'Hakiki kurtuluş güneşi, 30 Ağustos sabahı bütün parlaklığıyla doğacaktır'
"Ey millet! Atalarının Afyon’dan İzmir’e çarıksız ve ayakları kan revan içinde ama başları dik geldiğini asla unutma!"
Başkomutan, Fevzi ve İsmet Paşalarla toplantı istedi. Sonuç alınmak üzereydi. Taarruza şiddetle devam etmeye ve durmadan takibe karar verdiler. Başkomutan, daha sonra bu anı anlatırken “Üçümüz vaziyeti bir defa daha gözden geçirdik ve kesinlikle anladık ki Türkün hakiki kurtuluş güneşi, 30 Ağustos sabahı bütün parlaklığıyla doğacaktır” diyecek ve Lozan’la kazanılan bağımsızlığın fitili ateşlenmiş olacaktı....
Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz ile 26’sında başlayıp 30’unda zaferle biten o büyük taarruzu Cumhuriyet'ten İpek Özbey'e anlattı.
- 29/30 Ağustos gecesi büyük heyecan var. Gecenin bir saatinde Tevfik Bey, Başkomutan’ı uyandırıyor...
Bir gün önce yapılan muharebelerde düşmanın geri çekilme yolu tam olarak kapatılamamıştı. Ancak birliklerin arazideki tertiplenmesi kaçış yolunu kapatmaya az kaldığını göstermekteydi. Kuzey, doğu ve güney, hatta güneybatı kapatılmıştı. Kapatılamayan sadece batıdaki kapıydı. Mevcut muhabere imkânları, arazide oluşan taktik durumu haritada görmek ve taktik resmi okumak Batı Cephesi karargâhı için ancak gece yarısı hatta sabaha karşı mümkün olmaktaydı.
Üstelik raporu gönderenlerin durumlarındaki değişiklikler de bu değerlendirmelerde dikkate alınamıyordu. Koşullar böyleydi. Bu durum 29/30 Ağustos gecesi de yaşandı. Ancak bu gece farklı bir resim ortaya çıkmıştı. Sabahın ilk saatlerinde durum haritasını işleyen Kurmay Binbaşı Tevfik Bey (Bıyıklıoğlu), önce Batı Cephesi Komutanı’na durumu arz etti. İsmet Paşa taktik resmi net olarak görmüştü. Hemen Başkomutan’a arz edilmesini emretti. Tevfik Bey, Başkomutan’ı uyandırdı.
Başkomutan herhalde yılların cephe deneyimiyle haritaya göz attı. Yataktan hemen kalkmış olmalı. Fevzi ve İsmet Paşalarla toplantı istedi. Eskilerin deyişiyle durumu istişare ettiler. Kısacası durumu değerlendirdiler. Bekledikleri an gelmişti. Tasarlanan sonuç alınmak üzereydi.
Taarruza şiddetle devam etmeye ve durmadan takibe karar verdiler. Başkomutan, daha sonra bu anı anlatırken “Üçümüz vaziyeti bir defa daha gözden geçirdik ve kesinlikle anladık ki Türkün hakiki kurtuluş güneşi, 30 Ağustos sabahı bütün parlaklığıyla doğacaktır” diyecekti.
DÜŞMANI ÇEMBERE AL, İMHA ET
- Büyük gün: Saat 06.30’da Batı Cephesi Komutanı birliklere emir veriyor...
Emir açık ve netti: Düşmanı çembere al ve imha et! Yayımlanan emrin ikinci maddesi şöyleydi: “Orduların vazifesi, Aslıhanlar Meydan Muharebesi’nin her iki ordunun bütün kuvvetleriyle sonuçlandırılmak; Dumlupınar’ın tamamen kesilmesi ve İzmir istikametinde takibin kesintisiz devamı ile kurtulan düşmanın imhası için harekâtı devam ettirmek.”
- Emirler uygulanabildi mi?
Evet, ama düşmana küçük bir kapı bırakarak: Kızıltaş Deresi’nin açtığı yol kapatılamadı. Kuzeyde en batıda 61. Tümen vardı. Güneyde en batıda 3. Kafkas Tümeni vardı. Ancak ikisi birleşerek halkayı tamamlayamadı. Açık bir kapı kaldı. Buradan kaçmayı başaranların çok önemli bir kısmı daha sonra yürütülen takip harekâtı esnasında esir ya da imha edildi. Ama bu kapı bilinçli olarak açık bırakılmış değildi. Bunun sebebi biraz da Süvari Kolordusu’nun daha Batı’ya gidecek olmasıydı.
- Bu sırada Başkomutan nerede?
Başkomutan, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa’dan 2. Ordu ve Süvari Kolordusu bölgesine gitmesini rica etti. Kendisi 1. Ordu bölgesine hareket etti. Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’yı Afyonkarahisar’da bıraktı. Harekâtın hatasız sevk ve idaresi gerekiyordu. 1. Ordu komuta yerine gitti. Saat 10.00’da Akçaşar’daydı. Bu esnada 9. Yunan Tümeni karargâhından esir edilen bir subayın ifadesi alındı. Hamurköy - Çalköy- Dumlupınar istikametinde ilerleyen Yunan kuvvetinin terkibi öğrenildi. İçlerinde 1. ve 2. Kolordu komutanları da vardı. 1. ve 7. tümenlerin daha önce Dumlupınar ve Uşak doğrultusunda çekildiği öğrenildi. Kuzeyde Fevzi Paşa bir otomobille Anıtköy üzerinden önce Beşkardeş (Beşkarışhöyüğü) köyünde 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa’ya uğradı. Daha sonra kuzeybatıda Kurtköy’de 5. Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Paşa’yla görüştü. Onlara emir ulaşmadığı için durum ve plan hakkında bilgilendirdi. Yolda yüzlerce asker cesedi, otomobil enkazı, hasarlı malzeme bulunmaktaydı. Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Paşa sıtma nöbeti geçirmekteydi. Fevzi Paşa gerekli görüşmeden sonra döndü.
EMİR GEÇ GİTTİ...
- Ordu komutanı saat 10.30’da 23. Tümen’i, 4. Kolordu emrine verdi. Bu emir bir subayla 23. Tümen’e gönderildi ama geç ulaştı. Sahada işler nasıl yürüyor? Örneğin emir nasıl oluyor da geç gidiyor?
Ordu komutanı 23. Tümen’i 4. Kolordu emrine verdi, çünkü tümenin bulunduğu bölge ayrı bir sektör haline gelmişti. Bulunduğu yer çok kritikti. Yerinde bir tedbirdi. Emir geç gitti. Emir geç gelince iki durum ortaya çıkar. Uygulama emre aykırı değilse sorun olmaz. Aykırıysa emir yapılır. Tabii tatbiki mümkünse...
- Sona yaklaşırken savaş iyice kızışıyor...
Hem kuzeydeki hem de güneydeki birlikler batıya doğru 15-20 km. kadar kaydırıldı. Ama bu kolay olmadı. Taarruz ancak 17.00 sularında başlayabildi. Kuzeydekiler bir anlamda örs işlevi gördü. Esas taarruzu çekiç işlevi gören 4. Kolordu birlikleri yaptı.
- Başkomutan Zafertepe’ye çıkıyor ve emri veriyor... Saat kaç?
Başkomutan, saat 15.30’da yanında 1. Ordu Komutanı ve 4. Kolordu Komutanı olduğu halde 11. Tümen gözetleme yerine, Zafertepe’ye çıktı. Her şey gözünün önünde cereyan etmekteydi. Saat 18.30’da 9. Alay vasıtasıyla 5. Kafkas Tümeni’ne gönderdiği emirde, tümenin süngü hücumu ile düşmanı atmasını ve Adatepe’yi mutlaka ele geçirmesini istedi. Birlikler yarış edercesine büyük bir hızla ilerlemeye başladı. 9. Alay, Berbercan Tepesi’ni ele geçirdi. 4. Kolordu birliklerinin taarruzu akşam geç saatlere kadar sürdü. Kolordu komutanı gece birliklerine bulundukları yerde savunmaya geçmelerini emretti. Bu emri almayan 126. Alay, 23.30’da bomba ve süngü hücumu ile Yunanları tutunmak istedikleri son mevziden de attı. Kanlıköprü’ye kadar da takip etti.
HATALAR YAPILMASAYDI...
- Kaçmayı başaran Adatepe’deki Yunan askerleri acı sonu yaşıyor...
Alınan bütün tedbirlere rağmen batıda 4.5 km. genişliğinde bir kapı açık kaldı. Gün boyu ve özellikle gece Yunan kuvvetleri buradan batıya aktı. Süvari Kolordusu daha batıda tertiplenmişti. Ancak bu delikten kaçanların önemli bir bölümü Süvari Kolordusu ve diğer takip birliklerince ya esir ya da imha edildi.
- 30 Ağustos Zaferi’ni genel olarak değerlendirirseniz...
Stratejik düzeyde büyük bir başarı olan bu meydan muharebesi, bir kısmı kaçınılmaz olan çeşitli hatalar yüzünden elde edilmesi mümkün olan düzeyde düşman zayiatına yol açmadı. Eğer bu hatalar da yapılmasaydı Yunan ordusu daha erken imha edilebilirdi. Böylece Yunan ordusunun çekilirken Anadolu halkına yaptığı zulme engel olunur, binlerce köyün yakılıp yıkılmasına izin verilmezdi. Fahri Belen’e göre o gece açık kalan kesimden 7-8 bin kişilik bir kuvvet çekilmeyi başardı. İki gündür çekilenlerin toplamı dikkate alındığında bu sayı 30 bine ulaştı. Yunan birlikleri cebin içinde 4 bin kadar ölü ve 2 bin esir bıraktı.
ORDULAR İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ’DİR, İLERİ!
Bir gün sonra Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa, İsmet Paşa, Nurettin Paşa Adatepe bölgesini gezdi. O güne ilişkin düşünceleri şöyleydi: “Muharebe meydanını dolaştığım zaman, ordumuzun kazandığı zaferin büyüklüğü ve buna karşılık, hasım ordusunun uğradığı felaketin dehşeti beni çok duygulandırdı.” 1 Eylül’de, tarihte özel yeri olan emri verdi: “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”
ASKER AĞLAMAZ AMA...
Akdeniz, 98 yıl sonra da hedef olma vasfını koruyor. Başkomutan esir generalleri Uşak’ta kabul etti. Halide Edib’in aktardığı gibi, “Mustafa Kemal Paşa bu sahnenin hâkim karakteri, askerlik alanında bir büyük sanatkâr ve oyunun kurallarına uyan bir sporcuydu.” Uşak, Eşme, Salihli, Kemalpaşa’da ve diğer bölgelerde yoğun çatışmalar yaşandı. Süvari Kolordusu 9 Eylül’de İzmir’e girdi. Aynı gün Bursa geri alındı. İlk işgal edildiği 28 Temmuz 1921’de Büyük Millet Meclisi kürsüsüne siyah bir örtü serilmişti. Örtü, bir yıl sonra kaldırıldı. İzmir’de Öncü Komutanı Yüzbaşı Şerafettin başından yaralı olarak Türk sancağını Hükümet Konağı’na çekti ve selamladı. Yaralandığı için kanı sancağa bulaşmıştı. Heyecandan hüngür hüngür ağlamaya başladı. Ama ağlaması uzun sürmedi. Gözyaşlarını sildi ve askerlerine “Arkadaşlar, vazifemiz bitmemiştir. Millet bizden daha çok şeyler bekliyor” diyerek indi ve aynı heyecanla görevine döndü... Asker ağlamaz ama söz konusu vatan ise ağlanır... Son Yunan askeri 18 Eylül’de Bandırma’dan gemiye binerek ayrıldı. İngilizlerin “Savaşta mıyız” sorusuna, “İngiltere ile sulh halinde değiliz” yanıtı diplomasi dersi gibidir. Müttefikleri mütareke teklifi yapmaya zorladı. 2. Ordu Çanakkale’ye girdi. Anadolu’yu savaşarak alan Başkomutan, Trakya’yı tek kurşun atmadan aldı. Sun Tzu yaşasaydı ikincisini daha önemli bulurdu. Mudanya’da toplanan konferans tıkanınca orduyu İstanbul’a yürüttü. Bunun üzerine Mudanya Mütarekesi 11 Ekim’de imzalandı. Doğu, güney sınırlarından sonra batı sınırı da temin edildi. Lozan ve sonra Montrö ile tam bağımsızlık sağlandı. Ey millet! Atalarının Afyon’dan İzmir’e çarıksız ve ayakları kan revan içinde ama başları dik geldiğini asla unutma!