm bu dönemlerde ilişkilerin kopmamasını ve diyaloğun devam etmesini sağladı. Son yıllarda özellikle AB sürecinin duraklaması ve çeşitli üye devletlerle yaşanan krizlerle ilişkilerde zorlu bir dönem geçirdik. Böyle siyasi olarak gerginliklerin yaşandığı ve duygusal tepkilerin öne çıktığı dönemlerde İKV’nin işi zorlaşıyor. Ama asıl bu gibi dönemlerde İKV’ye her zamankinden daha fazla ihtiyaç var diye düşünüyorum.
Daha treni kaçırmadık
AB üyeliği konusunda son yıllarda ciddi yavaşlama söz konusu, Türkiye treni kaçırdı mı, bu alanda acilen atılması gereken adımlar neler?
- AB ile müzakere sürecinde 2016’dan beri yeni fasıl açılmıyor. Gümrük birliğinin güncellenmesine ilişkin müzakerelerin de 2017’de başlaması söz konusuydu ama bu süreç de bazı üye devletlerin siyasi vetolarına takıldı. Vize serbestliği süreci de henüz tamamlanamadı. AB-Türkiye ilişkilerinde yaşanan zorluklar ve sıkıntıların yanı sıra AB de kendi içinde oldukça zor ve krizlerle dolu bir dönem geçiriyor. Mülteci krizi, kurumsal yapıdaki sorunlar, İngiltere’nin üyelikten ayrılma süreci, İtalya dahil çeşitli üye devletlerdeki milliyetçi, popülist akımların yükselmesi, Almanya’da AfD adlı aşırı sağ bir partinin oy oranını artırması, Rusya’nın tehditkâr politikaları, tüm bu gelişmeler AB’yi zorluyor ve genişleme ve yeni üye alımının yavaşlamasına yol açıyor. Türkiye’de AB sürecinin yavaşlaması ve AB üyeliğinin gerektirdiği reformlarda durağanlık yaşanması, üyelik olasılığını azaltıyor. Ama treni kaçırdı demek için erken.
Reform şart
Türkiye’de sağlıklı büyüme iklimine girilmesi ve yeni yatırımlar için ne yapılmalı?
- Esas olan çözüm yatırım ikliminin iyileşmesidir. Sadece ekonomik verilerdeki düzelmelerle bu sağlanamaz. Para hareketlerinin serbestliğinden, hukuksal altyapıyı düzenlemeye ilişkin reformlara ihtiyacımız var. Yapısal reformlar tamamlanırsa yabancı yatırımcı da gelecek. Yapısal reformlar, temel hak ve özgürlüklerin tesisi ile hukukun üstünlüğü açısından, AB üyelik süreci ülkemiz için önemli bir çıpa. Türkiye’nin dış ticareti ve doğrudan yabancı yatırımları açısından AB’nin yerini alabilecek bir başka aktör yok.
Yatırım kabiliyeti azalıyor
2018 iş dünyası açısından nasıl geçti, bir değerlendirme yapabilir misiniz. 2019 öngörüleriniz neler?
- Ekonomide, ABD ile yaşanan Rahip Brunson gerginliği sonrası dövizdeki aşırı değerlenme ve ardından enflasyon ve faizlerdeki yükseliş ekonomik durgunluğu beraberinde getirdi. Yüksek döviz kurlarından dolayı, 2018’de ekonomimizdeki en büyük problem yüksek enflasyon ve yüksek faiz oranları oldu.
Alınan tedbirlerle yılın son ayında nispî bir rahatlama başladı. Ancak firmalarımızın hâlâ finansmana erişim ile ilgili ciddi sıkıntıları olduğunu biliyoruz. Yatırımların önündeki en büyük engel olarak gördüğümüz yüksek faiz, reel sektör temsilcileri olarak istediğimiz bir şey değil. İşsizlik oranı geçen yılın ortalamasından bir miktar gerilese de yılın ortasından itibaren tekrar çift haneye yükseldi. İşsizliğin artış eğiliminde olmasını yatırım ortamındaki iklim bozukluğunun yansıması olarak görüyoruz.
Döviz kurunun seviyesinin rekabetçi düzeyde tutulması gerektiğini düşünüyoruz. Dış ticaret açığımızdaki gerileme ile yıllık cari açığımız da gerilemeye başladı. Bu gerileme devam edecek. Borçlanmanın artması finansman yapımızı bozarken, ekonomideki kırılganlıkları arttırması nedeniyle, denk bütçeyi önemsediğimizi sık sık dile getiriyoruz.
Yüksek bütçe açığı, faizlerin yükselmesine neden olduğundan, yatırım yapma kabiliyetimizi azaltıyor. Bütçe açıkları ülkemizin makroekonomik dengelerinin kırılganlığına katkı veriyor.
Ekonomideki daralmanın etkisiyle sanayide 2018’in ortalama kapasite kullanım oranı bir evvelki yılın ortalamasının 1.5 puan altında gerçekleşti. Yıla hızlı başlayan sanayi üretimi de eylül ayından itibaren negatife geçti. Tüm bu gelişmelerin sonunda ekonomimiz yılın ilk iki çeyreğinde sırasıyla yüzde 7.2 ve yüzde 5.3 büyürken, üçüncü çeyrekte kur dalgalanmalarının, yüksek enflasyon ile fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın ve yüksek faizin etkisiyle sadece yüzde 1.6 büyüdü. Hükümetimiz ekonomimizdeki daraltıcı etkileri bertaraf etmek amacıyla art arda tedbirler aldı. Ancak esas olanın, devletin piyasaya olan borçlarını bir an önce ödemesi olduğunu düşünüyoruz.
2019 zor yıl
2019’da küresel piyasalarda ne tür gelişmeler bekliyorsunuz bunun Türkiye’ye yansımaları ne olacak?
Dünya ekonomisinde de bir yavaşlama olduğunu düşünürsek, kendi sorunlarımız zaten var, global ile birleştirdiğimizde, 2019 yılının zor bir yıl olacağını söylemek yanlış olmaz.
AB, hukuku eleştiriyor
Türkiye’de hukuka güven konusunda ciddi sıkıntılar var. Bu alandaki sıkıntıları AB’ye anlatma konusunda ne tür zorluklar yaşıyorsunuz?
- AB’nin Türkiye’ye yönelttiği eleştirilerin başında hukuk sistemi ile ilgili sorunlar, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı konuları geliyor. Bunlar AB üyelik müzakerelerinde de gündeme gelen ve 23 üncü fasıl altında yer alan temel haklar ve yargı ile ilgili konular. AB’ye şunu söylüyoruz. Türkiye’de bu çok eleştirilen hukuk alanında ilerleme sağlamak için elimizde çok önemli bir fırsat var. 23. Faslın açılması ve müzakerelerin yürütülmesi.
İKV olarak 2019 içinde AB üyeliği konusunda ne tür projeleriniz olacak?
- Türkiye’nin AB üyeliğini gündeme getirip sürecin canlandırılmasını sağlamaya yönelik projelerimiz var. “AB Dönem Başkanlıkları ve Türkiye” projesi ve Türkiye-AB ilişkilerini farklı illerimizde üniversite öğrencileri ile tartıştığımız etkinlik dizisi projelerimiz var. Türkiye genelinde seminerlerle AB sürecinin iş dünyasına etkisi ve gümrük birliğinin ele alıyoruz. Her ay düzenli olarak yayınlanan bültenimiz var.
Kurun geldiği seviye yeni yatırımlar ve mevcutları korumak için ideal bir seviye mi?
- Geçen hafta açıklanan aralık ayı sanayi üretiminin yüzde 9.8 gerilediğini görüyoruz. Ara malı imalatının yüzde 15 gerilemesinden ise endişe duyuyoruz. Ülkemizin ara mallarını daha fazla üretmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yatırım malları ve hammadde ithalatı önemli. Ancak döviz kurunun bugünkü seviyesinin ülkemiz sanayicilerinin ara malı üretmelerine itici güç olacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla reel efektif döviz kurunun 90 seviyesinin üzerine çıkmasını istemiyoruz. İhracatın uzun vadeli desteklenmesi için kurun enflasyon kadar artması gerektiğini düşünüyoruz.
İşsizlik öncelikli sorun
Şu anda sanayicinin Türkiye ekonomisinin en temel sorunları neler, atılması gereken adımlar hangileri?
- Sanayicilerimiz için ülkemizin en önemli sorunu yüksek faiz, daralan iç pazar ve kalifiye işçi bulmada yaşanan sorunlardır. Son üç-dört aydır ne yazık ki yüksek kurdan dolayı, yüksek enflasyon ve yüksek faiz sarmalı içerisindeyiz. Bu durum ekonomimize durgunluk getiriyor. Yüksek faiz reel sektör temsilcileri olarak istediğimiz bir şey değil. Zira yatırımların önündeki en büyük engel. Geçen yıl ağustos başından bu yana hükümetimiz tarafından bazı önlemler alınmaya çalışılıyor. KDV ve ÖTV indirimleri ekonomide canlanmaya katkı verdi. Sonrasında ödeme sıkıntısına düşen, düzgün mükelleflerin SGK borçlarına 60 ay vadelendirme sağlandı. Ancak esas olanın devletin piyasaya olan borçlarını bir an önce ödemesi. Zira devletten alacaklı firmaların zora girmesi ile taşeron firmaların da zarar gördüğünü biliyoruz.
İş dünyası olarak bankalara ilettiğimiz taleplerin belli bir düzeyde karşılandığını memnuniyetle görüyoruz. Nispi bir rahatlama başladı. Şu an piyasada olumlu işaretler var. Enflasyon ve ihracat rakamları piyasadaki olumlu işaretlerin en önemlileri. Ancak firmalarımızın hâlâ finansmana erişim ile ilgili ciddi sıkıntıları olduğunu da biliyoruz. Yüksek faiz nedeni ile yatırım yapmanın oldukça zorlaştığı bir ortamda, bankalarımızın ellerindeki kaynakları üretim için sanayicilere kullandırması konusunda desteklerini bekliyoruz.
Kredi Garanti Fonu’nun doğru bir model olduğunu düşünüyoruz. KOBİ’lere sağlanan her türlü desteğin üretim, istihdam ve ihracat olarak geri döneceğini biliyoruz. Ülkemizdeki yüksek işsizlik oranı, alınan tedbirlere rağmen hâlâ en önemli ve öncelikli sorunumuz olarak karşımızda duruyor.