Burçin Terzioğlu'ndan 'sette taciz' itirafı!
Show TV'de yayınlanan 'Yalancı' dizisinde Salih Bademci ile başrolü paylaşan Burçin Terzioğlu çarpıcı açıklamalarıyla olay oldu.
Yalancı, Hükümsüz, Menajerimi Ara, Kurşun, Hakan Muhafız ve Poyraz Karayel dizileriyle son yılların başarılı isimlerinden 41 yaşındaki Burçin Terzioğlu, Hürriyet gazetesinden Hakan Gence'ye çarpıcı itiraflarda bulundu.
Çok sterilsin. Ne dedikodun var, ne magazin gündemin. Seni çok iyi yöneten bir ekibin mi var, yoksa çok mu sakinsin? Tabii ki çok iyi bir ekibim var. 10 senedir her şeyi birlikte yaşadığım mükemmel kadınlarla çalışıyorum. Ne yaşadığından çok kiminle yaşadığın, nasıl karşılayabildiğin önemli. Yasemin Özbudun TM (Talent Management), beni çok güzel idare ediyor. Ben de sakin bir mizaca sahibim. Çok eğlendiğim, çok kahrolduğum zamanlarım oldu, oluyor da. Ama bunları evimde, özelimde yaşamaya çalışıyorum. İnsanların ağzında malzeme olmak, o negatif enerjiyi yüklenmek istemiyorum. Hayatına özen gösterdiğinde çevrendekilerden de bunu talep etme hakkın oluyor. Ama insanız sonuçta, her şey bizim için, kısıtlamıyorum kendimi. Hayatı kaçıracak kadar da deli değilim.
Arkadaşlarının en çok şikâyet ettiği yanın nedir? Mesajlara çok kısa cevap yazarım. Çok kısa konuşur, telefonu çok hızlı kapatırım. Bazen kapattığımı telefonun ekranına bakınca anlarlar. Gruplarda uzun uzun yazışırlar, ben sadece ‘ok’ derim ve herkes çok söylenir bu duruma da. Alıştılar tabii artık (gülüyor).
Kontrol delisi misin? Umarım değilimdir (gülüyor). Ama planlı olmayı tercih ederim, özellikle işimle ilgili. Düzeni severim. Yarın ne yapacağımı bilmek bana kendimi iyi hissettirir. Ama kimsenin hayatına müdahil olup onu yönetmeye çalışmam.
41 yaşına girdin. Burçin’in hikâyesini nasıl özetlersin? Kısa Film gibiydi. Çok hızlı geçti. Ne zaman muzlu süt içip babasının kucağında sete giden kız çocuğundan kendi kararlarını veren, seçimlerini kimseye sormadan yapan, sorumluluk alan, hayatın tercihlerden ibaret olduğunu öğrenmiş bir kadına dönüştüm, ben de bilmiyorum.
Büyümek nasıl bir şey? Büyümek, yaş almak mükemmel bir şey. Derslerle, deneyimlerle, seyahatlerle, tutkuyla, işle dolu bir hayat geçirdim. Şımarmaya zaman bulamadan sadece çalışıp yarışı kendimle yaptım, kalp kırmaktansa kırılmayı yeğledim. Şu hayatta başarı sayarak söylediğim tek şey iyi insan olmaya çalışmam. Bir çocuğum olsaydı onu iyi üniversitelerde okutmak, derslerden derslere koşturmak, ona en iyisini giydirmek yerine tek bir şey için çabalardım: Vicdanlı, empati duygusu yüksek, saygılı, hiçbir canlıya zarar vermeyen, iyi bir insan olması için...
Hayat yolculuğunda zorluklarla karşılaştın mı? Hayatım hatalardan, kayıplardan, başarılardan, yenilgilerden, düşmelerden, kalkmalardan örülü; herkesinki kadar mutlu ve zor bir hayat. Şu an fırsatım olsa yine de hayatımda hiçbir şey değiştirmem, o deneyimden, öğrendiğimden vazgeçmem. Ben esas bundan sonrasını merak ediyorum.
Spor eğitmeni Umut Duygu’yla birlikteliğiniz nasıl gidiyor? Huzurlu, saygılı ve eğlenceli...
Aşk seni nasıl biri yapar? Şarkılar dinleyen, danslar eden, çok gülen, çok eğlenen biri... Aşk beni hayata karşı daha hoşgörülü, enerjisi yüksek bir kadın yapar.
Nasıl hep aynı kalıyorsun? Estetik mi, yoksa bir sırrın mı var? Bir sırrım yok. Estetiğim var bir tane, onu da hep söyledim. Aynı da kalmıyorum aslında; yaşım gereği çizgilerim, derinleşen hatlarım var. Onları da seviyorum. Her yaşın getirisine açığım. Aksi doğaya aykırı. Cildime iyi bakıyorum. Kolajen alıyorum, temizliğine özen gösteriyorum. Yaşımın ihtiyacı olan bakım ürünlerini kullanıyorum.
4 yaşından beri setlerdesin. 37 yıldır oynuyorsun. Günümüzde birçok gencin hayali oyunculuk. Bu mesleğin zor yanları neler? Oyunculuğun da her meslek gibi kendine göre zorlukları var. İster kanalda, ister yapımda, ister teknik ekipte ya da ekran önünde ol, fark etmiyor. Stresli, zamanla yarıştığın, hayatını etkileyen hatta başkalarının hayatlarını etkileyen kararlar alıp verdiğin bir düzen var. Her şey göründüğü kadar renkli değil ne yazık ki. Zor ki ne zor! O göz kamaştıran ışıkların ardında özgürlüğünün kısıtlandığı, herkesin senin hakkında seni tanımadan fikrinin olduğu, yaşadıklarının herkes tarafından yoruma açık olduğu bir meslek bu. Hep söylüyorum, oyunculuk âşık olmadan yapılacak bir şey değil. Ama elbette bizden çok daha ağır şartlarda çalışan, farklı meslek grupları var. Ve onlarınkilerin yanında bizim yaşadığımız zorlukları anlatmak onlara karşı yapılan bir haksızlık olur. O yüzden özetle şunu söyleyebilirim ki; hangi meslekte olursan ol, severek yapmıyorsan bir ömür devam etmek çok zor.
Peki, zaman içinde oyuncular arasında kadın-erkek eşitliğinin sağlandığına inanıyor musun? Herkes için kazanılmadı galiba. Ben kendi adıma dengeyi kurmaya çalışıyorum. Emeğin eşit ve cinsiyet farkının da anlamsız olduğuna inanıyorum. Kabul edilebilir bir şey değil bu. Bence öncelik yetenek ve tecrübeden yana olmalı.
İçinde olduğun bir projede seni rahatsız edecek senaryolara ne kadar müdahil olursun? Örneğin, kadın hakları konusunda seni rahatsız eden bir şey varsa ses çıkarır mısın? Bir hata yapacaksam, öteleneceksem ya da tökezleyip düşeceksem de bu doğru bildiğimin peşinde koşarken olsun isterim. Benim gibi bu konulara kafasını takmış, derneklerle mesai harcamış, yer aldığı işlerde bile bu söyleme önem göstermiş biri, şahit olduğu bir şey karşısında susar ya da görmezden gelirse en başta kendine saygısızlık etmiş olur.
Hayatında hiç isteğin dışı bir davranışa maruz kaldın mı? Deniz’in yaşadığına benzer anlamdaysa ‘hayır’. Ama geçmiş yıllarda daha toy ve bunun bir suç olduğunun farkında değilken setlerde mobbing’e ve sözlü tacize uğramıştım. İnsanlar da sessiz kalmamız yüzünden hadlerini aşıp normalleştirmişlerdi. Artık öyle değil ve olmamalı.
Sen Deniz’in yerinde olsan nasıl bir karar verirdin? Susmayı mı yoksa mücadeleyi mi seçerdin? Ben hep mücadeleyi seçtim zaten. Biz göz önünde kadınlar olarak susarsak, bizi örnek alıp savaşma gücünü bulabilecek kadınlara kötülük yaparız.
Sence günümüzde insanlar ne kadar yalancı? Çoğunluk mutsuz. Yeni dünya düzeninde sözle yalan söylemeye gerek kalmıyor. Sosyal medya herkesi yalanla şişmiş bir balonun içine sokuyor zaten. Kimse gerçekliğiyle barışık değil. Kaşıyla, gözüyle, işiyle, yaşıyla, kilosuyla, bilgi yetersizliğiyle... Hep başkası olmaya çalışıyor. Bir farkında olarak yalan söyleyenler ve söylediğiyle kendini mutlu etmeye çalışanlar var, bir de herkesin gözünün içine baka baka yalan söyleyenler, çıkarları için onların yalanlarına inananlar ve aslında en büyük yalanı kendilerine söyleyenler var. Yalancı çok yani memlekette...
Dürüstçe söyle, sen ne kadar yalancısın? Gerçekten az yalan söylerim. O da karşımdakini kırmamak için. Çünkü yalan söylememi gerektirecek ortamlardan, gerçeği kaldıramayacak insanlardan uzak durmaya çalışıyorum. Bazen patavatsızlık derecesinde gerçekçi olabiliyorum.