Miray Daner'den samimi açıklamalar: Oynarken çok çirkinleşebilen biriyim
Oynadığı projelerle adından sıkça söz ettiren Miray Daner hurriyet.com.tr'de Ferit Ömeroğlu'nun konuğu oldu. İşte o röportaj...
Güzel oyuncu Miray Daner, oynarken çok çirkinleşebildiğini söyledi. Açıklamalarının devamında ise, "Oynadığım karakterin güzellik ile alakalı bir donesi yoksa buna çok önem vermiyorum. Çok güzel olması gereken bir karakteri de oynamadım. Başka sebeplerle altı dolu olan karakterleri oynama fırsatım oldu" dedi.
* Ruhunu besleyen motivasyon kaynakları nelerdir? Klişe olur mu bilmiyorum ama yaptığım iş motivasyon kaynağım. Bir sahnede oynadıktan sonra izlerken duyduğum tatmini anlatamam size. Yaptığım iş beni çok besleyen bir şey. Çünkü farklı karakterler oynayıp başka biri olabiliyorsun ve onunla empati kurabiliyorsun. Bu çok özel ve değerli bir şey benim için. Onun dışında şarkı söylemeyi seviyorum ve şans dersi alıyorum. O da beni çok besleyen bir şey. Sıkıştığım ya da daraldığım anlarda hemen bir şarkı mırıldanır kendime gelirim.
* Hangi oynadığın karakterin sana kattığı duygu seni geliştirdi? Vatanım Sensin’de oynadığım Hilal karakteri benim için çok özeldi. İnandığı şeye olan tutkusu ve aşkı gerçekten bana bir şeyler öğretti kendi hayatımda. Onun dışında şimdi Saygı’da canlandırdığım Helen karakteri, adalet duygusu çok gelişmiş ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir genç kadın. O da bana çok ilham veriyor. * Helen karakteri sana neler katabilir? Helen’in bana katacağı çok şey olduğunu düşünüyorum. Çünkü karakteri içselleştirme aşamasında gerçekten çok yakın oluyorsun ve onu daha derinden anlıyorsun. Helen’in adalet duygusunu gerçekten çok seviyorum ve senaryoyu okurken bunu çok sorguladım. Kendi hayatımdaki adaletsizlikleri, yaşadığımız toplumdaki adaletsizlikleri… Helen’in bana katacağı en büyük şeylerden biri bu.
* Saygı’da bizi ne bekliyor? Saygı, gerçekten çok özel bir hikaye. Herkes kendi işi için bunu söyler ama hepimiz gerçekten çok inandık. Ercan Mehmet Erdem, çok güzel bir senaryo yazmış. Biz de çok keyifle oynadık. Kendi karakterimden biraz bahsedeyim. Helen, biraz sevgisiz büyümüş. Hayatın yalnızlaştırdığı bir kız, ailesi ile bağları kötü ve hayata karşı bir sürü kırgınlığı var. Bu kırgınlıklar zamanla yerini öfkeye bırakıyor. Başına çok kötü bir olay geliyor ve bunun neticesinde kendi adalet arayışına doğru yola çıkıyor. O sırada Savaş ile tanışıyor. Boran’ın karakterini kendim anlatmak istemem ama hayat içinde benzerlikleri olan karakterler. Zaman geçtikçe tutkuyla birbirlerine bağlanıyorlar. Çıktıkları yolda başlarına bazı olaylar geliyor ve Ercüment Çözer ile yolları kesişiyor. Anlattığımız hikaye çok özel çünkü son dönemlerde toplum içerisinde artmış bir konuyu ele alıyoruz. Toplumun her yerinde saygısızlık mevcut. Evden çıktığımız anda bile saygısızlıkla karşı karşıya kalabiliyoruz.
* Dans eden, çello çalan, küçük yaşlardan itibaren oyunculuk yapan başarılı bir kadın olarak hayatımızdasın. Amacına ne kadar yakınsın şu anda? Amacım yaşadığım hayatı dolu dolu yaşamak ve gerçekten neyden zevk alıyorsam onu yapmak. Günleri, geldi geçiyor diyerek geçirmek istemiyorum. O yüzden çello denedim, şan dersi aldım, resim dersi aldım. Sevdiğim şeyi bulup onun üzerinde yoğunlaşmak istiyorum. Amacım istediğim, sevdiğim, mutlu olduğum bir hayatın içerisinde olmak. Buna ne kadar yaklaştım bilmiyorum ama şu an her şey güzel gidiyor.
* Helen için uygun olan stili sen de sevdin mi? Ben gerçekten çok sevdim. Muhteşem bir karakter tasarımcısı ekibimiz vardı. Siyah saçları ve dövmeleri var karakterin. Bu karakter tasarımını yapmak için uzun provalar yaptık. Tek tek bütün dövmeleri düşündük. Ne anlam yaratıyor? Helen karakterine uyuyor mu? Bunu yaptırmış olabilir mi? Bu kadar ince düşünen bir ekip ile çalıştım. Çok alışkın olduğumuz şeyler değil aslında bu kadar sert dönüşümler. Helen karakteri okunduğunda akıllara gelecek ilk kişi ben değilim belki ama güzel bir şey çıktığını düşünüyorum. Hatta dövmelerimi silip peruğumu çıkarttığım zaman aynaya baktığımda kendime yabancılaştığım bazı anlar oldu.
* Gündemde kilolu oyunculara başrol verilmediği konusu var. Bu konuya katılanlar var ya da ben o algıyı yıktım diyenler de var. Sence karakterin izleyiciye geçmesi sadece zayıf ve fit görünüme sahip oyunculardan mı oluyor? Evet, bu şekilde olduğu durumlar oluyor maalesef ama olmaması gereken bir şey. Çünkü yaptığımız mesleğin adı oyunculuk. Oynadığın oyuna ya da karaktere ne kadar inandığın ile alakalı olmalı doğrudan. Tabii ki bazı karakterler için fiziksel değişimler gerekiyor. Benim Helen’de yaptığım gibi. Bu bazen kilo bazen tavır olabilir. Bu detay, yaptığımız meslekte en önemsiz detaylardan biri. Oyunculuğun yanı sıra izleyici olarak önem verdiğim şey oyuncunun bana ne hissettirdiğidir.
* Miray Daner, oynadığı karakterlerde başarıyı oyunculuk yeteneğini zorladığın için mi yoksa güzelliğinden beslendiği için mi sağladı? Ben, oynarken çok çirkinleşebilen insanlardan biri olduğumu düşünüyorum. Oynadığım karakterin güzellik ile alakalı bir donesi yoksa buna çok önem vermiyorum. Çok güzel olması gereken bir karakteri de oynamadım. Başka sebeplerle altı dolu olan karakterleri oynama fırsatım oldu. Karakterimin güzel olması bir etken ise oynadığım rolde dikkat ederim ama bu zamana kadar öyle olmadı.
* Hayatındaki en sinirli kişi kim? İbrahim Çiçek. Ama çok tatlı bir siniri vardır. * Hayatındaki en saf? Benim. * En çok para harcayan? Ben olabilirim. Kıyafete para harcarım ama çok değil. * En şaşırtan? Annem beni çok şaşırtır. Hayatımda olduğu için çok şanslıyım. Hep beni şaşırtacak bir şey bulur.
* En son en çok hüzünlendiğin anı paylaşabilir misin? İki gün önce ailem ile birlikte bir şeyler içiyorduk. Orada mendil satan küçük bir çocuk ağlıyordu. Ona çok hüzünlenmiştim ve biraz sohbet ettik. * En son en çok neye şaşırdın? Sana şaşırdım çünkü sohbetin bu kadar akıcı olacağını düşünmemiştim. * En son en çok neye hayır dedin? Ben çok zor hayır derim. Doğrudan hayır dediğim hiç olmamıştır belki. Kendimle alakalı gördüğüm en büyük problemlerden biri bu. Buradan çıkınca psikoloğa gideceğim. (Gülüyor.) Bir şeyleri ertelerim ama çok hayır diyemem ben.
* Tam o anda ………….. olmuştu ve heyecanımı tutamamıştım içimde. Saygı’nın senaryosunu okuduğum zaman çok heyecanlanmıştım. * Ona aslında öyle olmadığını anlatır mısın? Umutsuzluğa kapılma, her şey çok güzel olacak. Kendine olan inancını hiçbir zaman yitirme. * Neden umutsuz oldu o kişi? Arkasına baktığı zaman çok tatmin edici şeyler yapmadığını düşünen birine söylüyorum bunu. Öyle hissettiğini düşünüyorum ben.
* Sen besleyebiliyor musun onu? Ben, genel olarak insanlara dokunmaya ve mutsuz olduklarında elimden geleni yapmaya çok önem veririm. * Sen, ona o umudu verebilecek bir kişi misin? O kişi için evet. Çünkü onun için değerli olduğumu düşünüyorum. Belki başkasına söylesem olmayabilirdi ama onun için evet.
* Somut anlamda verebilir misin ona istediği şeyi? Manen verebilirim. * Somut anlamda biri verebilir mi? Evet, verebilir. * Onu nasıl sevdiğini tarif eder misin? Dondurma yemek gibi.
* Aşk duygusunu nasıl tarif ediyorsun? Aşkın sana yansıması nasıl oluyor? Gerçekten çok şeffaf oluyorum. Bana baktığında her şeyi algılayabilir karşımdaki. Çok belli ederim zaten ben duygularımı. Çevremdekiler de anlar bu durumu. * Dilediğin bir kişiye dilediğin bir soruyu 83 milyonun izlediği bir programda sorma imkanı verildi sana. Bu kim olurdu ve ona ne sorardın? Ben, birinin hayatına dokunabilecek bir şey söylemek isterdim. Söylediğim şeyin sadece soruyu sorduğum kişiyi değil 83 milyonu etkilemesini isterim. Herhangi birinin hak ve özgürlüğünü ihlal eden, şiddet uygulayan, hayvana, kadına ya da doğaya zarar veren herhangi birine neden bu kadar saygısız olduğunu sormak isterdim.