İşte en iyi 15 Netflix orijinal dizisi
Film eleştirmeni Mehmet Açar n iyi 15 Netflix orijinal dizisini yazdı. İşte Açar'ın Habertürk'te yayınlanan listesi...
BO JACK HORSEMAN Bir atın ana karakter olduğu bir animasyonu herkes seyretmek istemeyebilir. Kaldı ki, dünya genelinde çok geniş bir kitleye ulaştığını ve popüler olduğunu söylemek kolay değil. Ama Amerikalı eleştirmenlere göre en iyi Netflix dizilerinden biri… Antropomorfik hayvanlarla insanların birlikte yaşadığı bir dünyada geçen ‘BoJack Horseman’, yetişkin seyircilere hitap eden trajikomik bir sitcom… Dizinin ana karakteri 1990’lı yıllarda popüler bir sitcom’un yıldızı olan BoJack adında bir at… 10 yılını dinlenerek kendi köşesinde geçiren BoJack, yeniden ‘sahalara dönmek’ ister… Hollywood’u ve şöhret kültürünü ince ince eleştiren dizi, dürüstlüğüyle de övgü topluyor. Sadık hayranlarının kültleştirdiği dizi, 2014’ten bu yana sürüyor. Rolling Stone birçok ödül kazanan 6 sezon ve 77 bölümlük ‘BoJack Horseman’i ‘fenomen’ olarak nitelerken, Indiewire gelmiş geçmiş en iyi animasyon dizisi ilan etmişti.
NARCOS Eleştirmenler tarafından uyuşturucu kartelleri üzerine çekilmiş en iyi dizilerden biri olarak kabul ediliyor. İlk iki sezonunda Kolombiyalı kokain üreticisi ve dağıtıcısı Pablo Escobar’ın yükselişini anlatan dizi, 2015 yılının ağustos ayından beri yayınlanıyor. Dizi, Escobar’ın diğer uyuşturucu lordlarıyla olan ilişkilerinin yanı sıra ABD’nin uyuşturucuya karşı verdiği mücadeleyi de yansıtıyor. Üçüncü sezonunda Escobar’ın düşüşünü anlatan dizi, Escobar’dan sonra ortaya çıkan Cali Kartel’ini odağına almayı da ihmal etmiyor. ‘Narcos: Mexico’ başlığı altında yayınlanan dördüncü ve beşinci sezonlar ise 1980’li yıllarda Meksika’da geçiyor. Bir belgesel olmasa da ele aldığı meseleyi heyecanlı bir tarih dersi kıvamına getirmeyi başaran bir dizi…
STRANGER THINGS 1980’li yıllarda, ‘E.T’ başta olmak üzere ‘bir grup çocuk ve ergenin’ serüvenlerine odaklanan filmler vardı. Mark ve Ross Duffer, 1980’lerde geçen ‘Stranger Things’i yazarken o yılların filmlerinden esinlendiler. Hikâyenin merkezine süper güçlere sahip bir kız çocuğunu yerleştirerek 2010’lu yılların ruhunu yakalamayı başardılar. ‘Stranger Things’i, ergenliğin farklı aşamalarındaki bir avuç çocuğun kasabayı ve dünyayı kurtarmak için verdiği mücadele kadar yaşattığı 80’li yıllar nostaljisi nedeniyle de sevdik. İlk sezonu 2016’da yayınlanan dizinin üçüncü sezonunu 2019 yazında seyrettik. Dördüncü sezon ise 2021’de seyircilerle buluşacak. Özellikle genç kuşağın en sevdiği dizilerden biri.
THE CROWN Peter Morgan, 2006’da ödüller kazanan ‘The Queen’ filminin senaryosunu yazmıştı. Lady Diana’nın ölümünü takip eden süreçte Kraliçe ile Başbakan Tony Blair’in ilişkilerine odaklanan filmin ulaştığı başarının ardından Morgan, II. Elizabeth’in tahta çıktığı ilk günlerden başlayarak bütün dönemlerini anlatmaya karar verdi. 2016’da başlayan ‘The Crown’, ilk sezonundan itibaren büyük ilgi gördü. Kraliyet ailesinin hayatına içerden bakış, sadece İngilizlerin değil tüm dünyanın ilgisini çekti. İlk iki sezonda II. Elizabeth’in gençliğini Claire Foy, Winston Churchill’i ise John Lithgow canlandırdı. Elizabeth’in eşi Prens Phillip’le olan ilişkilerinin ayrıntılı şekilde ele alındığı dizinin üçüncü sezonundan itibaren başrole Olivia Colman geçti… 4 sezon ve 40 bölümün ardından sadece 1990’lara gelmiş durumdayız. 2022’de yayınlanması planlanan beşinci sezonla, Elizabeth’in 21. Yüzyıl serüvenini anlatmaya başlayacak dizinin hedefi, altıncı sezonda her şeye bir nokta koymak…
GLOW 1980’li yıllarda Los Angeles’ta düzenlenen gösteri amaçlı profesyonel kadın güreş ligini temel alan bir dizi… 2017’de yayınlanmaya başlayan dizinin adı bu organizasyonun adının kısaltmasından geliyor: GLOW (Gorgeous Ladies of Wrestling) Başarısız aktrisleri ve arayış içindeki uyumsuz kadınları bir araya getiren güreş şovunu konu alan ‘GLOW’, özellikle ABD’de 1980’ler nostaljisinin de katkısıyla çok sevilen bir dizi haline geldi. Eleştirmenler özellikle Alison Brie ve Betty Gilpin’in oynadığı karakterlerin dayanılmaz cazibesinden söz ettiler ve dizinin mizah duygusunu övdüler. 2018 ve 2019’da yayınlanan ikinci ve üçüncü sezon da çok olumlu eleştiriler aldı. Dördüncü sezon ise Covid-19 pandemisi nedeniyle şimdilik ertelenmiş durumda…
OZARK Kısa sürede büyük miktarda para aklamak için ailesiyle birlikte Chicago’dan kalkıp Missouri’ye gelen Martin ‘Marty’ Byrde (Jason Bateman) ve eşi Wendy’nin (Laura Linney) hikâyesi… Ana karakterlerin sürekli krizle baş etmeye çalıştığı gerilim dolu bir suç dizisi… İlk çıktığında eleştirmenler ‘Breaking Bad’ ve ‘Bloodline’ dizilerinin bir karışımı olarak görmüşlerdi. 10 bölümlük ilk sezon 2017’de, ikinci sezon 2018, üçüncü sezon ise geçtiğimiz mart ayında yayımlandı. 14 bölümlük final sezonu ise ikiye bölünerek gösterilecek. Primetime Emmy Ödülleri’nde 32 adaylığı olan dizi, Jason Bateman’a yönetmenlik; Julia Garner’a da yardımcı kadın oyuncu dalında ödül kazandırdı.
DARK Alman yapımı bilimkurgu dizisi, kasabada yaşayan 5-6 ailenin kuşaklara yayılan benzersiz hikayesini zaman yolculukları üzerinden anlatıyor. Geçmişe ya da geleceğe gidip orada sıkışıp kalan, hatta aynı zaman boyutunda yaşayan kendisiyle irtibata geçen şaşkın ve çaresiz karakterleriyle, zaman yolculuğu üzerine çekilen en fantastik ve dramatik dizilerden biri ‘Dark’… Farklı zamanlardan gelen insanların etkileşime geçtiği benzersiz bir zaman kargaşası var ‘Dark’ta… Geçmiş, şimdi ve geleceğin çorbaya dönüştüğü bir zaman kesiti içinde istisnasız herkes arayış içinde… Kimisi kasabayı, kimisi çocuğunu, kimisi de kendini kurtarmak istiyor. Bütün bilimkurgu ve fantezi hikâyelerini standart bir ‘iyi–kötü mücadelesi’ne bağlayan Hollywood zihniyetinden sıkılanlar için ‘Dark’ın, ferah bir nefes alma alanı olduğu söylenebilir… Gerçi üçüncü sezonun ortalarına doğru her şey oraya bağlanacak gibi görünüyor ama hikâyenin bildiğimiz türde bir iyi–kötü mücadelesiyle ilgisi olmadığı ortaya çıkıyor. Çünkü ‘Dark’, karakterlerin öncelikle kendi içlerinde verdikleri mücadeleler üzerine kurulu… Bilimkurgu türünün son yıllardaki en iyi örneklerinden biri…
MINDHUNTER FBI ajanı John E. Douglas'ın Mark Olshaker ile birlikte yazdığı “Mindhunter: Inside the FBI's Elite Serial Crime Unit” adlı, gerçek olayları anlatan bir kitaptan uyarlanan ‘Mindhunter’, yapımcı ve yönetmen David Fincher'ın katkısıyla alternatif bir suç dizisine dönüştü. Kuşkusuz, diziye “creator” ve yazar olarak imza atan Joe Penhall'un adını da anmamız gerekiyor “Mindhunter”, alışıldık anlamda hikâye örgüsüne sahip bir dizi değil. Her şey, FBI Davranış Bilimi Birimi'nin kuruluşu ve ilk yıllarıyla ilgili... Seyirciyi ekran başında tutan, hikâyeden ziyade karakterler ve yaşadıkları dönem… Seri katil ifadesinin henüz keşfedilmediği, bunun yerine farklı ifadelerin kullanıldığı bir dönemdeyiz... 1970'lerin sonlarında geçen ilk sezon, Virginia Quantico'daki FBI Akademisi'nin Eğitim Bölümü'ne bağlı Davranış Bilimi Birimi'nin bodrum katındaki kuruluş öyküsünü anlattı. İkinci sezon ise büyük oranda Amerikan suç tarihinin karanlık sayfaları arasında yer alan Atlanta Çocuk Cinayetleri üzerine kuruluydu... “Mindhunter” seri katillerin zihnini anlamaya çalışırken onların yetiştiği “bataklık” üzerine düşündürdü bizi...
THE HAUNTING OF HILL HOUSE Mike Flanagan’ın yazdığı dizi, geçmişle gelecek arasında gidip gelen hikâyesiyle kalabalık bir ailenin hayaletli bir evde yaşadığı gerilim dolu olayları anlatıyor… Korku gerilim türünün sinema filmleri dahil son yıllardaki en iyi örneklerinden biri… “The Haunting of Hill House”u izlerken korku–gerilim türünün dizi formatıyla da çok etkili olabileceğini anlıyorsunuz. Çünkü işin dram kısmı öylesine sağlam ve derin kuruluyor ki, seyirciyi korkutmak ya da germek sinemadaki gibi bir şov olmaktan çıkıyor, ince ince işlenmiş ilmek ilmek hazırlanmış psikolojik bir sürece dönüşüyor. Sadece hikâyesinin kalitesinden, karakterlerin çok iyi işlenmesinden, görsel atmosferinden söz etmiyoruz... Her bölümünde en az birkaç dakika insanın kalbini ağzına getirecek sahneler içeren bir dizi bu... Estetik kalitesi itibarıyla da eleştirmenlerin 2018'de en beğendiği dizilerden biriydi.
SEX EDUCATION Proje tasarımı Laurie Nunn’a ait ‘Sex Education’, seks terapisti anne Dr. Jean Milburn (Gillian Anderson) ile lise çağındaki oğlu Otis’i (Asa Butterfield) merkez alıyor. Evde annesiyle çeşitli sorunlar yaşayan Otis, bir arkadaşının önerisiyle akranlarına seks terapisi hizmeti vermeye başlıyor. Eğlenceli bir gençlik komedisi olmasının yanı sıra dram unsurlarını da iyi kullanan dizi, kısa sürede 40 milyon seyirciye ulaşarak Netflix’in en başarılı işlerinden biri oldu. İkinci sezonu 17 Ocak 2020’de yayınlanan dizinin üçüncü sezonu için de düğmeye basıldı.
RUSSIAN DOLL Fantastik bir kara komedi olan “Russian Doll”, bir zaman döngüsünün içinde sıkışıp kalan New York'lu bir kadının hikâyesini anlatıyor... Natasha Lyonne'un canlandırdığı Nadia Vulvokov için doğum günü, ölüm gününe dönüşüyor. Defalarca ölüyor ve her seferinde, kendi doğum günü partisi sırasında banyoda aynaya baktığı ana geri dönüyor... Hapsolduğu zaman döngüsünden kurtulmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Önce metafizik nedenleri araştırıyor, sonra bilgisayar yazılımcısı olarak “yanlış”ı bulup düzeltmeye uğraşıyor... Tüm bu süreçte aynı günü defalarca farklı şekillerde yaşayan Nadia, kendi olumsuz yanlarıyla yüzleşmek ve hayata yeni bir perspektiften bakmayı öğrenmek zorunda kalıyor. Sonuçta her şeyin gündelik basit hatalar, yanlış kararlar, pişmanlıklardan öte, hayata nasıl baktığıyla ilgili olduğunu keşfediyor. 2019 yılının şubat ayında yayınlanan dizinin ikinci sezonu için hazırlıklar sürüyor.
THE UMBRELLA ACADEMY Süper kahraman dizilerinin sayısının giderek arttığı bir dönemde yayın hayatına başlayan ‘The Umbrella Academy’ türe getirdiği özgün ve farklı havayla öne çıkıyor… Hamile olduğunu dahi bilmeyen annelerin aynı gün doğurduğu 7 çocuk gizemli bir zengin tarafından evlat edinilir. Sahip oldukları süper güçler nedeniyle birer süper kahraman olarak yetiştirilirler. Büyüyüp birer yetişkin olduklarında olağan hayatlar sürdürmekte zorlanırlar. Yalnız ve sorunludurlar. Çünkü hiçbirinin normal bir aile hayatı olmamıştır. Ama onların da sorumluluk alacakları ve dünyayı kurtaracağı günler yakınlaşmaktadır. Netflix, dizinin ilk sezonunun sadece ilk ayında 45 milyon kişiye ulaştığını açıklamıştı. Üçüncü sezonun hazırlıklarının başladığını belirtelim.
WHEN THEY SEE US Yayınlandığı dönemde seyirciler ve eleştirmenlerden çok olumlu tepkiler alan, uzun bir sinema filmi tadında 4 bölümlük bir mini dizi… ‘Selma’, ‘13th’ gibi filmleriyle tanınan Ava DuVernay’in yönettiği ‘When They See Us’, 1989 yılında bir kadına saldırı ve tecavüz suçundan yargılanan 5 siyahın hikâyesini anlatıyor. New York Polis Teşkilatı’ndaki ırkçılık ve yozlaşmanın sonucu olarak yetersiz delillerle mahkemeye çıkarılan 5 kişinin hikâyesi hayli çarpıcı ve üzücü… 31 Mayıs 2019’da yayınlanan dizi, Primetime Emmy Ödülleri’ne 11 dalda aday olmuş ve Jharrel Jerome’a mini dizi kategorisinde başrol erkek oyuncu ödülünü kazandırmıştı. Aynı yıl, Eleştirmenlerin Seçimi’nde en iyi mini dizi seçilmişti.
THE WITCHER Polonyalı yazar Andrzej Sapkowski’nin kitap serisi ve aynı adlı popüler video oyunundan diziye uyarlanan ‘The Witcher’, ‘Yüzüklerin Efendisi’ ve ‘Game of Thrones’ tarzında bir fantezi macera… Ortaçağ’dan esinlenen bir dönemde Kıta diye bilinen bir yerde geçen ‘The Witcher’, kaderleri birbirine bağlanmış iki kişinin öyküsünü anlatıyor. Biri, Henry Cavill’in canlandırdığı mutasyon geçirmiş Geralt adında bir canavar avcısı, diğeri ise Prenses Ciri (Freya Allan)… Dizinin Türkiye’de geniş bir hayran kitlesine sahip olduğunu söylemek zor ama sözgelimi Imdb notunun 8.5 olduğunu ve yurtdışında daha çok sevildiğini not etmek gerek. Netflix, ikinci sezonun 2021’de yayınlanacağını çoktan duyurdu bile…
THE QUEENS'S GAMBIT ‘The Queen’s Gambit’, hayata satrançla tutunmaya çalışan yetim kız çocuğu Beth Harmon’un (Anya Taylor Joy) hikâyesi üzerine kurulu 7 bölümlük bir mini dizi… Walter Stone Tevis’in romanından uyarlanan dizi, satrançla hiç ilgisi olmayanlara da hitap eden bir büyüme ve olgunlaşma öyküsü anlatıyor. Yalnızlık, başkaları ve hayatla kurduğumuz ilişkiler üzerine hepimize bir şeyler söyleyen bir dizi bu… Dizide kötüler yok. Kendi içimizde kendimize karşı verdiğimiz savaş var… Scott Frank’in yönettiği ‘The Queen’s Gambit’, kostümleri, eşyaları, aksesuarları, iç ve dış mekânlarıyla bizi 1950’lerin ortalarından 1960’ların ikinci yarısına kadar taşıyan mükemmel bir dönem dizisi aynı zamanda. Bir spor filminden beklediğiniz rekabet duygusunu, heyecanı fazlasıyla içeriyor. Öte yandan, 1950’li ve 60’lı yılların ABD’sinden insan manzaraları da sunuyor.