Ünlü şairlerimizden erguvan şiirleri
'Erguvana şiir söyleme, anlatamazsın. Kendisi şiir. Gör ve duy, kâfi.' (A. Süheyl Ünver)... İşte ünlü şairlerimizin erguvan şiirleri...
'Gülden sonra bayramı yapılacak bir çiçek varsa o da erguvandır.' demiş Ahmet Hamdi Tanpınar...İşte ünlü şairlerimizin erguvan şiirleri...
Boşversene Sen Niye Beklemeli, Edip Cansever Nerdesin ey benim her gün yeniden doğan oğlum Sevginin çoğul oğlu Senin ülkende yalnız bütün özlemler Bilirim yalnız orda, içtenlik, erinç, coşku Bayrağındaki bir tek çiçekli dalla Orda uçsuz bucaksız Olanca görkemiyle bir erguvan imparatorluğu
Geceye Karşı Şiir, Attila İlhan büyük bir rüzgâr dinledik dünya bahçesinde erguvanî çiçekler açmıştı erguvanlar tebessümler vardı toprağın yeşermesinde ve gökler de çiçeklenmişti erguvanlar gibi biz insan selamları duyduk havada kanat kanat yola çıkmış yedi iklim dört bucaktan turnalar gibi toprak nefes nefese ve yıldızlar çırılçıplak serviler üşüyüp ürperdiler bu akşam mesut olmak dedik çocuklar gibi mesut olmak
Söylenir, Turgut Uyar sıcak yaz solgun bir coğrafya gibi belleğimde şapkalar çiçekler eski elbiseler geçmişi olan eski elbiseler denizden çıkan bir ışık unutulmuş bakımsız arka bahçeler öyle oldum ki anlatamam her mevsimde sonbaharı taşlayan bir çocuk nasıl olursa öyle belki de bitip tükenmeyen bir fetih döneminde atlar nasıl kişnerse yani durgun bir suyun erguvandan aldığı renkle gidip geldim caddelerde Fatih nerdeydi Samatya nerde nerden gidilirdi Üsküdar’a düşünüp durdum günlerce
Ağaç, Ahmet Haşim Gün bitti. Ağaçta neş’e söndü. Yaprak âteş oldu. Kuş da yâkut. Yaprakla kuşun parıltısından Havzın suyu erguvâna döndü Ave Maria, Orhan Veli Kanık Ve gemisinde Kleopatra? Neden yine kaynaştı havalar? Saadet mi getiriyor rüzgâr Dolarak erguvan atlaslara?
Bahçelerden Uzak, Yahya Kemal Beyatlı (Ahmet Hamdi Tanpınar’a) Beklemem fecrini leylâklar açan nîsânın, Özlemem vaktini dağ dağ kızaran erguvanın.
Aynalar Ve Zaman, Hilmi Yavuz erguvanlar geçip gittiler bahçelerden geriye sadece erguvanlar kaldı şair! bahçelere özenecek ne vardı? işte tenhâ her yanımız, hep tenhâ ne aradık sözcüklerin kuytularında ne bulduk soldukça çoğalan dilimizde? Zaman’ın sırı hala duruyor olmalı ki üzerimizde biz bakınca görünen aynalardı nasıl var olduysanız öyle kayboldulardı bir yazın tiniyle bir güzün bedeni hem birleşti hem de ayrıldı sizde şair! gördünüz kimbilir kaç aşkın battığını o derin sulara kapılmış şiirlerinizde… nedeni, ne kayalar ne fırtınalardı: kuytulardı, geçip gittiler sözlerimizden geriye sadece kuytular kaldı
Ve Görmemiz Bilmediğimiz Birini, Behçet Necatigil Bir görümlük. İlk çekimleri gibi sigaraların İlk yudumunda bira. Keskin vurdu bir erguvan görüntü Batı vakti sulara Uçtu iki kırlangıç karşılıklı paralel Parladı söndü bir çelik çizgi. Karşıt yönlerde iki taşıt hızla Kesişti, geçti. Bir yüzdü gördüğünüz, bir gözdü Bir gizli akım. Size öyle geldi, bakışında: Ben senin olaydım. Ve çoktur batı vakti sulara Böyle karşılaşmaları götürmeniz Deniz dibi yosunlarında Çürürken eski gemileriniz.
Çocuksun Sen, Ahmet Telli Bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor Kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri Bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda Üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum Ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım Bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan
Döneceğim, Melih Cevdet Anday Dağıtır saçlarını ve yalvarıp uzaktan Mavi bir iklim gibi çağırır beni sesin, Tertemiz göklerinde dal dal erguvan açan Rüyalarıma ışık ve özlem serpmektesin. Bir mayıs sabahını yaşayacak böcekler Çılgın karanfillerle dolacak yeşil saksın, Ve sen bir fidan gibi yeşermiş olacaksın, Serin, çakıl yollarda kuşlar birikeceklere.
Artık Yaşamak İçin, Ziya Osman Saba Düşünceli yürürken, bir yol dönemecinde Çıkacak ömrümüze beyaz dallarla bahar. Hatırlatacak bize şen çocukluğumuzu, Erguvanlı bir bahçe, mor salkımlı bir duvar.
İstanbul, Birhan Keskin ben istanbul’a çok benzerim sevgilim onca iştiha içinde onca keder. çın çın bin ses imkanıyken sesin göbeğinden çatlayıp orada kaldığı yer. sorunun sorulduğu yerim ben, cevabın alındığı yer! bir yanım erguvan bir yanım gül ve laleler bir yanda serseri otlar, başıboş, plastik çiçekler kök dal dolanmış duvarda birbirine koyu keder.
Eski Nisan, Ataol Behramoğlu Canımın yongası, sevdiğim, Bir kaç gün çaldık ilkbahardan Geçtik yıllardır özlediğim Erguvan ışıklı kıyılardan
Güneş Özlemi, Necati Cumalı Çeksem kapıyı gitsem Taşları arasında çimenler biten Kaldırımlar boyunca gitsem Açık pencerelerinden beyaz yorganlar görünen Işıklı dut gölgelerinden Fakir mahallelerinin akkavakları Yalansız suyla güneşle büyüyen Ordan öte katırtırnakları sarı sarı Bir erguvanlar vardı Pembe mi desem deli mi desem
Döktü Rengini Sessizce, Şükrü Erbaş Eflatun esintiler içinde titredi incecik Aynı içten kokuyla iki ayrı erguvan Birisi bir küçük evin içedönük bahçesinde Süsledi sevgisini iki pembe avucun Öbürü bir mezar başında öksüz döktü rengini sessizce…
Özeti, Refik Durbaş Kuşların dilini öğrettin bana çiçeklerin dilini özlemlerin, eylüllerin, gurbetlerin akarsuların ve zamanın ateşi sönmeyen zamansızlığın bir de Rüzgârın koynunda gündüzün erguvan burcundan gecelerin Bir bunun için mi sevmedim seni?