Dilipak'tan Atatürk'e çirkin saldırı: Bu kez de zimmetle suçladı
"Mustafa Kemal’in hayatı belli. Hep asker ve siyaset adamı. Aldığı maaş da belli. Mal varlığı ile maaşını kıyaslayın aradaki farkın kaynağını açıklayamazsınız zaten."
AKP'nin İş Bankası'ndaki CHP hisselerinin Hazine'ye devretmek için 'kmauoyu oluşturma' kararı almasının ardından AKP'ye yakın kalemler bu konuyu sürekli olarak gündemde tutmaya başladı.
İşte AKP'nin, CHP'nin İş Bankası hisselerini almak için planı
Geçtiğimiz günlerde İş Bankası'ndaki CHP hisselerinin Diyanet İşleri Başkanlığına devredilmesini öneren Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü yazısında ise işi daha da ileri boyuta götürdü ve Mustafa Kemal Atatürk'e dil uzattı.
Atatürk'ün İş Bankası'nda hissesi olmasına itiraz eden Dilipak, "Mustafa Kemal’in hayatı belli. Hep asker ve siyaset adamı. Aldığı maaş da belli. Mal varlığı ile maaşını kıyaslayın aradaki farkın kaynağını açıklayamazsınız zaten." diyerek kurucu önderi zimmetle suçladı.
Dilipak, İş Bankası'ndaki CHP hisselerinin Diyanet'e devredilmesini önerdi
Dilipak'ın "İş Bankası, CHP ve Diyanet" başlıklı yazısı şöyle:
İş Bankası konusu, Kemalizm şalı altında yasa düzeni by-pass edilerek sürdürülmeye çalışılan bir rejim garabetidir.
İş Bankası, logosu sanki kapitalizmin bir “marka”sı haline getirilen dolardan intihal edilmiş. Logoyu kimin yaptığını bilmiyoruz. Ama aynı zamanda İŞ harflerinin üst üste getirilmesi ile de oluşturulmuş olabilir.. Öte yandan; CHP solcu geçiniyor ama, o aynı zamanda kapitalist bir kuruluşun yönetiminde.
Burada tartışılan mirası hukuku değil. Haksız mal iktisabıdır. Çünkü bankanın ana sermayesi Hilafet Fonu’ndan, 11 Mart 1917’de kurulan “Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası”ndan ve “Afyon Terakki Bankası”ndan aktarılmış. Bir de şahıslardan parti üzerinden toplanıp sahiplerine verilmeyen, başkalarına temlik edilen hisseler sözkonusu. İddia şu: Kamu kaynakları kişilerin sermayesi olarak kullanılmıştır. “İtibar-ı Milli Bankası” İş Bankası’nın kuruluşunda model olarak alınmış. Çünkü İtithatçılar Hazineden aktardıkları paraları İttihad Terakki Partisinin projelerinin finansmanında kullanmışlar. Burada anayasal bir suç var. CHP bir bankaya yönetim kurulu üyesi atıyor ama diğer partilerin böyle bir hakkı yok. Haksız mal iktisabı söz konusu. Hiç kimse kendine ait olmayan bir malı, vasiyet yolu ile başkasına temlik edemez.
'Tulumbada su kalmadığı için İş Bankası'na çökmek istiyorlar'
İş Bankası’na en son para aktarımı 12 Eylül sonrasında Kenan Evren tarafından, Hazine Fonundan 5’li çete emrine aktarılan para ile yapılmıştır. İş Bankası sermaye tezyidine giderken, Mustafa Kemal üzerine kayıtlı paraların oranının düşmemesi için aktarılmıştır.
Burada İtibarı Milli’den ve Çankaya’dan gelen paraların hazineye aktarılması gerek. Hilafet Fonu’ndan gelen paraların Diyanete aktarılması gerekiyor. Afyon Terakki’den gelen paraların pay sahiplerinin varislerine verilmesi gerekiyor. Gerçek ortaklar dışında para yatırıp, hissesini alamayan ya da sahip oldukları hisseler bir şekilde hak sahiplerinin varislerinin ellerinden alınan hisseler var. Bunların bir kısmı da CHP’li. Bu paraların da sahiplerine iadesi gerekir.
Sanıldığı gibi tek sorun Mustafa Kemal’in vasiyetine konu olan kendi üzerine kaydedilen hisselerden kaynaklanmıyor. İnönü, Bayar gibi, o dönemdeki bazı şahısların üzerine kaydedilen hisselerin kaynağı da aynıdır. Mustafa Kemal’in hayatı belli. Hep asker ve siyaset adamı. Aldığı maaş da belli. Mal varlığı ile maaşını kıyaslayın aradaki farkın kaynağını açıklayamazsınız zaten. O dönemde Maliye Bakanı olan şahsın soyadı “Kesebir”di.
İş Bankası kuruluşundan itibaren, kuruluş süreci, kuruluş gayesi ve sermaye yapısı itibarı ile bir “Kamu Bankası”dır. Bu hukuksuzluğun üzerine “Kemalizm” şalı örtülerek mevcut hukuksuzluk sürdürülemez. Evet, bu bankanın kârından CHP’ye kaynak aktarılmıyor. Kâr DPT üzerinden TDK ve TTK’ya gidiyor. Ama CHP, yönetim kurulu üyesi tayin ediyor. Yönetim kurulu üyeleri kredilendirme ve bankanın her türlü tasarrufun, mal ve hizmet alımında belirleyici bir konumdalar.
İş Bankası’nın reklamcısı 1954 sonrası Eli Acıman’dır mesela. Şişe Cam, Şeker Fabrikası, Kömür İşletmelerinde banka öncüdür. Yabancı sermayenin Türkiye’ye girişinde de. Mesela General Electric, Unilever, Pirelli İş Bankası üzerinden Türkiye’ye giriş yaptı. Müşteri profili gibi sponsorlukları, kültürel etkinlikleri hep batıya yönelik olmuştur.
Özel bir banka olmasına rağmen hep yarı resmi, kanun üstü bir yanı olmuştur.
Mesela Osmanlı İmparatorluğu’nun 35. padişahı ve 114. İslam Halifesi Sultan Mehmet Reşat’ın (5. Mehmet Reşat) torunu Rukiye Bala Hodo, dedesinin Türkiye İş Bankası ve Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası hissesi satın alıp almadığının, aldıysa adına kaç kök hisse bulunduğunun tespit edilmesine yönelik dava açmıştı 2019’un sonunda. Bugün İş Bankası sermayesi ile ilgili binlerce davacısı olan davalar hâlâ devam ediyor.
Davacı Hodo’nun avukatı Mahmut Doğan’ın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunduğu dava dilekçesinde, Rukiye Bala Hodo’nun 1918 yılında vefat eden Sultan Mehmet Reşat’ın mirasçısı. Dava dilekçesinde, Sultan Mehmet Reşat’ın, 1917 yılında Milli İktisat Politikası çerçevesinde kurulan ve 1927 yılında Türkiye İş Bankası AŞ’ye devredilen Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası hisse senetleri satın aldığı ve bankaya ortak olduğu aktarıldı. Dilekçede, Türkiye İş Bankası AŞ Genel Müdürlüğü’nün finanse etmesiyle, Prof. Dr. Uygur Kocabaşoğlu ve ekibinin, arşivlerde yaptığı çalışmalarla hazırlanan “Türkiye İş Bankası Tarihi” adlı kitabın 112. sayfasında bu bilginin şöyle paylaşıldığı da aktarıldı: İtibar-ı Milli ile Birleşme başlıklı bölümün 3. paragrafında, ‘İtibar-ı Milli Bankası, Birinci Dünya Savaşı sırasında, daha sonra İş Bankası’nda da görüleceği gibi, siyasi iktidarın ve devletin öngörüsü ve desteği ile 4 milyon lira sermaye (her biri 10 liralık 400 bin hisse) ile kurulmuştu. Bütün hisseleri Osmanlı tebaasına ait olacaktı. Hissedarlar pay defterinin birinci sırasında 200 hisse ile dönemin padişahı Sultan Mehmet Reşat’ın adı yer alıyordu’ demek suretiyle padişah Sultan Mehmet Reşat’ın iki yüz adet hisse satın aldığı belirtilmiştir.”
Ben çağrımı 25.01.2016’da yapmıştım ve demiştim ki, “Cumhurbaşkanımızı, Meclis Başkanımızı, Başbakanımızı, siyasi partilerimizin gruplarını, Adalet ve Maliye Bakanlarımızı, Yüksek Yargıyı, BDDK’yı konu ile ilgilenmeye davet ediyorum.” 27 Ağustos 2014’de “CHP’nin, İş Bankası’nda Söz Sahibi Olması Anayasaya, Hukuka ve Siyasi Partiler Yasasına Aykırıdır” demişim.
Hatırlarsanız Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe’nin çocukları, annelerinin İş Bankası ve CHP’den gereken mirası alamadığı gerekçesiyle 28.1.2013’te ihtarname çekmişti.
Bu konuda Mersin’de, İstanbul’da açılan davalar var. Bu konu mahkemelik. Bu davalar, bu hukuksuzluk bitene kadar bitmez.
Bu konu 1953’te Demokrat Parti tarafından gündeme getirilmiş ve hisseler Hazine’ye devredilmişti. 1960 anayasasına dayanarak Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz sonucu, 1963 yılında hisseler yeniden CHP’ye geri dönmüştü. 1980 darbesi sonrası siyasi partilerin kapatılıp mallarının Hazine’ye devri sırasında askeri yönetim, 1981 yılında bu hisselerin Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na devrine karar vermişti. CHP yeniden kurulup faaliyete başladıktan sonra yaptığı itiraz üzerine bu kez Yargıtay, hisselerin yeniden CHP’ye devrine karar vermişti..
AYM, YSK, Yargıtay Başsavcılığı bu konuyu re’sen gündeme alabilir. TBMM üzerinden de sorunun çözümü mümkün. Ya da herhangi bir ilde, bir tesbit davası açılsa ve mahkeme bu talebi kabul etse, bu konudaki bilgi ve belgeler, talepler, itirazlar incelense yine hükme bağlanabilir..
Bu işin gerçeği bir bütün olarak ortaya çıkarıldığında fanatik CHP’liler dahil, hiç kimse bu talebe karşı çıkamaz. Bu tartışma bu şekilde tartışılmaya devam ederse CHP bu işten ciddi yara alır. Belki CHP, kurultayında bu konuyu da tartışmalıdır. Sahi bu konuda MHP, İyi Parti ve diğer partiler ne düşünüyor.. Bakalım bundan sonra ne olacak, bekleyecek ve göreceğiz. Selâm ve dua ile..