Filozofların mutlaka okumanız gereken başyapıtları
Fikirleri ve felsefeleriyle çağını yerinden oynatmış ya da hala kaynak olarak kullanılan pek çok filozof vardır. İşte önemli felsefe kitapları!
1. Felsefenin Kısa Tarihi (Nigel Warburton) İlk maddede genel ve özet bir şekilde felsefenin tarihini anlatan bir kitapla başlayalım. Sokrates, Platon, Engels, Nietzsche ve dahasını anlatan kitabında Warburton konuyu genel kitlenin anlayabileceği düzeyde anlatıyor. Batı’daki düşünce serüvenini anlamak için kolay okunabilen bu kitap iyi bir giriş niteliğinde olabilir. Arkasındaki yazıdan içeriğe dair: ‘’Felsefenin Kısa Tarihi, görünüş ve gerçek, benliğin doğası, tanrının varlığı ve hem birey hem de toplumun bir üyesi olarak nasıl yaşamamız gerektiği gibi felsefenin ana temalarına odaklanıyor. 2000 yıllık Batı felsefesini Sokrates’ten hayvan hakları hareketine kadar ana hatlarıyla sunuyor. Warburton çoğumuzun gözünü korkutan ve anlaşılmaz bulduğu felsefeyi herkesin anlayabileceği ve günlük hayatında kullanabileceği bir konu haline getiriyor. Batı felsefesinin büyük düşünürlerini kronolojik sırayla tanıyacağınız, zevkle okunacak mükemmel bir giriş kitabı.’’
Devlet (Platon) Batı’nın düşünce dünyasını şekillendiren en önemli isimlerden biridir Platon. Öyle ki; Akademia’nın kurucusu olması nedeniyle, günümüz üniversite modellerinin de temellerini ortaya atan isimdir. İdeal toplum düzeni, olması gereken devlet yapısı Platon’un da kafası kurcalamış ve ortaya Devlet isimli büyük eseri ortaya çıkmıştır. Arka kapaktan: ‘’Sokrates’in Savunması (Apologia) ile birlikte diyaloglarının en tanınmışı olan Devlet (Politeia)’te ise Platon, ‘iyilik’, ‘eşitlik’, ‘güçlülük’ ve ‘haklılık’ gibi ‘insanlık durumları’nı irdeleyerek düşlediği en iyi devleti anlatmış, ve bu temel yapıt, ister yanında ister karşısında olsunlar, 2000 yılı aşkın süredir ortaya konan bütün devlet kuramı ya da toplum düzenlerinin başvuru kaynakları arasında yer almıştır.’’
3. Utopia (Thomas More) Hemen belirtelim; ‘’ütopya’’ kelimesini ortaya atan ve bulan kişi, kitaba da adını verdiği üzere Thomas More’dur. Eski Yunancada ou- (yok) ve eu- (iyi) ön eklerinin ortalamasını alıp tapos (yer) kelimesiyle birleştiren More, 16. yüzyılda ortaya ‘’olmayan güzel ülke’’ gibi bir mana çıkarır. Bu eserini yazarken dostu Erasmus’a 1516’da gönderdiği bir mektubunda da şöyle söyler More: “Ütopya’da; her şeyin herkese ait olduğu bu yerde, insanlar, bütün ihtiyaçlarının karşılanacağından eminler. Orada zengin de yoktur fakir de. Kimsenin hiçbir şeyi yoktur, ancak herkes zengindir. Bundan daha büyük bir zenginlik olabilir mi?’’ Daha iyi bir hayat görüldüğü üzere Thomas More’un da kafasını kurcalayan önemli bir konu olmuştur. Kralla ters düşmesinin bedelini hayatıyla ödeyen ama ölümüne doğru giderken dahi müsterih ve rahat olan bu adam henüz roman türü bilinmiyorken bu eserini bir anlatı türü olarak ortaya koyar. Yazarın Ütopya’sı, Güney yarım kürede bir adadan ibarettir ve bu adada yaşayan bir gemicinin ada halkının kurduğu mükemmel düzene şahitlikleri şeklinde ilerler. Tanıtım bülteninden: ‘’Eşine az rastlanır üstün zekasıyla tanınmış, yenilmez İngiltere Kralı Sekizinci Henry ile değerli Kastilya prensi birkaç yıl önce ciddi şekilde bozuşmuşlardı. Bu işi görüşmek ve düzeltmek üzere o tarihte sözcü olarak Felemenk’e gitmiştim. Yanımda iş ve yol arkadaşı olarak eşsiz insan Cuthbert Tunstall vardı. Kral o sırada kendisine, herkesin alkışları arasında, Canterbury başpiskoposluğunu vermişti…’’
4. Toplum Sözleşmesi (Jean Jacques Rousseau) 18. yüzyılın önemli filozof ve yazarlarından Jean Jacques Rousseau’nun bu çalışması, kendi döneminin ruhuyla da paralel olarak ‘’eşitlik, özgürlük’’ gibi kavramları savunur. 1762’de Paris’te yayımlanan kitap 1789 Fransız Devrimi’ni de etkilemiştir: ‘’Jean-Jacques Rousseau (1712-1778): Bilimler ve Sanatlar Üstüne Söylev’den Emile’e, İnsanlar Arasında Eşitsizliğin Kaynağı’ndan İtiraflar’a, insanlık tarihinde çığır açan Aydınlanma düşüncesinin en önemli Romantik düşünür-yazarıdır. Toplum Sözleşmesi’yse (1762) yayımlandığı günden bugüne toplumların bir arada yaşayışlarına ilişkin en temel düşünce yapıtlarından biri olma özelliğini sürdürmektedir.’’
5. Böyle Söyledi Zerdüşt (Friedrich Nietzsche) ‘’Böyle Buyurdu Zerdüşt’’ adıyla da bildiğimiz eser, 20. asrı en çok etkileyen filozoflardan biri olan Nietzsche (1844 – 1900) tarafından yazılmıştır. Metafizik bilgilere alenen saldırıya geçen filozof insanın kendi değerlerini yeniden yaratması gerektiğini, böylece özgürleşerek ‘’Üstinsan’’ evresine geçilebileceğini belirtmiştir. Nietzsche bu eseriyle ilgili olarak şunları da ifade eder: ‘’Yazılarımın içinde Zerdüşt’ün ayrı bir yeri vardır. Onunla insanlığa şimdiye dek verilen en büyük armağanı sundum. Binyılları aşan sesiyle Zerdüşt yazılmış en yüce kitap, gerçekten yüksekler kitabı olduğu gibi – insan denen olguyu uçurumlar boyu aşağısında bırakmıştır – hem de kitapların en derini, doğrunun en derin hazinelerinden doğmuş olanıdır; bir tükenmez kuyudur, içine daldırılan kova ancak altın dolu, iyilik dolu olarak çıkar.’’ Öngörüsü odur ki “Beni ancak geleceğin, bir yüzyıl sonrasının insanı anlayacaktır’’ der. Kitabın tanıtım bülteninden: ‘’Friedrich Wilhelm Nietzsche (1844-1900): Geleneksel din, ahlak ve felsefe anlayışlarını kendine özgü yoğun ve çarpıcı bir dille eleştiren en etkili çağdaş felsefecilerdendir. Bonn Üniversitesi’nde teoloji okumaya başlayan Nietzsche daha sonra filolojiye yöneldi. Leipzig Üniversitesi’nde öğrenimini sürdürdü, henüz öğrenci iken Basel Üniversitesi filoloji profesörlüğüne aday gösterildi. 1869’da sınav ve tez koşulu aranmadan, yalnızca yazılarına dayanarak doktor unvanı verilen Nietzsche profesörlüğü sırasında klasik filoloji çalışmalarından uzaklaştı ve felsefeyle uğraşmaya başladı. Tragedyanın Doğuşu, Zamana Aykırı Bakışlar, İnsanca Pek İnsanca, Tan Kızıllığı, Şen Bilim, Böyle Söyledi Zerdüşt, İyinin ve Kötünün Ötesinde, Ahlakın Soykütüğü, Ecce Homo, Wagner Olayı, Dionysos Dithyrambosları, Putların Alacakaranlığı, Antichrist, Nietzsche Wagner’e Karşı başlıca büyük eserleri arasında yer almaktadır.’’
6. Denemeler (Montaigne) Fransa’nın 16. asırdaki önemli yazar ve düşünürlerinden Montaigne’in düşünce dünyasında klasikleşen eseri Denemeler yazarın 107 denemesinden meydana gelir. Deneme türünün de en önemli örneklerinden biri olan kitapta Montaigne Avrupa insanına özgür düşünce gibi pek çok mefhumu açmaya çalışmıştır: ‘’Michel de Montaigne (1533-1592): ‘Kendini tanı’ ve ‘Ne biliyorum?’ gibi temel sorularla yola çıkarak bir insanda insanlığın bütün hallerini yoklayan ‘deneme’ türünün isim babasıdır. 1571’de kitaplarıyla birlikte çiftliğinin kulesine çekilmesiyle başlayan bu yaratıcı süreç, Montaigne’i önce okuduklarıyla ilgili notlar almaya itmiş, aynı notlar zamanla Denemeler’i (1580) oluşturmuş, ve bu kişisel yazılar ilk yayımlanıştan sonra da dallanıp budaklanmayı sürdürmüştür.’’
7. İdeal Devlet (Farabî) Büyük İslam feylesofu Farabî evrensel düzeyde bilinen ve hürmet edilen önemli bir isim. 870 – 950 yılları arasında yaşamış olan bilgin mantıkla, müzikle ve gökbilimle de ilgilenmiştir. İslam’ın Altın Çağı olarak tavsif edilen dönemde yaşayan Farabî tabii ki Platon’u ve Aristo’yu inceler, bu iki filozofun eserleriyle İslamiyet’i bağdaştırmaya girişir ve İslam inancına da felsefi bir vasıf kazandırmayı başarır. Batı’da Alpharabius adıyla da bilinen Farabî Avrupa düşüncesini de etkilemiştir. Bu mühim kitabının içerdiklerine dair arka kapaktan: ‘’Felsefeye mantık ile başlayıp metafizik üzerinde durdu; felsefenin dil, siyaset, doğa, zihin ile ilgilenen dallarında eserler verdi; müzik aletleri geliştirdi, müzik ve psikoloji konularında yazdı. İslam felsefesinin gelişmesini ve korunmasını sağladı, İlkçağ Yunan-Latin eserlerinin Arapça tercümelerinden yararlanmak zorunda kalan ve kendisini Alpharabius ismiyle anan Batılı Orta Çağ düşüncesini etkiledi. İdeal Devlet bilinen 103 eserinden sonuncusudur ve Farabî’nin felsefesini tüm açılardan yansıtır. Eserde İlk Var Olan’ın nitelikleri, diğer varlıkların nasıl meydana geldiği, varlıkların dereceleri, bunun organlardaki karşılığı, bir beden gibi işleyen şehri/toplumu yönetecek kişinin nitelikleri, şehir/toplum türleri, her birinin güçlü ve zayıf yanları ele alınır.’’
8. Kendime Düşünceler (Marcus Aurelius) Marcus Aurelius (121 – 180), İ.S. 161 ila 180 yılları arasında Roma İmparatoru olmuştur. Bir imparator olmasının yanı sıra önemli bir filozof, özellikle de Stoacıdır. Kafamızda canlanan haşin imparatorların aksine özelliklere sahiptir Marcus Aurelius. Hem kendisi hem de kitabının içeriğine dair açıklama yazısına bakalım: ‘’ ‘Stoacı İmparator’, ‘Filozof İmparator’ gibi sıfatlarla anılan Marcus Aurelius, barışçı bir insan olmasına rağmen hükümdarlığının çoğunu seferlerde geçirdi. MS 169 yılı sonlarında Germen kavimlerine karşı düzenlenen bir sefer esnasında yazmaya başladığı Kendime Düşünceler, Stoacılık özellikle de Roma Stoası açısından büyük bir öneme sahiptir. Sağlam bir eşitlik ve özgürlük inancına sahip olan Marcus Aurelius imparatorluğu boyunca doğayı bilip anlayarak yaşamaya çalışmış, her şeyin ortasına insanı koymuştur. Günlük olarak kaleme alınmış bir özdeyişler ve düşünceler derlemesi denebilecek Kendime Düşünceler eserinde kendinden önceki caesarları ve filozofları eleştirmekle kalmayıp, kendi kendini de sorguya çekerek bir vicdan muhasebesi de yapar. Sonraki kuşaklara, kilise düşünürlerine, Rönesans’a da temel olan Kendime Düşünceler, Stoa felsefesinin anlaşılması açısından günümüzde de çok değerli bir kaynaktır.’’
9. İçsel Huzur İyi Yaşamın Kapısını Açar (Epiktetos) Stoadan ve Antik zamanlardan bahsetmişken Epiktetos’a da uğramamız lazımdır. Bu Yunan filozofu İ.S. 50 ila İ.S. 130 yılları arasında yaşamıştır. Gerçek adı bilinmeyen bu filozofa Epiktetos denmesinin yegâne sebebi ise bu kelimenin ‘’köle, uşak’’ manalarına gelmesidir. Bir köle olan ve efendisinin şiddeti nedeniyle de sakatlanan bu bilgin köleliği esnasında dahi okumak ve araştırmaktan geri durmaz. Bir şekilde özgür kaldıktan sonra ise görüp öğrendiklerini çevresine aktarma çabasına girişmiştir. Kitabın tanıtım bülteninden: ‘’Romalıların kölesi büyük filozof Epiktetos, bütün yaşamını mutluluk, doluluk ve sakinlik yolunda harcamıştır. Yetkinleşmek yerine gelişmeyi vurgular ve günden güne geliştirilen erdemli bir yaşamı savunur.’’
10. Çürümenin Kitabı (Emil Michel Cioran) 20. asrın Rumen filozofu Cioran, diğer çalışmalarıyla beraber en çok da Çürümenin Kitabı ile bilinir. Onun eserlerinde; yaşamın olumsuzlanması vardır, çürüme ve sapma vardır, bireyin yabancılaşması mefhumu vardır. Alenen hayran olduğu iki isim; Nietzsche ve Kierkegaard’ı şu sözleriyle över: “En sıradan dönemde çıkmış olsalar dahi ilhamları daha az titretici ya da daha az alevlendirici olmazdı.” Son derece huzursuz etmesi ile bilinen Çürümenin Kitabı, söylediğim nitelikle olumsuz bir anlam kazanmıyor. Bence aksine; bizi kötü etsin ya da etmesin, bir kitabın yapması gerekenin mutlaka okuyucuyu titretmek olduğunu kabul edersek, etkileyici bir kitap olarak varlığını koruyor. Kitabın tanıtım bülteninde, eserde geçen birkaç cümle var. Şöyle: ‘’NEREDE tükettin ömrünü? Bir hareketin hatırası, bir tutkunun işareti, bir maceranın parıltısı, güzel ve firari bir cinnet-geçmişinde bunların hiçbiri yok; hiçbir sayıklama senin ismini taşımıyor, seni hiçbir zaaf onurlandırmıyor. İz bırakmadan kayıp gittin; senin rüyan neydi peki? Kökeninde aldatıcı ve yıkıma mahkum olmayan hiçbir “yeni” hayat görmedim şimdiye kadar. Her insanın zaman içinde ilerleyip bunaltılı bir geviş getirmeyle kendini tecrit ettiğini, yenilenme niyetine de ümitlerinin beklenmedik yüz buruşturmasıyla karşılaşıp kendi içine düştüğünü gördüm…’’
11. Ethica (Spinoza) Tarafsız yazmakta zorlanıyorum; zira Spinoza en çok hayranlık duyduğum filozoftur. Yine de sakince anlatayım; Spinoza (1632 – 1677) 17. asrın en önemli filozoflarından biridir ve kendi devrinin felsefesini de müthiş ölçüde etkilemiştir. Leibniz ve Descartes ile beraber yaşadığı asırda Spinoza iktidar nedir, güç nedir, aşk nedir gibi sorulara cevap arar ve bugün dahi oldukça etkileyici fikirler ortaya atmayı başarır. Bağlı olduğu Yahudi cemaatinden gençlik yıllarında aforoz edilen ama bunu pek de önemsemeyen Spinoza mistisizm ve rasyonalizm arasında bir senteze gider. Felsefe tarihinin en önemli ve tartışmalı kitaplarından biri olan Ethica da böylesi bir zihnin ürünüdür. Tanıtım yazısından aydınlatıcı bilgiler: ‘’Felsefe tarihinin şüphesiz en tartışmalı eserlerinden biri olan ve ilk defa özgün dilinden çevrilerek Türkçeye kazandırılan Ethica, daha gençliğinde bağlı olduğu Yahudi cemaatinden aforoz edilen, eserleri yasaklanan, yaşamını bin bir zorlukla kazanmak zorunda kalan çetin bir insanın; kendisine geometriyi kalkan yapıp klasik ve skolastik felsefe terimlerinin içeriğini yeni bir bakış açısıyla doldurmaya, metafizik konuları matematik düşünme yöntemiyle kanıtlamaya çalışan hummalı bir zihnin ürünüdür. Tanrı, doğa, insan, zihin, akıl, duygu, irade, özgürlük gibi en temel felsefi kavramları tanımlarla, açıklamalarla, önermelerle, önerme sonuçlarıyla, kanıtlamalarla ve notlarla örülü sıra dışı bir üslupla ele alıp irdeleyen ve nihai amacı insanı sonsuz mutluluğa götürecek yolu göstermek olan Ethica, bu yönüyle felsefe tarihinin temel tartışmalarına ışık tutan mükemmel bir başucu kitabıdır.’’
12. Das Kapital (Karl Marx) Burada direkt Karl Marx’ı anlatan tanıtım yazısına bir bakalım: ‘’Karl Marx, 5 Mayıs 1818`de Almanya’nın Rhine Eyaleti’nin Trier kasabasında doğdu. Orta öğretimini Trier’de tamamladı. Bonn ve Berlin üniversitelerinde hukuk öğrenimi görürken tarih ve felsefeyle ilgilendi, Hegelci E. Gans`ın derslerini izledi. 1841’de ‘Demokritos’un ve Epikuros`un Doğa Felsefelerinin Farklılıkları’ adlı doktora tezinde, dinin maddecilik açısından eleştirisini yaptı. Sol Hegelcilere katılarak Bauer kardeşlerle dostluk kurarken, bir yandan da Feuerbach’ın etkisinde kalıp 1842’de, muhalefetteki radikal burjuvalar tarafından kurulan Rheinische Zeitung gazetesinin yazı işleri yöneticiliğini yaptı. Saint-Simon, Fourier, Proudhon gibi yazarları okuyarak Fransız sosyalizmini tanımaya çalıştı.’’ Marksizmin temel yapıtı olarak kabul edilen ve 3 ciltten meydana gelen Das Kapital’de ise Marx; sınıf mücadelesinin beslendiği kapitalizmi, meta ve para kavramlarını, değişim değerlerini ve daha nice sosyal mefhumları ele alır. Eser genellersek; kapitalist ekonominin oluşumunu, işleyişini ve kapitalizminin kendi sonunu nasıl getireceğini anlatır.
13. Zincire Vurulmuş Prometheus (Aiskhylos) Antik Yunan devrinde yaşayan önemli yazar Aiskhylos en çok bu eseriyle bilinir. Kitaba adı veren Prometheus, insanların dostu olan bir titandır. Tanrılardan çaldığı ateşi insanlara götürerek onlara muazzam bir iyilik yapar. Ancak bu nedenle Kafkas Dağı’nın tepesinde, bir kartal her defasında onun yeniden oluşan karaciğerini kemirir ve Prometheus sonsuz döngülü bir acı yaşar. Buna rağmen bu insan dostu titan, insanlığın enerjisi, dinamizmi ve atılımlarını sembol etmesi bakımından önemlidir. Avrupa düşüncesinde, özellikle Rönesans için önemli bir isim haline gelen bu titan, yaratıcı insanlığa atıfta bulunduğumuzda başvuracağımız en önemli isimlerden biridir. Böylesi bir kahramanı anlatan kitabın arka kapaktaki yazısından: ‘’Aiskhylos (MÖ 525?-456): Eski Yunan’ın en önemli tragedya yazarlarındandır. Zincire Vurulmuş Prometheus’da da farklı kuşaklardan tanrılar arasındaki anlaşmazlığı ele almıştır. Tragedyanın kahramanı Olympos tanrılarına başkaldıran titan Prometheus ateşi tanrılardan çalmış ve insanlara vermiş, tanrıların kurmuş olduğu düzene karşı geldiği için zincire vurulmuştur. Aiskhylos bu tragedyasında akıl gücünün kaba kuvvete üstünlüğünü, akla ve özgür düşünceye verilmesi gereken önemi vurgulamıştır.’’
14. Eğitim Üzerine (Immanuel Kant) Bu kitaba dair direkt açıklama kısmına geçebiliriz: ‘’Aydınlanma düşünürü Immanuel Kant (1724-1804) eğitim felsefesinin klasiklerinden olan bu kitabında eğitimi ‘insanda gizli ve gelişmemiş halde bulunan nüvelerin geliştirilmesi’ şeklinde tanımlıyor. Kant bize eğitim meselesini James, Dewey ve Skinner gibi Amerikan pragmatistlerinin ortaya koydukları çerçeve dışında ele almak için sağlam bir zemin sunuyor. Yazılışının üzerinden iki asırdan fazla zaman geçtiği halde, içindeki önerilerin güncelliğini koruduğu bir eğitim manifestosu. Tüm ebeveyn ve eğitim camiasının okuması gereken bir klasik…’’
15. Metafizik (Aristoteles) Felsefe tarihinde en çok başvurulan ve yazarının da kimi filozoflarca en büyük filozof olarak kabul edildiği Metafizik büyük Antik Yunan filozofu Aristoteles tarafından kaleme alınmıştır. Batı’nın düşünce macerasında adı en sık geçen isimlerin başını çeken Aristo bu çalışmasında; varlığın üzerine yoğun bir şekilde eğilir. Bunu şu açıklamalardan daha iyi anlayabiliriz: ‘’Metafizik, felsefe tarihinin en büyük filozoflarından biri olan, hatta kimilerine göre tartışmasız en büyüğü olan Aristoteles’in en önemli ve hem içeriği hem düzeni hem de edisyonları bakımından en çok tartışılmış metnidir. İlkeler, nedenler, varlık, var olan gibi felsefenin en temel meselelerini araştıran bu eser, klasik dönemden günümüze kadar, filozofların ve diğer araştırmacıların başvuru kaynakları arasında ilk sırada gelir. Bu yeni baskıda Yunanca ve Türkçe, çift dilli bir basımla sunulan Metafizik artık sadece filozoflar ya da felsefeciler için değil filologlar ya da dilbilimciler için de eşsiz bir referans çalışma.’’(Listelist- Mert Bekçi)