Mucize Doktor'un Ali Vefa'sı: Dersimli ve Alevi bir aileden geldiğim için...
Mucize Doktor’un Ali Vefa’sı Taner Ölmez Sözcü'den Yüksel Şengül'e konuştu. Taner Ölmez, “Dersimli ve Alevi bir aileden geldiğim için evimizde türkü her zaman okunurdu.'' dedi.
Benim de Ali Vefa gibi takıntılarım var. Mesela, yükseklik korkum var, mesela kan korkum var. Kan görmeye dayanamıyorum. Elim kazayla kesilse düşüp bayılıyorum. İşin gerçeği benim doktor olmam imkansızdır.
Yüksel Şengül'ün sorularını yanıtlayan Taner Ölmez, “Dersimli ve Alevi bir aileden geldiğim için evimizde türkü her zaman okunurdu. Salonda ayrı, mutfakta ayrı radyo çalar, sabahtan akşama kadar türkü dinlenirdi. Aile toplanınca birlikte türküler söylerdik ve ben hâlâ söylüyorum” dedi.
Aldığım sorumluluğun farkındaydım ama Ali Vefa'yı çok sevdim ve teklife sevindim. Tiyatrocuyum, tiyatro er meydanı olduğu için roller ne kadar zor olursa, o kadar mutlu olur oyuncular.
Otizmli çocuklarla, aileleriyle tanıştım, evlerine girdim. Çoğunlukla konuşmadan bir köşede oturdum, rahatsız olmasınlar diye göz teması bile kurmadım. Çocukların yanında bir bitki gibi durdum. Asıl anne babaların durumu önemli. Kelimeler yetersiz kalıyor, gözler, bakışlar her şeyi anlatıyor. O bakışlarda yaşadıklarını görüyorsun, hüznü görüyorsun.
Ne yazık ki Türkiye'de otizmli sayısı çok. Aileler ‘Bizim çocuk biraz şey' diyor, ‘Ne!' diyorsun, ‘Büyüğü iyi de küçüğü biraz şey' diye devam ediyor. Onun ‘şey' dediği, otizmli bir çocuk. Yakın bir dostumuzun çocuğu otizmli ama aile bunu bir türlü kabul edemiyor. Oysa bu farklılığı fark edip kabul etmek gerekiyor.
Düzelmeleri, iyileşmeleri imkansız değil. İğne ucu kadar bir ışık vardır, umut vardır. Kimilerinin o minik umut ışığı bulunabiliyor, kimilerinin bulunamıyor. O bulunan minik ışığı büyütmek çok zor bir süreç ama imkansız değil.
Savant sendromu otizmin farklı seviyelerinden birisi. Bu çok az görülür. Kişinin ilgili olduğu konuda özel yeteneklere sahip olmasıdır. Mesela, motor ustasıysa tamir edeceği motorun üç boyutlu röntgenini çekecek kadar usta olur. Ali Vefa da dizide gözleriyle hastaların röntgenini çekiyor.
Sokakta yolumu çevirip kendisini, çocuklarını, karısını muayene etmemi isteyenlerin sayısı o kadar çok ki! Keşke ekrandaki oyunculuk kalıplarını kırabilsem
Dersimliyim… Anne ve babam Almanya'daydı. Ağabeyim ve ben yıllarca top gibi sektirildik, bir oraya bir buraya. Sakın yanlış anlamayın, mutlu bir çocukluk yaşadım. Yazları babaannemin yanına Dersim'e köye giderdim. Onun bakkal dükkanında çalışırdım. Kışın okullar açılınca İstanbul'a dönerdim, Halıcıoğlu'nda anneannemle yaşardım. Benim en büyük koruyucumdu anneannem. Ben ona ‘anne' derdim.
Çok sevdiğim bir kız arkadaşım var, o da oyuncu, adı Ece Çeşmioğlu. Üç yıldır birlikteyiz, keyfimiz yerinde.
Otizmli aileler çok özel ve güzel insanlar. Onların bana dertlerini ayrı ayrı anlatmalarına gerek yok, gözlerinden anlıyorum her şeyi. Ekranda Ali Vefa'yı oynamaya başladıktan sonra omuzlarıma büyük bir sorumluluk bindi.
Bunu bilsinler. İliklerime kadar yaşıyorum onları. Az önce anlattığım o iğne ucu kadar olan ışığın peşini bırakmasınlar, bulsunlar o ışığı ve mücadeleyi asla bırakmasınlar. O ışık o çocukların ne kadar özel olduklarını çıkaracak ortaya.