En büyük aşkların nefretle doğduğunu kanıtlayan 5 film
Aşk ile nefret arasında çok ince bir çizgi vardır. Aynı derecede yoğun duygusallığa yol açan bu iki hissin sırası hep aynı olmuyor.Bu hikayeler her zaman ilgimizi çekmiştir. İşte size bu hisleri tekrar hatırlatacak filmler.
1- Umut Işığım Başrollerini Jennifer Lawrence ve Bradley Cooper’ın paylaştığı filmde hayattan darbeler yiyerek yalnızlığa mahkum olmuş iki insanın zamanla nefretten aşka doğru uzanan hikayelerini izleriz. Psikolojik sorunlarını koşarak atlatmaya çalışan Cooper ile bir dans yarışması için partner arayan Lawrence bu süreçte ilk başta arkadaş sonra da sevgili olurlar. Jennifr Lawrence’ın bu filmdeki performansıyla Oscar ödülü kazandığını da hatırlatalım.
2- Teklif Ryan Reynolds, işinde gücünde bir insanken zamanla zalim patronu Sandra Bullock ile yakınlaşmasını izlediğimiz film, nefret-aşk dönüşümüne çok iyi bir örnektir. Zaten kabul edelim herkes patron ya da ona biraz kötü davranan kim varsa içten içe bir yakınlık duyar. Bu anlamsız modern çağı hastalığının komedi sosu ile süslenmiş hali için 2009 yapımı bu filmi seyretmenizi tavsiye ederiz.
3- Bir Erkek On Günden Nasıl Kaybedilir İki çapkın ruhlu insan, bir iddia uğruna bir ilişkiye başlarlar. Aslında alttan alta başka dertleri olmasına rağmen zamanla birbirlerine aşık olurlar. Keyifli bir romantik komedi izlemek isterseniz Matthew McConaughey ve Kate Hudson’un başrollerindeki 2003 yapımı filmi kaçırmayın deriz.
4- Mesajınız Var Birbirinden iş nedeniyle nefret eden iki insan farkında olmadan mailleşmeye başlarlar. Kimlikler bir türlü ortaya çıkmaz ve bu mail trafiği ortaya ufak bir aşk ateşi çıkartır. İnternetin ilk yıllarına ait bu filmin de sonu mutlu bir aşk hikayesi olarak sonlanıyor. Ama insan şu anki teknoloji ile birbirinin kim olduğunu bilmeden iki insanın nasıl haberleşeceği konusunda kuşkuya düşüyor. Meg Ryan ve Tom Hanks bir romantik komedi klasiğinde bu soruya cevap arıyorlar.
5- Benden Bu Kadar 1997 yılında hem Jack Nicholson’a hem de Helen Hunt’a Oscar getiren film, psikolojik sorunları olan ve etrafında pek sevilmeyen bir yazar ile hasta çocuğu ve annesine bakmak için çırpınan bir garsonun nefretten aşka uzanan hayatlarını anlatır. Filme bir başka şekilde bakarsak, birçok takıntısı nedeniyle beraber yaşanılması imkansız bir erkek ile barış, sevgi ve iyilik dolu bir kadının aşk hikayesi de diyebiliriz.(Hürriyet)