Tartışmalı tasarıda karar yeter sayısı krizi!

13 üniversitenin bölünmesini öngören kanun tasarısı, üç tur boyunca TBMM Genel Kurulu’nda karar yeter sayısının bulunamaması nedeniyle oylanamadı.

Tartışmalı tasarıda karar yeter sayısı krizi!

CUMHURİYET/ Tasarı, son dakika sürprizi olmadığı takdirde 8 Mayıs 2018 Salı günü görüşülecek. Genel Kurul’da tasarıya ilişkin söz alan milli mücadelenin önemli ismi, ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün torunu CHP’li Ayşe Gülsün Bilgehan, dedesinin 1920’lerde söylediği, “ Siyasette ve yönetimde en zararlı şey, milletler ve toplumlar için telafisi en zor olan felaket, yarım bilgili insanların yetki sahibi olmasıdır” sözünü hatırlattı.

Bilgehan’ın genel kurul konuşması şöyle:

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce, adı anılmayan üniversiteden başlayalım, İnönü Üniversitesi. Millî Eğitim Bakanımızın da adını taşıdığı İsmet Paşa'dan geliyor. İlginç bir kuruluş hikâyesi var: Doğu Anadolu'da bir üniversite kurulması fikri ilk olarak Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1937'de ortaya atılmış, Doğu'da ilk üniversite Erzurum'da kurulmuştur. Bölge şehirleri arasında rekabet sürerken, Malatya, 1960'lardan itibaren geniş bir alanın merkezi ve yolların kavşak noktasında bulunuşu, ulaştırma imkânlarının genişliği, nüfusu itibarıyla Doğu'da 2'nci il oluşu, okuyanın bol, eğitime ve kültüre ilgisinin çok oluşu gibi gerekçelerle öne çıkmıştır.

Malatya İnönü Üniversitesi, aslında bir şehrin yirmi beş, otuz yıllık vatandaşlık mücadelesinin zaferidir. 1967 yılında şehirlerine üniversite taleplerini duyurabilmek için kurulan "Malatya'ya Üniversite Kurma ve Yaşatma Derneği" 1974'te adını "Malatya'ya İnönü Üniversitesi Kurma ve Yaşatma Derneği" olarak değiştirmiş ve bir şehir hareketi olarak amacını tüzüğünde şu şekilde belirtmiştir: "Malatya'nın büyük hemşehrisi, Millî Kurtuluş Savaşı'nın cephe komutanı, cumhuriyetimizin en önde kurucularından üstün devlet adamı İsmet İnönü'nün adını yüceltmek, anısını yaşatmak ve Malatya'yı halkın şiddetle ihtiyaç duyduğu ve şehrin kalkınmasında önemli bir faktör olacağı şüphesiz olan bir eğitim ve öğretim kurumuna kavuşturmak için İnönü Üniversitesi adıyla bir üniversitenin kurulmasını ve bunun yaşatılmasını sağlamaktır."

3 Nisan 1975 tarihli, 1872 sayılı İnönü Üniversitesi Kanunu'yla kurulan ve 1976-1977 eğitim yılından itibaren hizmet veren Malatya'daki üniversitenin serüvenini yakından bilenlerdenim.

1984-1985 akademik yılında şu anki kampüs alanına geçti ve hızla gelişti. Bugün 16 fakültesi, 1'i devlet konservatuvarı olmak üzere 3 yüksekokulu, 5 enstitüsüyle 46.000 öğrenciye eğitim ve öğretim hizmeti sunan bir merkezdir. Toplam 3.300 öğrencinin barınma ihtiyacının karşılandığı İnönü Üniversitesi kampüsünde 2.500 kişilik bir devlet kız yurdu mevcuttur.

Kadınlara 1934'te seçme ve seçilme hakkı veren kanun tasarısını Türkiye Büyük Millet Meclisinde sunan dönemin Başbakanı İnönü'nün adını taşıyan bu üniversitede, 2016-2017 öğretim yılında lisans düzeyinde erkekten çok kız öğrenci sayısının bulunması gurur vericidir.

Sağlık alanında ülkemizin en modern hastane projesi olan Turgut Özel Tıp Merkezinin 1991 yılında temel atma ve 1996'da hizmete giriş törenlerinde İnönü ve Turgut Özal aileleri bir araya gelerek aynı kıvancı paylaştılar. Hastanenin başarılarını mutlulukla izliyoruz. Karaciğer naklinde Avrupa'da ilk, dünyada 2'nci sıradadır.

Başlangıçtan bugüne kadar üniversiteye emek veren rektör ve akademisyenleri saygıyla anmak gerekir. En uzun dönem görev yapan Profesör Doktor Fatih Hilmioğlu verdiği akademik mücadeleyi ağır bir bedelle ödemiş, diğer pek çok Ergenekon mağduru gibi, yıllarca hapiste kalmış, sağlığını ve 1 evladını oradayken kaybetmiştir.

Değerli milletvekilleri, getirilen kanun tasarısı sadece bölgenin en iyi üniversitelerinden biri olan İnönü Üniversitesini değil, sağlam temelini tarihinden alan köklü başka üniversitelerimizi de kapsamaktadır. Tarihi olan ve temeli oturmuş üniversiteleri yeni olgunlaşmamış eğitim kurumlarına bölmek, eğitim sistemimize getirilecek en büyük darbelerden biri olacaktır. Programsız, anlık ve keyfî eğitim politikaları nedeniyle küçük çocuklarımızın geleceği belirsiz; şimdi de sıra gençlere geldi herhâlde. Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olan nitelik-nicelik ikileminin en son örneğidir bu yasa tasarısı.

Gittikçe daha fazla andığımız İnönü, bakın, daha 1920'li yıllarda şöyle demiş: "Bir toplumda en zararlı insan, ehliyetsiz olduğu hâlde salahiyet sahibi olandır. Ehliyetsiz ve salahiyet sahibi insan öğrenciliği sırasında iyi yetişmezse yaşamın gidişi içinde güç gelişir. Bu insan, bütün yaşamında bilimin, liyakatin ve çalışkanlığın düşmanı olacaktır. Bilim kurumlarından çıkanlar daima iyi yetişmelidirler. Siyasette ve yönetimde en zararlı şey, milletler ve toplumlar için telafisi en zor olan felaket, yarım bilgili insanların yetki sahibi olmasıdır.

Etiketler
TBMM Üniversite