Sabiha Gökçen'deki uçak kazasında ihmaller art arda geldi!
Pegasus Havayolları'na ait yolcu uçağının Sabiha Gökçen Havalimanı’nda kaza yapmasının ardından yolcuların kendi imkanlarıyla uçaktan çıkması ve ring hattıyla taşınması büyük tepki çekti.
İzmir - İstanbul seferini yapan Pegasus Havayolları'na ait yolcu uçağının Sabiha Gökçen Havalimanı’nda pistten çıkarak parçalanması, ihmalleri bir kez daha gündeme getirdi.
İkisi çocuk, altı kişilik mürettebat dâhil toplam 183 kişinin bulunduğu uçak kazasında 3 kişi yaşamını yitirirken, yaralanan 21 yolcu uçaktan ‘kendi imkânlarıyla’ çıkmayı başardı.
Birgün'den Meral Danyıldız'ın haberine göre; Sabiha Gökçen Havalimanı Şube Müdürlüğü ekiplerinin de kaza yapması sonucu 5 polis yaralanırken, kazada hayatını kaybedenlerin Zehra Bilgi Koçar, Alev Gençoğlu ve Songül Bozkurt olduğu belirlendi. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, uçağın pistten çıkmasına ilişkin soruşturma başlattı.
Savcılığın talimatı üzerine polisin, pilotları getirmek üzerine hastanede beklediği kaydedildi. Soruşturma kapsamında, 2 pilotun kan örneklerinin alınacağı ve cep telefonlarına incelenmek üzere el konulacağı öğrenildi. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, kazanın yaşandığı pisti gören güvenlik kamera görüntüleri ile kule ve pilotlar arasındaki konuşma dökümlerinin de soruşturma dosyasına konulmasını istedi.
EMNİYET ALANI OLMASI GEREKİYORDU
Uçağın düştüğü yerde hasar azaltma amacıyla bulunması gereken RESA’nın (Pist Sonu Emniyet Alanı) bulunmadığı açığa çıktı. Piste erken temas eden veya pist sonunda duramayan bir uçağın uğrayacağı zararı azaltmak üzere öngörülen ve şerit sonuna bitişik alan olarak tanımlanan RESA'nın 90 metre uzunluğunda olması gerektiği dile getirildi. Sabiha Gökçen Havalimanı’nda ise söz konusu RESA’nın bulunmadığı ve uçağın da RESA’nın olması gereken yerde bulunan 25 metrelik uçuruma düşerek parçalandığı bildirildi.
Büyük travma yaşayan yolcuların ambulanslarla değil, ring araçlarıyla hastanelere taşınması da tartışma yarattı. Ring araçlarında kanaması olanlar ile boyunlukla yolcu koltuğunda oturanların taşındığı görüldü. Uzmanlara göre facia esnasında büyük bir kurtarma sorunu yaşandı. Bunun nedenlerinden birisi de havalimanındaki ambulans yetersizliği…
3. HAVALİMANI KAZANIN HAZIRLAYICI FAKTÖRÜ
Konuya ilişkin BirGün’e konuşan eski savaş pilotu Bahadır Altan, uçağın pistin kenarındaki otuz metrelik çukura düştüğü için burun kısmının ters dönerek koptuğunu ve gövdenin üçe ayrıldığını söyledi.
Ölümlerin meydana gelmesini buna bağlayan Altan, “Burada hep geriye dönük bakmamız lazım. Pilot pas geçseydi bu kaza olmazdı. Fakat neden pas geçmedi? İstanbul Havalimanı buraya yapılıp, kuzey ve güney yönünde sadece pistleri olduğu için trafik orada kuzeye, burada güneye doğru olamıyor. Trafiğin bütününü düşünmek lazım. Oradaki trafiğin kuzeye doğru yaklaşması için burada da kuzeye doğru kalkış ve inişin olması gerekiyor. Böyle baktığımız zaman 3. havalimanı bu kazanın hazırlayıcı bir faktörü.
Örneğin, Atatürk Havalimanı’nda bir çapraz pist var. Buranın da öyle bir pisti olsaydı çok kolaylıkla trafik dönecekti. Ama şimdi, o günkü rüzgârla trafiği güneye yönlendirmek yeni havalimanında mümkün olmadı. Bu nedenle uçaklar 06’ya inişe zorlandı adeta. Burada tek başına pilotun iniş yapması, pas geçmesi lazımdı demek kolaycılık” dedi.
Altan, yolcuların ring araçlarıyla taşınmasına dair ise şunları söyledi: “Oraya ambulanslar ulaşamıyor çünkü çevreyolundan dolaşarak gidiliyor, o yüzden gecikmeler oluyor deniyor. Bu düşünceler belki kabul edilebilir ama o otobüsler geldiğine göre o ambulanslar neden gelemiyor?
Bu yeterli ambulansın olmadığını gösterir. Ulaştırma Bakanı, çok net bilgiler yokken “Ölüm yok” dedi. Ben ilk uçağın parçalanmış halini gördüğümde mutlaka can kaybı olacağını öngördüm. Fakat siyasetin anlayışı, “Bir şey olmadı, önemli değil” demek. Toplum buna sanki tepki gösterir, onların bir suçu, eksiği ortaya çıkar. Kendilerini sorumlu tutsunlar. Bana göre ulaştırma bakanı, istifa etmeli mesela. Neden kendini sorumlu tutmuyor? Kamu adına görev yapan bürokratlar görevini layıkıyla yapmadığı için kazalar oluyor ve tekrarlanıyor.”
Afet uzmanı Dr. Kubilay Kaptan da, yaralıların ring araçlarıyla taşınmasına tepki gösterdi. Havaalanlarında her türlü kaza durumuna göre ne yapılması gerektiğine dair kitapçıklar bulunduğu bilgisini veren Kaptan, “Bunların defalarca pilot ve personellere verildiğini tahmin ediyorduk şu ana kadar. Fakat son olan olaya baktığımızda hem havayolu personellerinin hem de destek birimlerinin buna hazır olmadığı ortaya çıkıyor.
Uçak düştükten sonra insanlara ve uçağa yapılan müdahaleye baktığımızda ortada bir gariplik var. Birincisi, havaalanı içerisinden yapılması gereken itfaiye ve sağlık ekiplerinin yapması gereken müdahale yapılmıyor. Dışardan müdahale yapılmaya çalışılıyor. Bu sefer de şehirden nakledilen araçlar çukura yaklaşamadığı için araçlar otobana park ediliyor.
Ama onlarla çukur arasında bir hendek olduğu için de zaten oraya ulaşılamıyor. Bir de insanların alınıp bir şekilde otobüslere bindirilip hastanelere gönderilmesi ayrı bir rezillik. Çünkü bu insanların arasında iç kanama geçirmiş, organları zedelenmiş olanlar olabilir. Nakil işlemi bu şekilde olmaz” dedi.
Olay mahalline gitmek isteyen ekip aracının kaza yapmasına da değinen Kaptan, sözlerini şöyle noktaladı: “Havaalanıyla aranızda uyarı levhası olmadığı gibi herhangi bir bariyer de yok. Van’da olduğu gibi, kurtarmaya gidenin kurtarılma durumuna geldiğine şahit oluyoruz maalesef.”
***
Yandaş medya hazmedemedi
Çığ felaketinin ardından CNN Türk’e bağlanan ve Kanal İstanbul’u eleştirdiği anda yayından alınan Altan, yaşananları şöyle değerlendirdi: “Hakikatleri duymak yandaş medyanın hoşuna gitmiyor. CNN Türk’te örnek verdim. İstanbul depremi kapımızda, ‘biz kanal açmaktan bahsediyoruz’ dememin sebebi buna örnek. Depremde 500 bin kişinin öleceği gibi bir tehlike var fakat biz kanal açmak peşindeyiz. Sabiha Gökçen’de altyapı eksiklikleri ile giderilmesi gereken şeyler var.
Atatürk Havalimanı’nı kapatacak kadar savurgan bir anlayışla 3’üncü bir havalimanı yapıyoruz fakat elimizde yine iki havalimanı var. Çünkü birinciyi kapatıyoruz. Bunların hepsi alelacele, bilim insanlarını, uzmanları dinlemeden; sadece bir kişinin tepeden karar vermesiyle oluyor. O yüzden ‘Biraz duralım’ dememi hazmedemediler. Büyük kazalar ‘Geliyorum’ diyor. Bunları kazalar daha olmadan engelleyecek programlar yapıp toplumun bilinçlenmesini sağlamak mümkün.”