Uzmanlar uyarıyor: 'Hatalı haberler obeziteli bireyleri hedef haline getiriyor!...'
Türkiye Obezite Araştırma Derneği’nin (TOAD) “Rolüm Ağır, Peki Senin Rolün Ne?” projesi kapsamında yürüttüğü Türkiye’de obezite haberleri araştırma raporu açıklandı. Raporda medyadaki yanlış yönlendirmeler üzerine dikkat çeken detaylar yer aldı.
Nicel ve nitel verilerden oluşan rapor basının obezite haberlerinde kullandığı görseller, yazım dili ve haber içerikleri konularında önemli veriler sunuyor. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Sezgin araştırmanın raporu hakkında önemli bilgiler paylaştı.
Türkiye Obezite Araştırma Derneği’nin (TOAD) obezitede damgalama ve ayrımcılığa dikkat çekmek için yürüttüğü “Rolüm Ağır, Peki Senin Rolün Ne?” farkındalık projesi kapsamında medya mensuplarına yönelik atölyeler düzenledi. Medyada obezitede damgalamanın ve ayrımcılığın önlenebilmesi amacıyla gerçekleştirilen atölyelerde yazılı ve görsel medya içerikleriyle ilgili değerlendirmeler yapıldı ve medya kılavuzu paylaşıldı. Aynı zamanda proje kapsamında Türkiye’de obezite haberlerinin seyrini görmek için bir araştırma yapıldı. Araştırmada 2021 yılında medyada obezite konulu haberlerin nasıl temsil edildiğini ortaya koymak amaçlandı. Bu kapsamda 2021 yılının ilk dört ve son dört ayında Türkiye’de ulusal, yerel ve çevrimiçi olarak yayınlanmış obeziteyi konu alan toplam 78.216 haber detaylı şekilde analiz edildi. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Sezgin raporda yer alan önemli konulara dikkat çekti:
HABER GÖRSEL KULLANIMINDA STEREOTİPLEŞTİRME AZALDI Yapılan araştırmaya göre haberlerde yer alan ana görsellerde obeziteli olmayan bireylere ilk dört ayda (%16,9) daha az yer verilirken, son dört ayda (%24,1) obeziteli olmayan kişilerin görsellerine daha fazla yer verilmiştir.
Stereotipleşmiş görseller (tartı-mezura-buzdolabı vb.) ilk dört ayda (%11,6) daha fazla yer alırken; son dört ayda (%6,4) stereotipleşmiş görseller daha az yer bulmuştur. Haberlerde obeziteli olmayan kişilerin görüntülerine yer verilmesi ve stereotipleşmiş görsel kullanımının azalmaya başlaması olumlu ve dikkat çekici bir gelişmedir.
Araştırma raporunda göre, haber görsellerinde obeziteyle ilişkilendirilen tartı, mezura, buzdolabı, fast-food vb. sembollerin kullanılması toplumun obezite hakkındaki düşüncelerini olumsuz olarak biçimlendirmektedir. Mezura içine sıkışmış, tartı ya da baskül üstündeki bedenler, inşa edilmiş ideal kilo algısını pekiştirmektedir.
OBEZİTE, KİŞİNİN SADECE KENDİSİNİN SORUMLU TUTULACAĞI BİR HASTALIK DEĞİLDİR İncelenen haber görsellerinde elinde hazır, sağlıksız gıdalar tutan ve sağlıklı yiyeceklere mesafeli duran obeziteli bireyler, iradesi olmayan kişiler olarak sunulmaktadır. Obeziteli bireylere kendilerini veya yediklerini kontrol etmeleri gerekliliği sıklıkla tekrarlanmakta ve bu tekrarların hastalara motivasyon sağlayacağı düşünülmektedir. Ancak tekrarlayan “kontrol” vurgusu kişilerin baskılanmasına neden olur, kendilerini kontrol edemedikleri için bu hastalıkla baş etmek zorunda kaldıkları duygusu yaratır. Oysaki obezite bir irade sorunu olmadığı gibi sadece kişinin kendisinin sorumlu tutulacağı bir hastalık da değildir.
OBEZİTENİN NEDENLERİNDE SIRALAMA DEĞİŞTİ! Çok etmenli bir hastalık olan obezitenin nedenleri arasında ilk dört ayda; aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları (%20,4), yetersiz fiziksel aktivite (%17,6), teknoloji ve modern yaşam koşulları (%7,2) olarak yer alırken, ikinci dört ayda; aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları (%20,1), yetersiz fiziksel aktivite (%14,3) ile hormonal ve metabolik etmenler (%4,3) yer almıştır. Teknoloji ve modern yaşam koşullarının obeziteye neden olduğunu ele alan haberler genellikle çocukluk çağı obezitesinin ele alındığı haberlerden oluşmaktadır. Yılın ikinci dört ayındaki haberlerde obezitenin tıbbi nedenleri arasında kabul edilen hormonal ve metabolik etmenlerin ilk üç neden arasında yer alması olumlu bir gelişmedir. Bunun yanı sıra ayrımcılığa ve damgalamaya sebep olan yetersiz fiziksel aktivite, ikinci dört ayda da ilk üç neden arasında yer almakla birlikte, burada azalma olduğu görülmektedir. Obezitenin nedenlerinin haberlerde yer alma sıklığının artması toplumun hastalığı ve çözüm yollarını daha iyi anlamasını beraberinde getirecektir.
HABER MANŞETLERİNİN BİLGİLENDİRİCİLİK SEVİYESİ ARTTI Obezite haberlerinde dil kullanımının da incelendiği raporda haber manşetleri hakkında veriler paylaşıldı. İlk dört ayda haber manşetlerinin %68,8’inin bilgilendirici ve açıklayıcı nitelikte olduğu, ikinci dört ayda ise bu oranın %87,3’e ulaştığı belirtilmiştir. Haberlerde tedirgin edici ya da endişe verici manşetler ilk dört ayda %22,1 iken ikinci dört ayda %9,2 oranında; dramatize edici manşetler ise ilk dört ayda %2,6 iken ikinci dört ayda %1,2 oranında yer almıştır. Haber manşetlerinin bilgilendirici içeriği ilk dört aya göre son dört ayda artış göstermiştir. OBEZİTE HABERLERİNİN TONU İYİLEŞTİ Haber metinlerinde kullanılan ifadeler ve olayların anlatım biçimleri bakımından ilk dört ayda yayınlanan haberlerin %83,3’ünün, ikinci dört ayda yayınlanan haberlerin de %91,5’inin bilgilendirici ve açıklayıcı olduğu belirtilmiştir. İlk dört ayda haberlerin %10,9’unun, ikinci dört ayda ise %6,6’sının tedirgin edici ya da endişe verici nitelikte olduğu belirtilmiştir. Dramatize edici nitelikteki haberler ise ilk dört ayda %4,4 iken son dört aylık kısımda %1,4’e düşmüştür.
OKUNMA VE TIKLANMA KAYGISI OBEZİTELİ BİREYLERİ HEDEF HALİNE GETİRİYOR Araştırmaya göre kiloları nedeniyle işe alınmayan kişiler, rol veya proje verilmeyen ünlüler ya da kiloları elde ettikleri başarıların önüne geçen bireyler hakkında yapılan haberlerde okunma oranını artırmak için uygun olmayan bir dil ve üslup kullanılıyor. Bu tür haberler beden algısını yeniden üretirken, kilonun başarısızlıkla ilişkilendirilmesiyle sonuçlanabiliyor. Öte yandan obeziteli bireylerin özellikle iş yaşamlarında uğradıkları ayrımcılık hakkında yapılan haberlerde kullanılan ifadeler bireylerin başarısız, tembel ve beceriksiz oldukları düşüncesini yaratıyor. Aynı zamanda obezite hastalığının haberlerde ekonomik yük olarak sunulduğunu söyleyen rapora göre; obezite tedavisinin maliyetli olduğuna yapılan vurgu, çevresel, yapısal, politik ve daha pek çok nedenin görmezden gelinerek hastalığın bireyselleştirilmesine neden olmaktadır. Medyanın ürettiği içeriklerle geniş kitlelere ulaştığı, haberlerin ve haberler aracılığıyla yaratılan algının toplumsal düşünceyi şekillendirmede önemli bir rol üstlendiği bilinmektedir.
BİLİMSEL OLMAYAN YÖNTEMLERİN TEDAVİ OLARAK SUNULMASI BİREYLERİ DOĞRU TEDAVİLERDEN UZAKLAŞTIRIYOR Araştırma raporunda obezitenin ortaya çıkmasına birden fazla faktörün neden olduğu ve aynı zamanda obezitenin birden fazla tedavi yönteminin bulunduğu belirtilmiştir. Hekim-hasta iş birliğinin yanı sıra çevresel faktörlerin ve psikolojik desteğin de büyük önem taşıdığı obezitede bilimsel olmayan yöntemlerin tedavi olarak sunulmasının bireyleri, ilaç tedavisi, endoskopik tedavi, cerrahi tedavi ve psikolojik tedavi gibi doğru tedavi yöntemlerinden uzaklaştırdığı, aynı zamanda sağlık politikalarının geliştirilmesinin gerekliliğinin gözden kaçmasına neden olduğu vurgulanmıştır. Raporun sonuç kısmında medyanın kullandığı söylemlerle toplumun obezite konusundaki düşüncelerini, bakış açılarını ve davranışlarını değiştirebilecek, yönlendirebilecek güce sahip olduğu, bu nedenle toplumda obezite ile ilgili ayrımcı ve damgalayıcı söylemlerin fark edilmesi ve değiştirilmesinin öncelikle medyadaki söylemlerin düzeltilmesiyle mümkün olduğu vurgulanmıştır. Raporda medyada obezitenin temsili ile ilgili benzer içeriklerin dünya genelinde üretilmeye devam ettiği, akademik çalışmalarla da ortaya konduğu, obezitede damgalama konusundaki farkındalık oluşturma çabalarının aynı zamanda beden olumlamaya öncülük ettiği de belirtilmiştir. Medya içeriklerinin mevcut haliyle devam etmesi durumunda hastalığa ilişkin algının yanlış yere konumlanmaya, ayrımcı ve damgalayıcı söylemlerin sürmesine aracılık edeceğine de dikkat çekilmiştir.