Mehmet Alkan: Karşılaşmak, hesaplaşmak istiyorum!
Açılım sürecinde kardeşi şehit düşen Mehmet Alkan o dönemde verdiği tepkiyle gündeme oturmuş, başına gelmeyen kalmamıştı. Alkan "Onlarla karşılaşmak, hesaplaşmak istiyorum." dedi.
Açılım sürecinde kardeşi şehit düşen Mehmet Alkan o dönemde verdiği tepkiyle gündeme oturmuş, başına gelmeyen kalmamıştı. Alkan "Onlarla karşılaşmak, hesaplaşmak istiyorum." dedi.
Alkan, 15 Temmuz sonrası TSK’dan ihraç edildi. Hakkında FETÖ’den dava açıldı. 2.5 yılın sonunda ise beraat eden Alkan, "Onlarla karşılaşmak, hesaplaşmak istiyorum." diye konuştu. Alkan, Sözcü gazetesinden Özlem Gürses'in sorularını yanıtladı. Gürses'in haberi şöyle;
Osmaniye'de, 23 Ağustos 2015 günü Türk Bayrağı'na sarılı tabutun üzerine kapanan bir yarbay “Bu vatan evladı, 32 yaşında, daha vatanına, sevdiklerine doymadı, dünyaya doymadı, bunun katili kim? Bunun sebebi kim?” diye haykırdı. O Yarbay Mehmet Alkan'dı. Sarıldığı naaş ise Beytüşşebap'ta şehit düşen kardeşi Yüzbaşı Ali Alkan'a aitti… O günden sonra Mehmet Alkan hakkında önce disiplin soruşturması, ardından FETÖ davası açıldı. KHK ile TSK'dan ihraç edildi. Haklılığının peşini bırakmadı, nihayet geçen haziran ayında beraat etti. Mehmet Alkan, şimdi hem kardeşini hem de mücadelesini anlattığı bir kitap yazdı: “Ali'm… ve Sonrası.” Alkan'la engellerle geçen son dört yılı konuştum.
‘BARDAĞIN TAŞDIĞI AN'
– Cenazedeki haliniz unutulacak gibi değildi…
Cenaze törenini bekliyordum. Bir milletvekili, arkadan yara yara geliyor, yanında 3-4 koruması… Cenaze namazına yetişemediğinizde arkada durursunuz… Vatandaşlar da bu kişiye tepki gösterdi ve bardağın taştığı, düşüncelerin dile geldiği an o andı. “Ne oldu da düne kadar çözüm diyenler, bugün savaş diyor?” Bu sadece benim değil, milyonlarca insanın dile gelmesiydi.
– Sonra hakkınızda soruşturmalar başlatıldı…
Önce “askeri nezaket kurallarına aykırı davranmak”tan uyarı cezası verdiler. Ben zaten emekliliğimi istemiştim, Ağustos 2016'da albay rütbemi alacaktım, onu bekliyordum. Fakat “Allah'ın lütfu” meydana geldi.
‘BEN TERFİ BEKLERKEN'
– Nedir o?
Darbe yani, 15 Temmuz. Bizzat kendileri “Allah'ın lütfu” dediler, hatırlayın. Ben 30 Ağustos'ta terfi beklerken 1 Eylül 2016'da avukat arkadaş aradı, “Komutanım KHK ile ihraç oldunuz” dedi. İnanamadım! O günü, bu işlemi hatırladıkça çok sinirleniyorum. Öfkem volkan gibi kabarıyor. Bu haksızlığı yapanları affetmem mümkün değil… Onlarla karşılaşmak, hesaplaşmak istiyorum.
– Son 3 yıldır da bu mücadeleyi veriyorsunuz…
Daha kötüsü oldu. 2016'da, OYAK birikimimi istedim, vermediler. Ben de icra işlemi başlattım. Sonra İzmir'de bir savcı dedi ki “OYAK birikimine şerh koyuyorum.” O işlem, FETÖ davasına döndü.
– Ne vardı dosyada?
Bir gizli tanık, benim devre arkadaşım, Abdullah.
‘UTANIYORUM ÇÜNKÜ…'
– Kim bu adam?
Cemaatin içinden gelmiş, katalog evliliği yapmış, Pensilvanya'ya gidip Fetullah'ın elini öpmüş… Kendi anlatıyor, ifadesinde var. Sonra 2014'te cemaatle arası açılmış. Benim için diyor ki “Cemaatçi olduğunu biliyorum.” Çünkü ben muhalifmişim… Akıl almaz ifadeler yani. Son duruşmada bu “gizli tanık” ifadesini değiştirdi. “Düzeltiyorum, cemaatçi olduğunu düşünüyorum” deyiverdi. Bu dava iki buçuk yıl sürdü ve beraat ettim 17 Haziran'da.
– Neden size böyle bir suçlama isnat edildi sizce?
Yaşadıklarımın bir tasfiye hareketi olduğunu düşünüyorum. SÖZCÜ Gazetesi'nin, Cumhuriyet Gazetesi'nin yazarları, daha kimler kimler bu işle yargılanıyor. Mahkemede de söyledim “Burada olmaktan utanıyorum. Kendi adıma değil, memlekette olanlar ve hukuk adına.”
‘Kardeşin Sehit düştü' dediler, dünyam yıkıldı
– Siz kardeşinizin şehit haberini nasıl aldınız?
O günü de, acısını da unutmak mümkün değil. Ali, Beytüşşebap'a gitmeden önce Ankara'da görev yapıyordu. Aynı kışladaydık. 2014 yılında ikinci şark görevi için tayini çıktı. En son 2015 Mayıs ayında Ankara'ya izinli geldi, Ali'yi son görüşüm bu. Olaydan 3 gün önce beni aradı “Üs bölgesine çıkıyorum, 3 gün kalacağım, merak etme…” dedi. 22 Ağustos gece yarısı telefon çaldı. Salih isminde bir arkadaşımız, “Komutanım, Ali yüzbaşımın olduğu noktada çatışma varmış, kendisi yaralıymış, yardım götürmeye çalışıyorlar” dedi. Endişeli bir bekleyiş içindeyiz… Sabaha karşı 3 gibi İl Jandarma Komutanlığı'ndan birkaç personel geldi eve, ziyarete geldiler sandım, “hoş geldiniz” dedim. Ama albayım bana sarıldı, “başın sağ olsun” dedi. (Ağlıyor… ) Dünyam yıkıldı. O anı tarif etmek mümkün değil… O andan sonra da kendimize gelemedik. Osmaniye'ye yola çıktık.
‘BENİ TANIYANLAR BİLİR…'
– O anki duygularınız neydi?
Ben başından beri haksızlığa tepki veren, sorgulayan, düşünen bir insandım, bunu beni tanıyanlar iyi bilir. O gün de şunu düşündüm; iktidar partisi 2013 yılında bir çözüm sürecine girmişti. Bunun doğru olmadığını, silah bırakmamış bir terör örgütü ile masaya oturulmasının, pazarlık yapılmasının yanlış olduğunu herkes söylüyordu. Ve onlara “Siz analar ağlasın mı istiyorsunuz?” deniyordu. Peki ne oldu? İktidar partisi tek başına iktidar olamayınca, bu sefer de “artık bir çözüm sürecini bitirdik” dedi. Cenazeye giderken hep bunu düşündüm…
Bu ülke, Atatürk ilkelerine döndüğümüzde kurtulacak
– Beraat kararınız çıktı, şimdi de savcı yine itiraz etti. Niye?
Savcı diyor ki “Biz bir şey bulamadık ama bu Mehmet Alkan'ın FETÖ'cü olmadığını göstermez.” Şüphe oluşmuş hakkımda.
‘HİÇ KORKMUYORUM'
– KHK'lılara destek veriyorsunuz, hiç endişeniz yok mu, ya biri bile kripto FETÖ'cüyse?
Ben kripto FETÖ'cü tanımına katılmıyorum bir kere. Çünkü bana da kripto diyorlar. Hakkında hiçbir delil bulamadıklarına hemen kriptoyu yapıştırıyorlar. Darbeye katılanın Allah belasını versin. Bir avuç insan, 1000 kişi bile değil, bu işi yaptı… Ama aileleri ile birlikte belki 1 milyon kişi bu işin ceremesini çekiyor. Ben konuşmaktan da KHK'lılara destek vermekten de hiç korkmuyorum, endişe de duymuyorum. Ben hak savunuculuğu peşindeyim. Haksızlığa uğrayan kim varsa onu savunmak durumundayım.
– Askeriyenin size aykırı gelen taraflarını da yazmışsınız.
Maalesef o yazdıklarımın hepsi gerçek. Bunların hepsi biliniyor komutanlar tarafından ama kimse bir şey yapmıyor. Benden önce koca koca komutanlar bunlara hep boyun eğmişler…
– Kitapta siyaseti deneme döneminiz de var.
Bu topraklar, bu kültür, doğruları duymak istemiyor, eleştiri istemiyor, herkes pohpohlanmak istiyor… Ben öyle değilim… Bugün içinde bulunduğumuz durumun en büyük sorumlusu da siyasettir, siyasetçilerdir. Siyaset Türkiye'nin sorunlarına çözüm üretseydi bambaşka yerde olurduk.
‘UMUDUMUZ HALA VAR'
– Anlıyorum ki hayal ettiğiniz Türkiye bu değildi…
Tabii ki değildi. İleride daha güzel olacak mı? Elbette umudumuz o yönde, Atatürk'ün ilkelerine döndüğümüz anda bu ülke kurtulacaktır. Biz Atatürk'ün değerini bilmedik. Ama onu kötüleyenler sayesinde tüm ülke onun değerini çok iyi anladı. Onun ilkelerine döndüğümüz anda her şey çok güzel olacaktır.