Türk Sineması'nın Devrimci Kadını Müjde Ar'ın unutulmayan film karakterleri
Bazı insanların bu dünyadaki yeri diğerlerinden çok farklıdır. Kimisi hayatın akışına uyar, kimisi de o akışı kendi yaratır. Tıpkı sinemamızın kadın filmlerindeki en başarılı ismi olan Müjde Ar gibi...
Bazı insanların bu dünyadaki yeri diğerlerinden çok farklıdır. Kimisi hayatın akışına uyar, kimisi de o akışı kendi yaratır. Tıpkı sinemamızın kadın filmlerindeki en başarılı ismi olan Müjde Ar gibi...
Türkiye'nin gelmiş geçmiş en mükemmel kadınlarından biri olan "Deli Aysel"in büyük kızı.
Evin merdivenlerine komşu çocuklarını oturtup rol kesmeye başladığında oyuncu olacağını belli etmiş ve annesinden "Hırsız da olmayın fahişe de" diye hayatının öğüdünü almış.Bunu da şöyle açıklamış Aysel Gürel: "Tüm anneler kızlarının erkek arkadaşlarını eve alsınlar, onlarla tanışsınlar. Çünkü yasak duygusu genç kızları yanlış yola götürüyor, imrendiriyor. Ben hep eve aldım erkek arkadaşlarını!"
"Bihter" ismini duyduğunuzda aklınıza Beren Saat geliyorsa bu çok normal ama Türkiye ilk Bihter'i Müjde Ar ile tanıdı.Aslında Fatih Kız Lisesi'ni birincilikle bitirmiş Müjde Ar. Hatta Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği bölümünü kazanmış ama parasızlık yüzünden gidememiş. Sonra tiyatroya hayatı başlamış. Tiyatro oyunculuğu yaparken önüne gelen teklif, aslında onun hayatının dönüm noktası. Televizyonun ilk uyarlaması olan Aşk-ı Memnu, 1975 yılında çekildiği zaman yönetmen Halit Refiğ, Bihter için hiç düşünmeden Müjde Ar'a teklif götürmüş. Çok da güzel olmuş açıkçası!
Tosun Paşa'nın bir tanecik Leyla'sı da oldu...Diziden önce de sinema filmlerinde oynamıştı zaten ancak Tosun Paşa'da oynadığı Leyla karakteri öyle dikkat çekti ki, bu noktadan sonrası ard arda patlayan dinamit zinciri gibiydi.
Filmler bir yandan devam ederken 80 döneminin "artist assolist" furyasına elbette o da katıldı. Hatta şöyle diyelim, şarkıcılık yaparken sahnede onu görüp aşık olan çok fazla erkek oldu!
Öyle bir nokta geldi ki, Müjde Ar artık sinemada toplumsal konulara yer veren ve kadın kimliğini özgürleştiren filmlerle devam etmeyi seçti. Tarık Akan'la oynadığı "Delikan" filmi, "Müjde Ar Sineması"nın başlangıcı oldu. Aynı sene Kadir İnanır ile oynadığı "Ah Güzel İstanbul" da yine bir o kadar ötekileştirilmiş ve toplum tarafından "takdir edilmeyen" kadın tipini oldukça başarılı bir şekilde canlandırdı.
Ve tabii yıllarca konuşulan tecavüz sahnesiyle İffet! İffet'in sevgilisi Cemil tarafından uğradığı tecavüz sahnesiyle ilgili tartışmalar devam etse de, Müjde Ar'ın mahalle ve namus baskısını iliklerine kadar yaşayan bir kadını başarıyla canlandırması su götürmez bir gerçek.
Köyünden ayrıldıktan sonra modern bir şehirli ve entelektüel dul bir kadın olarak geri dönen Elif... Şalvar Davası'nı küçükken komedi filmi olarak seyredip büyüyünce işin özünü anlayanlar olarak hiç de az değiliz.
"Ben artık cinlere, perilere inanmıyorum Mustafa" repliğiyle hafızalara kazınan Fahriye Abla, ondan başkası olamazdı zaten. Ahmet Muhip Dranas'ın aynı isimli şiirinden uyarlanan film gerçek bir başyapıt. Fahriye'nin, Mustafa'ya olan derin aşkı ve hayal kırıklıklarından sonra yaşadığı şeyler aslında bir kadının hayata tutunma çabasının ta kendisi. Hayat insana cinlere, perilere inanmayı da öğretiyor...
Bir kadının cinsel ve duygusal arayışlarını, kafa karışıklığının tasvirini Suna kadar iyi gösteren de yoktur herhalde. Tabii ki yine bir Atıf Yılmaz şaheseri olan Dul Bir Kadın filmindeki Suna'dan bahsediyoruz. Nur Sürer ve Yılmaz Zafer'in de yer aldığı bu film aslında tam bir bilinçaltı somutlaştırması. Hangimiz Suna gibi olmadık ki bazen?
Beş farklı hayatta, arzuyla karışık takıntı öznesi olmuş Vasfiye Necati Cumalı'nın eserinden kolaj yapılan bu film, aslında erkeklerin gözünden anlatılan ama o gerçeği farklı yaşayan beş farklı Vasfiye'nin öyküsü. Her biri de hayatın tam içindeki kadınları o kadar iyi canlandırmıştı ki Müjde Ar, Teyzem filmi ile birlikte en sevdiği filmlerden birinin de bu olduğunu söylemişti.
Kurtuluşunu arayan seks işçisi Asiye Vasıf Öngören'in "Asiye Nasıl Kurtulur" isimli oyunun, Barış Pirhasan tarafından senaryoya alındığı film başlı başına bir şaheser zaten. Seks işçisi bir kadının çocuğu olarak doğan Asiye'nin mücadelesi, Müjde Ar tarafından yine şahane bir şekilde canlandırılmıştı.
İki çocuk annesi ve çekirdek ailesiyle yaşayıp giden bankacı Naciye ve entelijansiyanın dibini yaşayan tiyatrocu Serap Türk Sinema tarihin gelmiş geçmiş en fantastik ve psikolojik gerilimli filmdiri Aaahh Belinda. Her kadının içinde yaşadığı domestiklik ve dışa dönüklük arasındaki gelgitleri mükemmel şekilde anlatır. Atıf Yılmaz ve Müjde Ar birlikteliğinin en leziz örneklerinden biridir bu film.
Her delirmiş kadının iç dünyasını temsil eden Üftade Film o kadar kasvetli ki, Üftade'nin içsel bunalımlarını hissetmemek imkansız. Üftade'nin yeğeni Umur ile kurduğu bağ da işte onun hayatındaki belki de en aydınlık taraf. Bir kadının nasıl ve ne sebeple delirdiğini iliklerine kadar hissettiriyor Müjde Ar.
Kolera'yı yangın yerine çeviren Tina Müjde Ar'ı uzun süreden sonra sinemada yeniden gördüğümüz Ağır Roman, bir Metin Kaçan eseri. Salih'i aşkından deli divane eden, yürüdüğü sokakta herkesi kendine hayran bırakan Tina, Müjde Ar'ın tam olarak olgunluk dönemi şaheserlerinden.
Tutkulu bir sevdanın içinde kendini nereye koyacağını bilemeyen Aynur Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, Müjde Ar'ın son dönem filmlerinden. Hacı'nın Aynur'a olan sevgisi, Aynur'un ilişkideki kafa karışıklığı yine insanın kendiyle empati yapmasına sebep olacak kadar başarılı.
Nerden bakarsanız bakın Müjde Ar, sinemada "kadın" olgusunu hayatın her alanındaki haliyle göstermiş ve bu anlamda devrim yapmış bir oyuncudur. Aysel'in biricik kızı, Atıf Yılmaz'ın göz bebeği ve bizim için de Türk Sinemasının vazgeçilmezidir kendisi. (onedio)