Barbaros Şansal'dan çarpıcı sözler: 'İstikamet belli değil mi? Cinayete kurban gitmek!'
Modacı Barbaros Şansal, ülkede milyonlarca kişinin yurtdışına çıkma isteği içinde olduğunu belirtti.
Modacı Barbaros Şansal, hemen her platformda kendini 'Terzi Yamağı' olarak nitelendiriyor. Son günlerde uğradığı saldırılar ve hakkında açılan davalarla yeniden gündemde. Kasım ayı içinde Şansal'a, "Cumhurbaşkanı'na Zincirleme Şekilde Hakaret" suçundan yeni bir dava açıldı. Üst ceza sınırı 4 yıl olan bir 'suç' üzerinden, davanın savcısı kendisine 5 yıla kadar hapis cezası verilmesini talep ediyor.
Artı Gerçek'ten Mücahit Avras'ın haberine göre Şansal, sahip olduğu birçok imkana rağmen kendini toplumdan ve toplumsal gerçeklerden soyutlamıyor. Kendi tabiriyle başına gelecekleri bilip 'bile bile lades' diyor. Siyasi tutuklulardan, tesettüre varıncaya dek kendini tüm problemlerden mesul hissediyor. Bunu yaparken de kendine has metaforik anlatımından eksik bırakmıyor. Toplumun büyük oranda onun 'yamaklık' dışındaki fikirleriyle tanışması, belki de 2017 yılının Yılbaşı Gecesi'nde IŞİD tarafından vahşice planlanıp hayata geçirilen Reina Katliamı’ndan önce, sosyal medyada yaptığı bir paylaşım nedeniyle hedef tahtasına oturtulması oldu.
Şansal'ın, Kıbrıs'tan hukuksuz bir şekilde sınır dışı edilmesi sürecinden sonra gönderildiği Türkiye'de, Anadolu Ajansı'nda koltuk numarasına varıncaya dek bilgilerini yayınlaması akabinde linç girişimine maruz kalması, tutuklanması, defalarca tehdit edilmesi, kullandığı her platformda iletişim özgürlüğünün şikayet konusu haline getirilmesi, siyasete bakış açısı ve yurtdışında yaşamı da dahil merak edilen birçok konuyu kendisiyle konuştuk.
'BEN HAYATIMDA HİÇBİR ŞEYDEN KAÇMADIM'
-Geçtiğimiz günlerde birkaç yıldır yerleşmek için çabaladığınız Brüksel'den, oturum izninizi iptal ederek Türkiye'ye dönmeye karar verdiniz. Yüz binlerce insanın ayrılmak için fırsat kolladığı Türkiye'ye, kesin dönüş yapmanıza sebep olan şey neydi? Bu çok cesur bir karar değil mi?
Herhangi bir ülkeye yerleşmek için kanuni bir engelim ya da zorunluluğum yoktu. Ben hayatımda hiçbir şeyden kaçmadım. Ticari ve sanatsal faaliyetlerimiz gereği yurtdışındaki şubemiz üzerinden oturum alma hakkım vardı. Ancak her ülkeye sorunsuz vize alacak kadar niteliklerim olduğundan ona da gerek kalmadı. Ayrıca ülkeyi zorunlu ya da gönüllü terk edenlerin bu kararları için mutlak ki gerekçeleri vardır. Benim T.C. kimliğim dışında herhangi bir kimliğim hiç olmadı ve ihtiyaç da duymam. Hakkımdaki yargılamalara da başım dik katılırım. Demirden korksak trene binmezdik.
-Daha önce Reina Katliamı ile ilgili fikrinizi ifade ettiğiniz için hedef gösterildiniz. Önce apronda darp edilip sonra hapse atıldınız. Şimdi de hakkınızda 'Zincirleme şekilde Cumhurbaşkanı'na Hakaret' suçu iddiasıyla açılan yeni bir davayla karşı karşıyasınız. Hakaret/eleştiri ve özgürlüğün sınırını kim belirliyor bu ülkede?
Önce adını koyalım. Bu ülkede benim sarf ettiğim sözlerden çok daha fazlası alkışlanıyor. Benimki sarkastik bir hiciv ve sert eleştiri içeren bir temenni idi. Hakaretmiş gibi servis edilerek ülke gündemi değiştirildi. Sorduğunuz sorunun cevabı ise belli. Tabii ki mecra içindeki medya ve külliye. Ayrıca darp edilmedim. Canavarca hisler ve ağır hakaretler ile Atatürk Havalimanı'nda ölümüne linç girişimine maruz kaldım. Gözaltısı bile olmayan bir suçlama ile tecrit hücresine atıldım... Tutuklandığım sahte delillerden ise beraat ettim. Kuzey Kıbrıs'taki hukuksuz sınır dışı kararını da sorumluları mahkemeye vererek ispat ettim. Beni korumakla görevli polislerse KHK ile valilik tarafından korundu. 13 sanıklı dava 3 yılın ardından yeni başladı ve sanıkların hepsi şu anda görevlerinin başındalar...
'KANAATLE AÇILMIŞ ORGANİZE VE PLANLI BİR DAVA'
-4 yıllık üst ceza sınırı olan davanın 'size gelişi neden 5 oldu?' Bununla ilgili hukuki ve makul bir bilgilendirme oldu mu tarafınıza?
Şikayet 'yine' gizli bir tanık tarafından internet üzerinden 2017'de yapılmış. Nedense Adalet Bakanlığı yeni izin vermiş ve savcı da dava açmış. Gerekçesi, 4 yorumlu retweet ve 1 retweet. 9 Nisan'da davanın ilk duruşması olacak. Benim yine de hukuka olan inancım tam. Ancak burada ne olacağı pek kestirilemiyor. Bir avukat arkadaşım, daha önce ceza aldığın için davan 'zincirleme hakaret' olarak dosyalanmış dedi. Üstelik retweetlerim iktidar medyasının iletileri. Yorumlarımda hakaret ya da ima yok. Kanaat ile açılmış organize ve planlı dava olduğunu düşünüyorum.
'SAVAŞLAR KAN VE ÖLÜM DIŞINDA BİR ŞEY ÜRETMİYOR'
-Eylül ayında Berlin’de düzenlenen 'Türkiye'nin yeni Toplumsal Sözleşmesi Konferansı'nın katılımcısıydınız. Siyasete bakış açınız nedir? Mevcut politik durumu nasıl görüyorsunuz?
Birçok uluslararası sivil toplum örgütü, siyasi kurumlar ve parlamentolar ve medya kuruluşları ile iletişim kurmak hoşuma gidiyor. Barış yanlısıyım. Savaşlar kan ve ölüm dışında bir şey üretmiyor. Vücut bütünlüğünün dokunulmazlığı, ifade, inanç, seyahat ve düşünce özgürlüğü benim temel hedeflerim. Bu iletişim ağım ise gerçeği tek taraflı değil de eğrisi doğrusu ile çok yönlü görmeme yardımcı oluyor. Türkiye’de siyaset holdingleşmiş ve monopol hayalinde ticari bir kuruma dönüşmüş haldedir. Kronik imtiyaz bağımlılığı rahatsız edici... Eşitlik ilkesi yaralı. Adalet ise can çekişiyor.
'FARKLILIĞIMIZ VE ÇEŞİTLİLİĞİMİZ ZENGİNLİĞİMİZDİR'
-2014 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri'nde HDP'nin adayı sayın Selahattin Demirtaş'a oy verebileceğinizi söylemiştiniz. Kendisi şu anda birçok siyasetçi arkadaşı gibi hukuk garabetleri sonucu hapiste. Özellikle HDP'ye ve seçmenlerine iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Sadece Demirtaş mı? Osman Kavala, 140 gazeteci, 800 bebek, askeri okulların öğrencileri ve öğrenciler, sanatçılar, yargıçlar, savcılar, esnaflar, tüccarlar, avukatlar, öğretmenler ve diğerleri… Toplumun yaşayan renkli hafızası zindanlarda. Farklılık ve çeşitliliğin zenginlik olduğunu, birbirimizi anlamanın yolunun bundan geçtiğini göremeyecek kadar kutuplaştırıldık.
-Artı Tv'de yaptığınız tesettür tarifi videonuz her kesimden büyük bir ilgi gördü ve milyonlarca kişi tarafından izlendi. Ayrıca İslam dini ile ilgili değerlendirmelerinizin 'muhafazakar mahallede' bile ezber bozduğu görülüyor. Din felsefesine özel bir ilginiz mi var?
Vardı. Yıllarca din kitaplarını hatmettim. Siyasetin, dinin ticari alfabesi olarak kullanıldığını görünce hepsinden vazgeçtim. İnanmak bir şeyin gerçek olduğunu ispatlamıyor. Zaten T.C.'de din devlet kontrolünde yaşanıyor. Her hükümet değiştiğinde, kostüm değiştiren bir gazino solistine döndü artık.
-Tehdide maruz kaldığınız taksici örneğinden yola çıkacak olursak; yüzünüzü görmeden adınıza düşman olan, hatta bu düşmanlığı 'tecavüz edip sonra bir güzel dövmeye kadar' vardıran ruh halinin sebebi ne? Neyin yansıması bu?
Ayının pençelerine cila sürünce manikürlü olmaz. Toplumun bir kısmında nefret tohumları filizlendirilmiş. Sebebini bilmiyorum. Belki hedef gösterilmem, kıskanılmam, anlaşılamamam… Çok da irdelemiyorum. Ancak bildiğim tek şey; bizim coğrafyamızda başarılar başkalarının yenilgisi, zenginlik başkalarının fukaralığı, mutluluk başkalarının inançları üzerine yağma, ganimet ve işgal kültürü ile inşa ediliyor. Kötünün iyisi, bize erdem diye yutturuluyor. Kötünün iyisine razı olunabilinir ancak kötü adı üstünde kötüdür.
-Nereye gittiğimizi kestirebiliyor musunuz? Kendinize 'istikamet nere?' diye sorduğunuz oluyor mu?
İstikamet belli değil mi? Cinayete kurban gitmek. Ülke gerçeği. T.C.'de can ve mal güvenliği yok. Bile bile lades.
'ANA AKIM MEDYANIN TAMAMINDA YASAKLIYIM'
-Birçok kesimin sustuğu ya da konuşmaktan imtina ettiği bugünlerde, herkes sustuğu için mi siz çok görünür oldunuz?
Sanmıyorum. Popüler bir mesleğim oluşu ve uluslararası anlamda kabul görmemden kaynaklı, belki de içinde yaşadığım sosyal sınıfa mensup çoğunluğun ( modacı, şarkıcı, türkücü, topçu, magazinci vs ) susması ve çıkarları için toplumun sorunlarını görmemesinden kaynaklı olabilir. "Gemisini yürüten kaptan, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, minareyi çalan kılıfını hazırlar" atasözlerinin arkasına saklanmış da olabilirler. Ya da korkuyla metrestirler. Ana akımın tamamında yayın yasaklı biri olarak o kadar görünür olduğumu düşünmüyorum.
-Ülkede son dönemlerde yoğunlaşan 'beyin göçü' ifadesi yerine 'beyin kanaması' ifadesini kullandınız. Bu ne anlama geliyor?
Görünen köy kılavuz istemez. Dünyanın her yerindeki etkinliklerimde ülkemizi terk etmiş insanlarla karşılaşıyorum. Rakam yüz binleri geçmiş vaziyette. Maddi ve manevi, bilimsel ve kültürel, sanatsal hatta işlevsel vatandaşlar ülkeyi terk etmiş. Milyonlar ise terk etme hayali yaşıyor. Siz nasıl adlandırırdınız?
'HAKARET EDENLERİN ÇOĞU TROLL YA DA SAHTE HESAP'
-Benim gibi birçok insan da sosyal medyada size ağır sözler sarf eden tüm kullanıcıların yorumlarını paylaşma sebebinizi merak ediyordur. Sahi neden?
Teşhir en güzel silahtır. Tıynetlerini ve dillerini sergiliyorum. Ayrıca bu hakaretlerinin raporlanmasına yol açarak hesaplarının kapatılmasını sağlıyorum. Hiçbirine dava açmıyorum. Hakaret ve tehdit edenlerin çoğu parmağının arkasına saklanmış troll ya da sahte hesap. Ancak profillerini incelediğimde ise şöyle bir oran çıkıyor. Akepe %50, MEHEP %35, Hüdapar %7, CHP %3 ve İyi Parti %2, HDP ise %0.7, gerisi ise önemsiz.