Ruh ve beden sağlığını birbirinden ayırmayın: Psikoterapiye ne zaman başvurulmalı?
Psikolojiye yönelik ön yargılar günümüzde etkisini sürdürürken pandemi, ekonomik kriz, gelecek belirsizliği insanların ruh sağlığındaki sorunları artırıyor. Klinik Psikolog Müge Leblebicioğlu Arslan, psikoterapi hakkında sık sorulan soruları yanıtladı.
10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü'nde "Psikoterapiye gitmeli miyim?, Psikoterapiye ihtiyacım olduğunu nasıl anlarım? Psikoterapiye ne zaman gitmeliyim?’ gibi sorular aracılıyla ruh sağlığının ve psikoterapinin hayatımızda ki önemini, Uzman Klinik Psikolog Müge Leblebicioğlu Arslan, anlattı:
"Günümüzde psikoloji alanına yönelik hatalı inançlar ne yazık ki varlığını halen sürdürmektedir. Gerek medyadaki yanıltıcı örnekler gerekse toplumdaki doğruluğu sorgulanmayan kalıplaşmış inançlar psikoterapiye dair hatalı düşünce kalıplarının oluşmasına etken olabilmektedir. Bu inançlar ise kişilerin psikoterapi desteği almaya yönelik yaklaşımını negatif yönde etkileyebilmektedir.
Değişim anne karnında başlar Anne karnından içinde bulunduğumuz ana kadar birtakım yaşantıların deneyimlenmesi ve genetik etkenler sonucunda bireyler fizyolojik ve psikolojik değişim halinde yaşamlarını sürdürürler. Değişim kaçınılmazdır. Kendiliğinden olan ya da birtakım farkındalıklarla ilerleyen bir süreçtir. Burada farkındalıktan kastedilen nokta değişimin ne yönde geliştiğini görebilmektir. Yaşamdaki değişimler, terapide gelişim olarak şekil almaktadır. Bunu görebilmekte ki en iyi yerlerden birisi de terapidir.
Psikoterapiye ne zaman gitmeliyim? Kişiler yaşadıkları sorunlarla baş edemediklerinde ya da yeteri kadar iyi yaşayamadıklarını hissettiklerinde yardım arayışı içine girebilirler. Genel olarak bakıldığında, problemler kişisel ya da sosyal etkileşimlerden kaynaklanabilir. Ekonomik krizler, evlilik sorunları, korkular, uyum sorunları, travmatik yaşam olayları tüm bunlar kişide strese yol açabilir ve var olan kaynaklarını zorlayabilir. Bu durumda kişiler kimi zaman kendi istekleriyle, kimi zamanda başkalarının aracılığı ile yardım arayışına gerebilirler. Kimi zaman herhangi bir problemle karşılaştıkları için değil, yaşamlarından istedikleri kadar etkin olamadıklarını düşündükleri için yardım almak isteyebilirler. Kişinin gelecekle ilgili planının olmaması, hedefi olmayan bir yaşam sürdürdüğünü düşünme ve yaşamından tatmin olmama gibi sorunlar bu düşüncelere örnek olabilir.
“Terapiye gitmeli miyim?” dediğiniz anda terapiye gitmelisiniz Terapi ihtiyacı meselesini bir örnekle ele almak istiyorum; günlük hayatımızda durduk yere ‘Acaba ağrı kesici atmalı mıyım?’ demeyiz. Eğer başımızda ağrı varsa buna ihtiyaç duyarız ve bu soruyu kendimize sorarız. Bu durumda da ağrının yoğunluğuna, günlük hayatımızda ki işlevselliğimiz üzerindeki etkisine göre kimi zaman kendimiz, kimi zaman da çevremizde ki insanların gözlemi ve uzman görüşü üzerine atıp atmamaya karar veririz. Terapide aynı bu şekilde eğer siz bugün kendinize terapiye gitmeli miyim, sorusunu kendinize yöneltiyorsanız sebebi ne olursa olsun terapiye ihtiyaç duyuyor olabilirsiniz.
Sanılanın aksine terapistin amacı, danışanın problemlerine yönelik akıl vermek ve yönlendirmek değil, danışanın mevcut problemlerini daha etkin bir biçimde yönetmesine ya da kazanılan bu becerilerle gelecekte karşılaşılacakları benzer problemlerle ya da farklı problemlerle baş edebilmesine yardım etmektir. Tüm bu yardım sürecinde belirli ekollerden ve bilimsel tekniklerden faydalanır. Gerekli gördüğü durumlarda değerlendirmede psikolojik testlerden faydalanır.
Unutulmamalıdır ki ruh ve beden bir bütündür. Fiziksel sağlığınız iyiyse ruh sağlığınıza da bu durum olumlu yansıyacaktır. Ruh sağlığınız yani psikolojik iyi oluşumuz ne kadar yüksekse beden sağlığınızda o yönde olumlu etkilenecektir. Ruh sağlığınızı ihmal etmeyin!