İşte sineme tarihinin en iyi 10 mafya filmi!
İte Habertürk sinema yazarı Mehmet Açar'a göre sineme tarihinin en iyi 10 mafya filmi...
10. Gomorrah 2008 Yönetmen: Matteo Garrone Güney İtalya'daki Campania bölgesinde yılllarca hüküm süren, kökü Napoli ve Caserto'ya dayanan suç örgütü Camorra'nın hikâyesi... Roberto Saviano'nun kitabını temel alan “Gomorrah”, gelmiş geçmiş en gerçekçi mafya filmlerinden biri olarak kabul ediliyor. Filmde anlatılan olaylar, tarihsel açıdan yaşananları takip ediyor.
İtalyan mafyasının kökenlerini deşifre eden “Gomorrah”, sadece ABD dışından gelen en iyi mafya filmi değil; gerçekçi yaklaşımı nedeniyle türün en iyilerinden birisi aynı zamanda... İtalyan mafyasını ve sahip olduğu gücü, tarihsel perspektifiyle anlayıp kavramak için seyredilmesi gereken bir film. Cannes'da Jüri Büyük Ödülü'nü kazanmış, İtalyan Oscar'ları David Di Donatello ödüllerinde ise 7 dalda başarıya ulaşmıştı.
9. Dokunulmazlar 1987 (The Untouchables) Yönetmen: Brian De Palma O yılların seyircisinin alışık olmadığı sert ve kanlı bir filmdi... Özellikle, Robert De Niro'nun oynadığı Al Capone'nin beyzbol sopasıyla kafa patlattığı sahne çok konuşulmuştu. Gerçeklerden yola çıkan bir filmdi. Eliot Ness ve Oscar Fraley'nin aynı adlı kitabından David Mamet tarafından sinemaya uyarlanmıştı.
İçki yasağı döneminde Chicago'da geçen film, kanun adamı Eliot Ness'in (Kevin Costner),dönemin en ünlü ve güçlü gangsteri Al Capone'yi yakalama sürecini anlatıyordu. O yıllarda daha çok korku gerilim filmleriyle tanınan usta yönetmen Brian De Palma, türe gerçekçi bir dokunuş getirmişti. Sean Connery'ye yardımcı erkek oyuncu dalında Oscar kazandıran filmin müzikleri Ennio Morricone'ye aitti.
8. Sicilyalı - Yaralı Yüz 1983 (Scarface) Yönetmen: Brian De Palma Dönemine göre çok farklı bir mafya filmi olmanın ötesinde daha sonraki yıllarda çok moda olacak uyuşturucu kartelleri filmlerinin öncülerinden biri olarak da kabul edilebilir. Film Miami'de 1980 yılında geçiyor. Kübalı göçmen Tony Montana (Al Pacino) uyuşturucu kartelini ele geçirir ama açgözlülüğü başına bela olur.
Al Pacino, Amerikan sinemasının mihenk taşı karakterlerinden biri olan Tony Montana'yı aşırıya kaçmaktan korkmayan bir yorumla canlandırıyor. Latin çete liderlerinin, uyuşturucu kartellerinin henüz sinemanın gündemine girmediği bir dönemde çekilen “Yaralı Yüz” sayısız filme ilham kaynağı oldu. Pacino'nun oynadığı Tony Montana da birçok benzer karakter için model haline geldi. Senaryosunu Oliver Stone'un yazdığı filmde Michelle Pfeiffer, Murray Abraham, Steven Bauer, Robert Loggia gibi isimler de rol almıştı.
7. The Long Good Friday 1980 Yönetmen: John Mackenzie Gelmiş geçmiş en iyi İngiliz filmleri soruşturmalarında ilk 25’e kafadan giren filmlerden biri… Senaryosunu Barrie Keeffe’nin yazdığı film, Amerikan mafyasıyla ortaklık kurmak isteyen Harold Shand’in (Bob Hoskins) öyküsünü anlatıyor. Shand, aynı zamanda legalize olmayı ve “mesleği”ni yasal bir işadamı olarak sürdürmek istiyor...
Ama bir gün, bilinmeyen bir gücün organize ettiği saldırılarla karşılaşıyor. Sorunu çözmek onun için çok da kolay olmuyor... Helen Mirren’in Shand’in sevgilisi Victoria’yı oynadığı film, polis örgütünü de etkisi altına alan politik yozlaşmadan, İngiltere’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu’yla olan ilişkilerine kadar uzanıyor ve neoliberalizm öncesi ülkede yaşanan ekonomik değişimi gözlemliyor.
6. Şark Vaatleri 2007 (Eastern Promises) Yönetmen: David Cronenberg Biyolojik gerilim filmleriyle tanınan Kanadalı bir yönetmenin Londra’da geçen bir Rus mafyası öyküsüyle bu seçkiye dahil olması, ilk bakışta şaşırtıcı gelebilir ama kameranın arkasında David Cronenberg gibi bir usta, önünde ise Viggo Mortensen ve Naomi Watts gibi iyi oyuncular varsa kuşkusuz her şey mümkün…
Steven Knight’ın senaryosundan filme aktarılan “Şark Vaatleri”, öncelikle sahicilik ve gerçekçilik duygusuyla öne çıkıyor. Cronenberg Rus mafyasını yaşadıkları evlerin dekorasyonundan, hâlâ sürdürdükleri orta sınıf geleneklere ve bedenlerindeki dövmelerine kadar ayrıntılı bir görsel işçilikle anlatıyor. Armin Mueller-Stahl’ın mafya patronunu,Vincent Cassel’in ise onun oğlunu canlandırdığı film, karakterleriyle de öne çıkıyor.
5. The Irishman 2019 Yönetmen: Martin Scorsese Scorsese, suç dünyası içinde yolları kesişen üç adamın hikâyesini ABD'nin yakın tarihine damga vuran olaylar eşliğinde anlatıyor... Bir yandan, Kennedy'nin başkan olmasından Nixon'ın Watergate skandalı sonrası istifasına kadar uzayan tarihi süreçte mafyayla siyasi iktidar arasındaki ilişkileri izliyoruz. Diğer yandan, üç sıkı dostun arkadaşlıklarının seyrini...
Bufalino ailesinin ağır abilerinden Russ (Joe Pesci),dönemin ünlü sendika lideri Hoffa (Al Pacino) ve maharetli tetikçi Frank Sheeran (Robert De Niro),o kadar yakınlar ki aileleriyle birlikte kaynaşıp neredeyse akraba olmuş durumdalar... Ama bir parçası oldukları suç dünyasında güç ve iktidar, dostluk dahil diğer bütün değerlerin üstünde... “The Irishman”in farkı, aynı değerleri yaşlılık yılları üzerinden yeniden sorgulaması...
4. Bir Zamanlar Amerika'da 1984 (Once Upon a Time in America) Yönetmen: Sergio Leone “The Irishman”i görüp “3 saati aşkın film mi olur?” diyenler uzak dursun... 3 saat 49 dakikalık bir film bekliyor onları ama seyir keyfi açısından zamanın su gibi akıp gittiğini söylemek mümkün... Harry Grey'in romanından Sergio Leone'nin de dahil olduğu kalabalık bir kadro tarafından sinemaya uyarlanan film, yaklaşık 35 yıllık bir dönemde olup bitenleri lineer olmayan bir hikâye kurgusuyla anlatıyor... İki arkadaşın çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık çağını kapsayan hayat hikâyesi, 20. yüzyıl ABD tarihinin kritik sayfaları arasında şekilleniyor...
Filmin gerçekçi bir yaklaşımla Yahudi mafyasını ele aldığı söylenemez. Leone, aşkı, ihaneti ve arkadaşlığı anlatıyor; “The Irishman”de olduğu gibi her şeyin sonunda ne elde edildiğini sorguluyor. Robert De Niro ve James Woods'un mükemmel performanslarıyla katkıda bulunduğu filmin Ennio Morricone imzalı müziğinin en az film kadar ünlü olduğu söylenebilir...
3. Baba 1972 (The Godfather) Yönetmen: Francis Ford Coppola New York'taki bir İtalyan mafya ailesinin hikâyesini anlatan roman, 1969'da yayımlandı. Mario Puzo, kitabı “ucuz roman”ları andıran hafif ama gerçekçi bir tarzda yazmıştı. Coppola ise romandan ABD tarihi, kapitalizmin acımasızlığı, mafya ve göçmenler üzerine destan tadında bir film çıkardı. Coppola, sadece uyuşturucu işine girmek istemeyen baba Vito Corleone'nin (Marlon Brando) dramını değil ailenin başına geçtikten sonra giderek değişen, karısına yabancılaşan ve acımasız bir lidere dönüşen Michael Corleone'nin (Al Pacino) trajedisini de anlattı.
Babası, Michael'ın ailenin karanlık suç işlerine asla bulaşmamasını ve yasal bir kariyer yapıp “ipleri elinde tutan”lardan biri olmasını planlarken, mafyaya karşı mesafeli duran Michael Corleone bir anda ailenin lideri haline gelir. Pacino sakin, doğal ve sade yorumuyla genç Michael'ı unutulmaz bir trajik kahramana çeviriyor.
2. Sıkı Dostlar 1990 (Goodfellas) Yönetmen: Martin Scorsese ABD'nin en acımasız, en kanlı mafya örgütlerinden birinin gerçek hikâyesi... Film. Brooklyn'li Henry Hill'in (Ray Liotta) mahalledeki İtalyan mafyası içindeki yükselişini anlatırken bizi onun tanıklıklarıyla baş başa bırakıyor. Başlangıçta her şey yolunda gidiyor. Suç dünyası onu “tatlı hayat”la tanıştırıyor. Ama bir süre sonra paranoya her şeye hâkim oluyor...
Scorsese, mafyaya çok daha gerçekçi bir şekilde yaklaşıyor, eli silahlı gangsterlerin romantize edilemeyecek kadar arızalı, şiddet müptelası karakterler olduğunun altını özenle çiziyor. Scorsese'nin hareketli kamerası, Schoonmaker'in ritmik kurgusu, görsel anlamda mükemmel bir dönem atmosferiyle buluşuyor. Kuşkusuz Robert De Niro (James Conway) ve Joe Pesci'nin (Tony DeVito) de adını anmamız gerekiyor.
1. Baba II 1974 (The Godfather: Part II) Yönetmen: Francis Ford Coppola Film bir yandan 1950'li yıllarda Michael Corleone'nin (Al Pacino) mafya lideri olarak ayakta kalmaya çalışmasını, diğer yandan babası Vito Corleone'nin (Robert De Niro) yüzyıl başında geldiği New York'taki serüvenlerini anlatır. Sicilya'dan kaçan 9 yaşındaki Vito için ABD son şanstır. Ellis Adası'nda karantinada geçirdiği yalnız günler ve daha sonra şehirde verdiği ayakta kalma mücadelesi çarpıcıdır.
Michael Corleone'nin hikâyesi güçle ve gücü korumakla ilgilidir... Ailesini koruma adına ilk filmin sonunda acımasız bir mafya patronuna dönen Michael, iktidarın bedelini giderek daha da yalnızlaşarak öder... Öte yanda ise geçim ve hayat mücadelesi verirken ailesini korumak adına suç dünyasına girmek zorunda olan genç Vito'nun öyküsünü seyrederiz...