Oyuncu Gökçe Akyıldız yaşadığı kötü olayı ilk kez anlattı!
Kırgın Çiçekler dizisindeki Songül karakteri ile milyonlarca kitleye ulaşan oyuncu Gökçe Akyıldız hurriyet.com.tr’de Ferit Ömeroğlu’na konuk oldu.Pandemi sürecini eşi ve çocuğu ile evde geçiren başarılı oyuncu hakkında merak edilen birçok soruyu yanıtladı
Başarılı oyuncu, çocuğu Ömer doğduktan 9 ay sonra yeniden setlere dönmeye karar verdiğini söyleyerek o süreçte yaşadıklarını anlattı. Kendisine gelen projelerin il dışında olduğunu ve bu sebeple kabul etmediğini söyleyen Akyıldız, gelen projelerle ilgili, “Ramo dizisinden teklif gelmişti. Adana’daydı. Sefirin Kızı dizisinden gelmişti o da Bodrum’daydı. Bunlar gibi bir iki diziden daha teklif geldi ama dediğim gibi il dışındaydı ve benim gitmem imkansızdı” dedi.
İşte röportajda öne çıkan yerler; Şu an devam eden bir projem yok ama takipçi sayımda hala bir artış söz konusu. İnsanlar bence beni doğal olduğum için seviyorlar. Merak ediyorlar belki de çok fazla paylaşım yapamadığım için. Bende gün içinde çok fazla mesaj alıyorum. Youtube’a ne zaman video atacaksın, lütfen artık post at, story at. Bende elimden geldiğince paylaşım yapmaya devam ediyorum, bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Post atmak, story atmak aslında çok emek isteyen şeyler. Bende biraz mükemmeliyetçilik var. Fotoğraf albümde çok fotoğraf var paylaşmadığım. Daha iyisini bulmaya çalışıyorum. Sevgimizin karşılıklı olduğunu düşünüyorum. Bende elimden geldiğince onlar için aktif olmaya çalışıyorum. İnsanlar mutlu olsun diye bazı challenge’lar başlattım.
Kırgın Çiçekler dizisindeki Songül karakteri insanların beni en iyi gördükleri yerlerden biri ama benim oyunculuk kariyerim 9 yaşında bir oyunculuk ajansına başvurmamla başladı. Bundan önce de birçok proje de yer almıştım. Aslında oradan gelen bir kitle de var. Diyorsunuz ya seni Gökçe olarak tanıyorlar, çocukluğuma kadar önceden tanıyanlar. Hatta bu yönde mesajlar geliyor ‘Senin çocukluğunu biliyorduk şimdi evlendin çocuğun oldu. Beraber büyüdük, ne kadar iyi.’ şeklinde. Tabi Kırgın Çiçekler’den gelen de büyük bir kitle var. Benim kendimi en iyi gösterebildiğim yerlerden biri. Bunun nedeni de Songül karakteri aslında başrol değildi benim oradan sıyrılmam ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Kırgın Çiçekler daha çok kitleye erişebildiğim proje diyebilirim.
HEP OYUNCU OLMAK İSTEDİM Küçükken bana büyüyünce ne olacaksan diye sorduklarında ben direk oyuncu olacağım diyordum. Oyunculuk hayatım çok küçük yaşlarda karar verdiğim bir durumdu. Ardından ajansa yazıldım ve bana bir yıl haber gelmedi ama ben hiç ümidimi kaybetmedim çünkü biliyorum ve çok istiyordum oyuncu olmayı. Benim dönemim de Ayşecik diye bir dizi vardı onunla yatıp kalkıyordum. Küçük bir reklam filmiyle bu sektöre girdim. Daha sonra hiç vakit kaybetmeden konservatuara hazırlandım ve girdim. Üniversite hayatım bir kırılma noktası oldu. Üniversite hayatım kendimi keşfetmeme çok büyük bir yarar sağladı. Son sınıftayken Kırgın Çiçeklerden teklif geldi ve kabul ettim. Sonra iş o kadar uzadı ki üç buçuk sezon devam etti. İkinci sezonda inanılmaz bir aşka kapıldım, üçüncü sezon da evliydim iş biterken bebeğim oldu, her şey çok hızlı gitti.
Kırgın Çiçekler çok uzun sürdü tabi bu süreçte çok fazla şey geçti hayatımızdan. Ben 21 yaşındaydım herhalde Kırgın Çiçeklere başladığımda, çocuktum kendi adıma ergendim bile diyebilirim. Beş kızdık, sürekli birlikteyiz ve anlaşabilmekte önemli o durumda. Yani o dönem çok hızlı geçti ama aynı zamanda çok yavaşta geçti. Dediğim gibi süreç çok uzun. Yani çok şeyler yaşadık. İyi ki diyorum. Kızlarla konuşuyoruz ve keşke yine birlikte olsak diyoruz. Aslında şu an idrak ediyoruz yaşadığımız şeyin gerçekten özel olduğunu. Biz şu an anlıyoruz ki güzel bir projede iyi bir enerji yakalamışız. Kırgın Çiçekler sürecinde çok kırıldık, ağladık, güldük bazen küstük bir baktık barıştık çok evrim geçirdik diyebilirim.
EŞİM BENİ DESTEKLİYOR Ömer doğduktan sonra 9. aylarda ben tekrar işlere dönebilmek için ben menajerimle konuştum. O süreçten sonra işlere baktık. Geçen sezon birçok projeyle görüştüm. Yalnız şöyle bir şanssızlığım vardı. Bu seneki projelerde ki bana gelen karakterler genelde il dışıydı. Ramo dizisinden gelmişti Adana’daydı, Sefirin Kızı adlı diziden gelmişti o da Bodrum’daydı. Bunlar gibi bir iki diziden daha teklif geldi ama dediğim gibi il dışındaydı ve benim gitmem imkansızdı. Aslında Ramo dizisi için çok heyecanlanmıştım. Çok istedim. Onlarda çok beğendiler görüşmelerde ama dediğim gibi burada bir çocuk faktörü olduğu için olmadı. Pandemiden önce de bir iş geldi ama karakter de bir sıkıntı vardı yani senaryo da karakterin konumu ile bir sıkıntı vardı ve bende öyle bir projeyle dönmek istemedim. İyi bir proje ile dönmek istiyorum ve tabi ki döneceğim çünkü bu benim işim. Var olduğum kendimi tamamladığım yer burası.
Eşim de beni destekliyor. O da bu sektörde olduğu için işleyişi biliyor. Benim kariyerimi biliyor. Hatta gelen işlere birlikte bakıyoruz. Kırgın Çiçeklere girdiğimde benim on bin takipçim vardı. Sosyal medyayı ben hiç önemsemiyordum. Sonra baktım ki bu iş gerçekten önemli. Ben anı yaşamayı seviyorum, sürekli telefon elimde orayı çekeyim burayı çekeyim diyemiyorum. Zaten fotoğraf çekilirken de aşırı kasılıyorum. O yüzden sosyal medya çok önemli değildi ama takipçim belli bir oranda artıyordu. Sonra baktım ki iş biraz dijitale yöneliyor. Bende ayak uydurmak istedim. Youtube kanalı açtım. Her gün fotoğraf çekilemiyorum yani İnstagram biraz zaman ve önem istiyor.
ANNE OLMAK GERÇEKTEN ÇOK ZOR Bir keresinde baya süslendim ve fotoğraf çekilmek için caddeye gittim. Arkadaşımdan da rica ettim bir kahve içelim fotoğraf çekilelim falan diye… Ömer’de yanımda o sıra. Sonra ayağa kalktık fotoğraf çekilmek için… Ömer bir öksürdü. Kucağıma aldım ne oluyor diye ve kustu. O an o kadar gerildim ki... Yani çocukla bu işi yapmak zor.
Anne olmak gerçekten çok zor… Büyük bir fedakârlık… Bunun yanında mükemmel bir duygu anlatılamaz… Tarifi yok ama sorumluluğu çok büyük. Erken anne olmanın avantajı ona bakabiliyorum hareketlerine ayak uydurabiliyorum onunla beraber koşup eğlenebiliyorum. Mesela soruyorlar başka çocuk düşünüyor musunuz diye. Enerjim yok çünkü çok yorucu bir şey. Yani ‘doğsun bir şekilde büyür’ diye bir şey yok. Her anı çok önemli…
Pandemi sürecinde en çok çocuklara üzülüyorum, çünkü durumu anlatamıyoruz. Biz yazlığa geçtik, en azından burada bahçeye çıkabiliyor. Bu süreç bana aslında iyi geldi. Çünkü ben Ömer’le sürekli birlikteydim şu an babası da evde olduğu için bana çok küçük aralıklar kalıyor. Bu durumda kitap okuyorum, rahatça yemek yapabiliyorum gibi şeyler. Bu sürecin geçmesini umut ediyoruz.
Evlilik tamamen insanların anlayışıyla alakalı, fedakâr olmak gerekiyor. Evlilikte ki bireylerin mesleği önemli değil anlayışla alakalı. Her evlilikte güzel şeyler de oluyor kötü şeyler de… Bunları nasıl atlattığınla alakalı.
KÖTÜ YORUMLARA ÇOK ÜZÜLÜYORDUM Akşam kafamı yastığa koyduğum zaman kafama hiçbir şeyi takmamış olmam gerekiyor. Kötü bir eleştiri bile uykumu kaçırabilir. Özel hayatım da kendimi kötü hissedeceğim hiçbir şey yapmıyorum o yüzden o konu da düşündüğüm bir şey yok. Ama kariyerimle ilgili ise, beni takip eden çok küçük yaş kişiler, gençler var. Kullanmıyorum ama mesela sigarayla fotoğraf atmam. Bir alkol şişesiyle fotoğraf atmam. Kötü örnek olmak istemem açıkçası. Bana kötü yorum yapıldığında neden yapıldığını sorguluyorum. Ben yorumları, gelen mesajları okuyorum ve bence herkes okuyor. Beğenilmek güzel bir duygu. Aktif olmakta bir nevi beğenilmek için. Bir sürü blogger, influencer çıktı. Bunun sebebi beğenilmek için.
İlk başta kötü yorumlara çok üzülüyordum. Özellikle çocukla ilgili olanlara... Lütfen insanlar o yorumları yapmasın. Hatta şöyle bir anım var. Bir gün Ömer’le Taksim de yürüyorduk. Sonra bir kadın yaklaştı yanıma ve ben onu tanıyorum gibi hissettim hani oluyor ya o kişi sana yaklaşırken seni tanıdığı için yaklaşıyor diye anlarsın. Tam diyaloğa geçeceğimiz sıra da hemen Ömer’e yöneldi. O sıra da Ömer diş çıkardığı için battaniyeyi ağzına almış ve onu hemen Ömer’in elinden çekti. Bende ‘ne yapıyorsunuz ya’ dedim. Sonra kadın uzaklaştı. Aradan bir hafta geçti. İnternete fotoğrafım düşmüş bu kadın da altına yorum yapmış. ‘İşte ben bu kadını gördüm o kadar salak ki kendini Beren Saat sanıyor, ne havalar’ diye yazmış.
Daha sonra ben bu kadına mesaj attım. ‘Hanımefendi niye böyle bir yorum yaptınız’ yazdım. O da bana ‘Sen kendini ne beğenmişsin ben sana mı yaklaştım, çocuğun çok tatlıydı ona baktım’ dedi. Bende ‘Bakın siz bana selam vermeden çocuğumun ağızından battaniyeyi çekemezsiniz sizden sonra çocuk ağladı. Çünkü o onun uyku battaniyesi ve çekilince refleks olarak ağladı.’ dedim. Karşılık olarak ‘Sen ana olaydın da sustursaydın’ şeklinde devam etti. Baya benimle tartışıyor. O an baya üzüldüm. Sonra açıklamaya çalışıyorum. ‘Bakın bu yaptığınız çok yanlış, bu yaptığınızdan dolayı çok üzgünüm’ ve bu sırada kadın hakaretlere devam ediyor. Bende ‘Mahkeme de görüşelim’ dedim. Ardından kadın bana’ Çok özür dilerim, niçin böyle bir şey yaptığımı bilmiyorum, ben sizi küçüklüğünüzden beri takip ediyorum. Hamileyim lütfen çocuğumun hatırına beni affedin’ dedi. Ben de bunun üzerine affettiğimi belirttim. Bana ‘Bakar mısınız hangi hesabımdan yazmışım yorumumu sileceğim’ dedi. Garip olaylar yaşanıyor bazen gerçekten…