Savcı zaman aşımını durdurdu: Çağla Tuğaltay'ın annesi, 15 yaşında öldürülen kızının mezarına koştu

İstanbul’un Şişli ilçesinde yaşayan Çağla Tuğaltay, yuva öğretmeni olmak istiyordu. Ailesi ona, o da geleceğe umutla bakıyordu. 20 yıl önce, 15 yaşındayken evinde öldürüldü.

Annesinin deyişiyle geride kalan ailesi için onun öldürüldüğü 5 Haziran 2000’de hayat durdu. Dava dosyası yarın (5 Haziran) zaman aşımı nedeniyle kapanacaktı. Savcılık, bugün, dosyada fail olabilecek kişilerin ifadelerinin alınması için zaman aşımını durdurdu. Anne Tuğaltay, haberi alınca kızının mezarına koştu.

Lise öğrencisi Çağla Tuğaltay, okuldan döndükten sonra evde yalnızken boğazı kesilerek öldürüldü. Katil zanlısı ya da zanlıları bulunamadı. 20 yıldır faili meçhul kalan cinayet dosyası zaman aşımına uğrayacakken yeni bir gelişme yaşandı.

Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Faili Meçhul Suçlar Bürosu Savcılığı, cinayetin işlendiği apartmanda kapıcılık yapan bir kişinin ifadesinin alınmasını ve bu kişinin kan örneğiyle cinayetten sonra apartmanda bulunan kan ve Çağla’nın tırnağından elde edilen doku örneğinin karşılaştırılmasını istedi. Savcılık, Türk Ceza Kanunu’nun 67. maddesi kapsamında zaman aşımının durdurulmasına karar verdi. Soruşturmaya devam edilme kararı alındı.

Bu gelişme umutlandırdı

Haberi alır almaz kızının mezarını ziyaret eden 61 yaşındaki anne Gülnur Tuğaltay DHA’ya şunları söyledi: “Süre bitiyor diye panik halindeydim. Yani yapanın yanına kalacak, belki başka kadınlara başka çocuklara da zarar verecek. Belki de zarar vermiştir bile. Çok tedirgin oluyordum, zamanında Cumhurbaşkanımızdan, Başbakanımızdan, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı ve Aile Bakanı’ndan birçok defa ricada bulunmuştum. Onlardan bir cevap gelmedi ama bir takım ihbarlar var herhalde. Savcılık duyarlılık gösterdi ve süreci durdurdu. Bu gelişme bizi umutlandırdı. Düşünsenize saatler kala böyle bir haber alıyorsunuz. İnşallah bunun devamında da katil bulunur.”

Tuğaltay kızının öldürüldüğü günü ise şöyle anlattı: “Biz normal iki çocuklu dört kişilik bir aileydik. Olay günü benim doktorda randevum vardı. Büyük oğlum İstanbul dışında okuyordu. Çağla’yı okula yolladım, okula yollarken de o gün doktor randevum olduğunu, geç gelirsem de merak etmemesini söyledim. Doktora gittiğimde randevular uzadı diye haber veremedim Çağla’ya. Evimizin anahtarı olan bir komşu hanım vardı, ondan rica ettim bir çıkıp bakar mısın diye. Çıktığında işte bu manzarayla karşılaştı. Sonra ben aradığımda apartmandan çığlıklar geliyordu. Devamını dinlemedim, koşarak eve geldik. Çok kalabalık vardı; polis arabaları, insanlar, gazeteciler… Koşarak apartmana girdik, ben yukarıya ulaşamadım ama babası çıktı gördü, ilk önce yaşıyor mu diye bakmış. Sonra bütün evi dolaşmış, balkonu aramış fakat bulamamış. O gün bizim için hayat durdu.”

‘Cinayetin yaşı, yılı olmaz’

Zaman aşamıyla ilgili görüşünü, “Cinayetin yılı olmaz, yaşı olmaz. Lütfen bu kanunlaşsın. Başka anneler, başka canlar yanmasın” diyerek ifade eden Tuğaltay, o dönemdeki komşularına ve görgü tanıklarına seslenerek hatırladıkları bir şey olursa yardım etmelerini istedi.