İstanbul'da şeriat sempozyumu!
İSAR’ın düzenlediği ‘Tıbbi Konularda Fetva Verme Metodolojisi ve Zorluklar’ sempozyumunda konuşmacılar, fıkıh ile tıbbın birbiriyle yakından ilişkili olduğunu ve doktorluğun yalnızca tıbbi bilgiyle yapılamayacağını öne sürdü.
Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı İslam Araştırmaları Merkezi’nin başında olan Raşit Küçük’ün başkanlığını yaptığı İstanbul Araştırma ve Eğitim Vakfı (İSAR) ‘Tıbbi Konularda Fetva Verme Metodolojisi ve Zorluklar’ konulu sempozyum düzenledi. Sempozyumda fıkıh ve tıbbın birbiriyle ilişkili olduğu ileri sürülürken konuşmacılar, fıkhî ile tıbbi delil kesin olduğunda fetva verilebileceğini iddia etti.
BirGün'den Meral Danyıldız'ın haberine göre, sempozyumun ilk oturumu İlahiyatçı Ali Bardakoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleştirildi. İnsan hayatının iki temel kaynağının Kuran ve ‘efendimizin sünneti’ olduğunu söyleyen Bardakoğlu, “Tıp da hayatımızın bir başka gerçeği. ‘Fıkhın tıpla ne ilişkisi olabilir?’ gibi bir soru cidden yanlış bir soru. Çünkü hastalık ve tedavi hayatın bir gerçeği, bu doğru. Ama din de hayatımızın bir gerçeği. Daha uzun soluklu bir gerçek. İki disiplin arasında bakış açısının olması son derece önemli” dedi.
'TIBBİ KONULARDAKİ FETVALAR ÖNEMLİ'
Sempozyumda konuşan İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mürteza Bedir etik ve fıkhın insan davranışlarıyla ilgilendiğini savundu. Bedir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Özellikle felsefi hikmet boyutunu anlama noktasında İslam âlimlerinin tarih boyunca ciddi bir çaba içerisine girdiklerini biliyoruz. Özellikle tıbbi konularda fetvaların önemli bir yer bulduğunu biliyoruz.”
'DOKTORLUK, YALNIZCA TIBBİ BİLGİYLE YAPILMAZ'
Bir diğer konuşmacı olan İbn Haldun Üniversitesi Rektörü Recep Şentürk ise fıkıhçıların tıpta, kesin olmayan durumlarda yol gösterebileceğini iddia etti. “Müslüman, tıp etiği konusunda nasıl hareket eder, Müslüman bir doktor nasıl hareket eder? Bu etiğe batıdan getirdiğimiz etik ahlakıyla mı karar vereceğiz yoksa birçoğu Müslüman olan bizim toplumumuzun ahlaki durumuyla mı?” diye soran Şentürk, şöyle devam etti:
“Fıkhî bilginin de kesinlik dereceleri değiştirir, tıbbi bilginin de. Doktorluk yapmak sadece tıbbi bilgiyle yapılabilecek bir şey değil. Diyelim ki, tıp konusunda bir etik karar vereceğiz. Biz buna fetva diyoruz. Tıbbi bilgi ile fıkhî bilgiyi bir araya getirmemiz gerekiyor. Eğer fıkhî ile tıbbi delil kesin ise fetva burada rahatlıkla verilebilir. Fıkıhçılar, kaygan olan kesin olmayan durumlarda yol gösterebilir. Bu noktada fetva vermek de hiç kolay değil.”