Google'dan Oğuz Atay'ın 86. doğum gününe özel doodle! Oğuz Atay kimdir?
Google Türk roman, öykü ve oyun yazarı Oğuz Atay'ı doğum gününde unutmadı ve doodle yaptı. Bu gelişmenin hemen ardından ünlü yazarı tam olarak tanımayanlar 'Oğuz Atay kimdir?' sorusunu sorup yazarların eserlerini merak etmeye başladı.
Üstkurmaca adı verilen kurgu türünü kullanan ilk yazarlardan biri olarak kabul edilen Oğuz Atay'ın bugün doğum günü... 12 Ekim 1934'te doğan usta yazarı Google unutmadı ve doodle yaptı. Peki, Oğuz Atay kimdir, kaç yılında doğdu? Ne zaman öldü?
OĞUZ ATAY KİMDİR? Ülkemizde çok okunan ve sevilen büyük yazarlarımızdan Oğuz Atay, 12 Ekim 1934 tarihinde Kastamonu’da doğdu. Babası hukukçu, bir süre CHP milletvekilliği yapmış olan Mehmet Cemil Atay, annesi Fransız bir anne ve Türk babadan doğma Muazzez Zeki Hanım’dır. 1939’da, babasının milletvekili seçilmesi üzerine ailesiyle Ankara’ya geldi. İlköğrenimine Ankara’da Devrim İlkokulunda başladı. TED Ankara Kolejinden (1951) mezun olduğu yıl devlet olgunluk sınavını kazandı. İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi (1957) mezunu. Anayol Mühendislik Şirketinde altı ay mühendis olarak çalıştı. Bu yıllarda Beyoğlu’ndaki Baylan Pastanesine sık sık giderdi. Ferit Edgü, Demir Özlü, Hilmi Yavuz ve Onat Kutlar gibi isimlerle arkadaşlık etti. 1957 Aralık ayında yedeksubay olarak askere gitti. Askerliğin ilk altı ayını İstanbul’da, kalanını Ankara’da geçirdi. Ankara’da geçen bu zamanda Pazar Postası dergisi çevresinde toplanan gençlerle arkadaşlık etti. Ece Ayhan’ın, Korkut Boratav’ın evindeki toplantılara katıldı. Cevat Çapan ve Vüs’at O. Bener ile sıkça birlikte oldu. Mayıs 1959’da askerlik bitince İstanbul’a döndü.
1959-62 yıllarında İstanbul’da Denizcilik Bankası İstanbul Şehir Hatları İşletmesinde çalıştı. 1961’de modacı terzi Fikriye Fatma Gürbüz ile evlendi. Bu evlilikten 1962’de Özge adlı bir kızı oldu. 1962’de bir arkadaşı ile bir inşaat şirketi kurdu. Bir yandan da 1960 yılında girmiş olduğu İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi İnşaat Bölümündeki öğretim üyeliğini sürdürdü. Burada topografya ve yol inşaatı dersleri okuttu. 1967’de boşandı. Aynı yıl şirketinin faaliyetini durdurdu. Evliliği bitince birkaç ay babasıyla yaşadı, ardından Beyoğlu civarında bir yere taşındı. Aynı dönemde son on yılında kendisine kader arkadaşlığı yapan Sevin Seydi yaşamına girdi. Meydan Larousse lugat ve ansiklopedisinde redaksiyon ve son okuma işlerini yürüttü (1971-73). 1973 yılında Hürriyet gazetesi için yayımlanan Türkiye 1923-1973 Ansiklopedisi için madde yazarlığı yaptı. 1974’te sanat muhabiri Pakize Kutlu ile evlendi. Oğuz Atay hakkında kapsamlı bir monografi yazmış olan Yıldız Ecevit onun yaşamının üç evreye ayrılabileceğini söyler. Gençlik, evlilik ve yazarlık evreleri. Sonuncu evrede yoğun bir karamsarlık olarak gözlenen ciddi bunalımlar yaşadı. 1975’te doçent oldu. 1976’da hastalandı. Beyninde çıkan bir tümör nedeniyle, bir süre Londra’da tedavi gördü. Bu hastalıktan kurtulamayarak, İstanbul’da öldü. Edirnekapı Şehitliği’ne, annesinin yanına gömüldü.
Haftalık Pazar Postası 1959’da İstanbul’a taşınınca bu dergide imzasız yazılar yazdı, derginin redaksiyon ve tashih işlerini yaptı, 1959 yılında sadece imzalı üç yazısı (12 Temmuz, 19 Temmuz ve 9 Ağustos) yayımlandı. Makale ve söyleşileri çeşitli dergilerde yer aldı. 1960 sonrası toplumsal değişim ve aydınların tutumuna eleştiriler getirdiği Tutunamayanlar adlı romanının yayımlanmasından önce TRT’nin 1970 Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülünü kazanmasıyla tanındı. En etkilendiği yazar, Dostoyevski oldu. Edebî kişiliği ve eserleri ölümünden sonra aydın konulu tartışmaların başlıca kaynakları arasında yer aldı. Çok yönlü bir aydın ve modernist bir yazar olarak Doğu ve Batı uygarlıkları arasında sıkışıp kalmış, bir kültürel bunalım ve kimlik arayışı içindeki Cumhuriyet dönemi aydınının ruhsal ve düşünsel sorunlarıyla ilgilendi.
Tutunamayanlar, yayımlanmasının ardından 1930’lardan 1960 sonrasına uzanan dönemde; topluma ilişkin gözlemleri, aydınların yaşamına, toplumsal kurumlara yönelen eleştirileri yüzünden önemli bir tartışmanın merkezini oluşturdu. Öncü bir roman niteliği taşıyan Tutunamayanlar, 1950’li yılların köy romanlarından da, 1960’ların toplumsal kaygıları yoğunlukla öne çıkaran romanlarından farklılaştı. Yazar, bireyi ve bireyin iç dünyasını, iç konuşma, diyalog, psikanaliz, hiciv, taklit, parodi, pastiş, yabancılaştırma tekniği olarak alay gibi çeşitli post-modern teknikleri kullanmak suretiyle, romanın merkezine koydu. Metinlerarası ilişkiler bağlamında zengin çağrışımlar yüklü bu romanın ana renklerinden biri ironidir.
Yazar, ilgisini özellikle kendileriyle sürekli bir iç hesaplaşma yaşayan bireye yöneltti. Bu süreçte en önemli araçlarından biri “oyun” kavramı oldu. Aynı kavram etrafında örülen ve Tutunamayanlar’ın esintilerini taşıyan Tehlikeli Oyunlar adlı romanında çevresinden kopan aydınların yaşam çıkmazlarını işlemeyi sürdürdü. Bu romanla ilgili amacı “herkesin saldırdığı ve saldırmakta haklı olduğu bir adamla”, “herkesin hor gördüğü bir kadının” macerasını yazmaktı. Bu roman da tıpkı Tutunamayanlar gibi bir iç serüvendir ve Yıldız Ecevit’in ifadesiyle “Bir oluşum romanı; bir Bildungsromandır”; böylece o, adı Hikmet olan erkek karakterini bir ruh çözümlemesine tabi tutarak hepsiyle yüzleşti. Bu kitapta Hikmet gerçekle hayal dünyasının bağdaşmazlığı karşısında yaşamdan vazgeçti. Her iki romanında çeşitli katmanlara bölerek elde ettiği roman dokusunu belirsiz bir senteze kavuşturmayı tasarladı.
Bir Bilim Adamının Romanı’nda genç yaşta ölen bilim adamı Prof. Dr. Mustafa İnan’ın hayat hikâyesini kendi tutunamayan perspektifine uydurarak anlattı. Ayrıca Batı uygarlıklarını özümsemiş, matematikten edebiyata kadar hemen hemen her alanla ilgili aydın bilim adamı yetiştirmenin önemi de bu romanın alt konularından biri oldu. Oyunlarla Yaşayanlar adlı oyunu, ölümünden sonra 1979-80 döneminde Devlet Tiyatrolarında daha çok da amatör toplulukların sahnelerinde oynandı. Romanlarında olduğu gibi bu oyunu yazarken de yeni teknikler denedi. Bu oyun, bir yandan sanatla oyunu buluşturan postmodern izlerle, bir yandan da daha evrensel ve klasik denebilecek toplumsal sorunlarla örüldü. Türkiye’nin Ruhu adlı, Türk toplumunun kültürel kimlik sorununu ve birey-toplum-devlet ilişkilerini irdelemek istediği tasarısını yazmaya ömrü yetmedi.
Korkuyu Beklerken, bazıları korku, güvensizlik, umutsuzluk, yalnızlık, dehşet, suç vb. kavramları kasteden Kafkaesk deyimiyle nitelenebilen öğelerle örülmüş öykülerden oluşur. Yabancılaşma, bu öykülerin kahramanlarının hepsinde gözlenebilir. Ayrıca öykülerde toplumsal baskı karşısında bunalan çağdaş insanın özgürlük arayışı da yer aldı. Örneğin “Beyaz Mantolu Adam” öyküsünde, bireyin toplum tarafından bir kukla haline getirildiği, bireyin buna isyanı anlatıldı. Yıldız Ecevit, 2014 yılında yayımlanan ve İletişim Yayınları tarafından basılan “Ben Buradayım” adlı eseriyle Oğuz Atay’ın hayatını anlatmıştır.
KİTAPLARI VE ESERLERİ Tutunamayanlar Korkuyu Beklerken Bir Bilim Adamının Romanı Tehlikeli Oyunlar Oyunlarla Yaşayanlar Günlük Eylembilim