EYT'deki ayrımcılığa isyan: 'İşverene tanıdığınız hakkı bize çok görmek hangi vicdana sığar?'
Kazanılmış hakları yasaların geriye işletilmesiyle ellerinden alınan Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) AKP'nin çıkarttığı yasa ile birlikte kademeli prim gün sayısı uygulamasıyla daha fazla mağdur olmalarına isyan ediyor. Pek çok EYT'li ise borçlanarak emekli olmaya çalışıyor.
GERÇEK GÜNDEM /
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçime kısa bir süre kala anketlere yansıyan oy düşüşleriyle birlikte süreci başlattığı Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) düzenlemesi yasalaştı.
Ancak EYT düzenlemesi milyonlarca çalışan tarafından haksızlık olarak yorumlandı. EYT düzenlemesi 8 Eylül 1999 öncesi sigorta girişi olanları kapsıyor. Yaş şartı bulunmayan EYT düzenlemesinden ilk ayda 2 milyon 250 bin kişi yararlanacak. Ancak kadınlarda 20 yıl, erkeklerde 25 yıl sigortalılık süresi ve 5 bin prim gün sayısı hesabı ile emeklilik hesabı yapanlar bu kez "kademeli prim gün sayısı" ile karşı karşıya kaldı.
1999 yılında değiştirilen yasa ile birlikte kazanılmış hakları elinden alınan EYT'lilerin alacakları maaşın geçinmeye yetmeyecek olması nedeniyle de ikinci bir işte çalışmaya devam etmeleri bekleniyor. EYT'lilerin çalışma hayatına dahil oldukları dönemde olmayan kademeli prim gün sayısı ile borçlanarak emekli olmalarının beklenmesi yeni bir krizi beraberinde getirdi. Kazanılmış hakları yasaların geriye işletilmesiyle ellerinden alınan EYT'liler duruma isyan ediyor.
"HANGİ VİCDANA SIĞAR?"
Gerçek Gündem okuyucusu Gözde Erserçe yaşadıkları mağduriyetleri anlattı. Erserçe, süt izinlerini telafi etmesi gerektiği gerekçe gösterilerek mobbinge uğradığı, üst düzey pozisyonda görev yaptığı bankadan ayrılmak zorunda kaldığını ifade ettiği mektubunda iki çocuk annesi olarak iş hayatına dönme istediğinde sistemin kendisini kabul etmediğini vurguladı.
Erserçe, "Geldiğimiz noktada 420 günü doğum borçlanması olmak üzere toplam 5400 gün prim ödemesi yapmış ve 9.9.99 öncesi işe girmiş, 46 yaşındaki bir kadın olarak hak etmiş olduğum emeklilik hakkım gasp edilmektedir. Bu esnada asıl vicdan yaralayıcı nokta ise devlet Mart 2023 itibari ile EYT kapsamında emekli olacak kişilerin çalışmaya devam etmeleri halinde işveren SGK payında olacak %2lik artıştan da feragat etmektedir. Şimdi soruyorum size bu EYT ile emekliler çalışmaya devam ederek ikinci maaş alırken genç istihdamının engellenmesi toplumsal fayda için uygun mudur? Ya da bizler gibi çalışması artık mümkün olmayanların kademeli prim ile emekliliği engellenirken işverene bu yöntemle %2lik bir SGK primi verilmesi hangi vicdana sığar?" ifadelerini kullandı.
İşte EYT mağduru ve çalışmasına imkan verilmeyen bir kadının isyanı:
SÖYLENEN YALANI BİNLERCE KEZ HAYKIRASIM VAR
Bu mesajı bir çok milletvekiline de ilettim. Ancak içim soğumadı. Söylenen yalanı binlerce kez haykırasım var. Bütün dünyaya anlatasım var. Ve atlatmazsam, yazmazsam hasta olacağım; zira neden sorusunun cevabı kocaman bir boşluk?
Size kamuoyunda EYT olarak adlandırılan ve üst başlık olarak Emeklilikte Yaşa Takılanlar olarak gündeme gelen sorundan bahsetmek isterim.
Öncelikle kişisel duruşumu özetlemek sonrasında savımı daha iyi anlatacaktır. Şöyle ki sürdürülebilir bir kalkınma modeli için ülkece daha uzun yıllar ve çokça çalışmalıyız. Kültürel öğretilerimiz ve Akdenizli yapımıza ters düşen bu gereksinim aslında toplum olarak doğru sistemler kurabilirsek mümkün. Oysa 15 yılda bir değişen çalışma düzeni bu anlamda hem sürdürülebilirliği hem toplumsal barışı zedeliyor. Günümüz yaşam beklentisine cinsiyetten bağımsız 65 yaşına kadar fiili iş hayatında olabiliriz ve hatta ustalık dönemi ile çalışma kültürünü koruyucu görev üstlenebiliriz.
Ancak bu bir seferde kalem oynatarak değil etkilenen bireyleri doğru kategorize ederek olur. Genel bir adalet kavramı olarak ki bu çocuk yetiştirmede de önemli bir kuraldır: kural/yasa koyucu geriye yönelik ceza ya da hak mağduriyeti yaratacak şekilde kural ya da yasa düzenleyemez. Mesela günlük 2 saat ekran süresi olan bir çocuğun hakkını 1 saatte indirip önünüzdeki günlerde oynayacağı süreleri geçmiş sebebi ile düşemezsiniz. İnsan doğası gereği böyle bir düzenlemeye itiraz eder. Ya da çek kanunu ile yeni bir kriter getirip geçmişte çeki yeni şekle göre düzenlememiş olanlara ceza veremezsiniz.
VATANDAŞLARIN HAKLARI GASP EDİLEREK OYUNA YENİ KURALLARLA DEVAM ETMELERİ ÖN GÖRÜLMÜŞTÜR
Benzer bir durumda 4447 nolu yasanın 08.09.99 Öncesi işe girenlerle ilgili geçerliliğinin söz konusu. İlgili kanun metnine göre bu tarih ve öncesinde ise girenler "Erkekler 25, kadınlar 20 yıl sigortalılık süresini doldurup 5000 prim günü öderse tam emeklilik hakkına sahip olur. Bu maddede yaşa bakılmaz. Eğer erkek ya da kadın 3600 prim günü tamamlamış ve erkek 55 kadın 60 yaşında ise kısmi emekli olabilir." şeklindedir. Eylül 99'da öncelikle yaş şartı getirilmiştir. Ve o tarih öncesinde ise görmüş olan vatandaşların hakları gasp edilerek oyuna yeni kurallar devam etmeleri ön görülmüştür. 2002 yılında ise erkek ve kadınlara kademeli prim günü sistemine geçilmiştir.
Ve bizler 9.9.99 öncesi işe girenlerin bir anda çalışma hayatımızı farklı koşullarla sürdürmeyi kabullendik. Ta ki Mart 2023e kadar. Bu noktada devlet yasalarin geriye yurutemeyecegi ilkesine dayanarak yaş haddini bizler için kaldırırken diğer koşulları geçerli tuttu. Şimdi soruyorum size eğer yasalar geriye yurutulemezse nasıl olur da bir grup için bu kural kabul edilir? Diğer grup için edilemez.
İKİ ÇOCUKLU BİR ANNEYİ SİSTEM KABUL ETMEDİ
Şimdi daha da özel bir noktaya gelirsek. Ben 96 yılında ise giriş yaptım. Ancak o tarihte henüz üniversitedeydim ve düzenli olarak çalışmadım. Mezuniyet sonrası 99-2013 yılları arasında aralıksız çalıştım ve en son bilinen bir bankada üst düzey bir İK pozisyonundaydım. O dönemde ikinci çocuğum oldu ve Bankanın genel müdürü tarafından süt izinlerimi telafi etmem yönünde mobbinge uğradım. Şartlar gereği istifa edip bir süre evde çocuklar ile ilgilenmeyi akabinde yeniden ise dönmeyi planlarken iki çocuklu bir anneyi sistem yeniden kabul etmedi. Bir çok iş görüşmesi de ki beklentim bıraktığım pozisyon olmasa da ya overqualified (fazla kalifiye) ya da çocuklu olmam sebebiyle olumsuz sonuçlandı. Geldiğimiz noktada 420 günü doğum borçlanması olmak üzere toplam 5400 gün prim ödemesi yapmış ve 9.9.99 öncesi işe girmiş 46 yaşındaki bir kadın olarak hak etmiş olduğum emeklilik hakkım gasp edilmektedir. Bu esnada asıl vicdan yaralayıcı nokta ise devlet Mart 2023 itibari ile EYT kapsamında emekli olacak kişilerin çalışmaya devam etmeleri halinde işveren SGK payında olacak %2'lik artıştan da feragat etmektedir.
Şimdi soruyorum size bu EYT ile emekliler çalışmaya devam ederek ikinci maaş alırken genç istihdamının engellenmesi toplumsal fayda için uygun mudur? Ya da bizler gibi çalışması artık mümkün olmayanların kademeli prim ile emekliliği engellenirken işverene bu yöntemle %2'lik bir SGK primi verilmesi hangi vicdana sığar?
Lütfen sesimizi duyun...
Kalıcı bir emeklilik sistemi için;
*8.9.99 öncesi işe girenlerin girdikleri tarihteki yasaya tabii olmaları
*Bu tarihten sonra girenlerin işe 5'er veya 7'şer yıllık yaş kademelerinde ayrıştırılmaları
* Bağ-Kur gibi kadın 7200 ve erkek 9000 gün sistemine dahil olanların odedikleri prim tutarı nezdinde SGK ile uyumlandırılmaları
* Staj ve çırakların sgk giriş tarihlerine göre borçlanma hakları elde etmeleri
Çalışma barışı ve hakkaniyet açısından elzemdir.
Kaynak: Gerçek Gündem