Şehir hastanesinde çalışırken Kovid-19'a yakalanan hemşire: Ayakta duracak halim yoktu ama...

Şehir hastanesinde çalışırken Kovid-19'a yakalanan hemşire yazdı: Yöneticim test sonucum çıkana kadar çift maske takıp çalışmamı uygun gördü ama benim ayakta duracak halim dahi yoktu.

Şehir hastanesinde çalışırken Kovid-19'a yakalanan hemşire: Ayakta duracak halim yoktu ama...

Koronavirüse yakalanan bir hemşire başına gelenleri anlattı.

Evrensel’in yayımladığı hemşirenin kaleme aldığı mektupta, “Yöneticim test sonucum çıkana kadar çift maske takıp çalışmamı uygun gördü ama benim ayakta duracak halim dahi yoktu” ifadeleri yer aldı.

İşte o mektup…

Ağırlaşan pandemi koşullarında koronavirüs sebebiyle hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının sayısı her geçen gün artıyor. Sağlık çalışanları salgının başından beri uzun mesailerle, yetersiz koşullarda en ön safta virüsle mücadele ediyorlar. Manşetlerde koranavirüse yakalanan, bu yüzden yaşamını yitiren, görevinden çekilmek zorunda kalan sağlık çalışanlarını sık sık görmeye başladık. Çünkü tükeniyorlar, tükeniyoruz. Yazımın bundan sonraki kısmında cümlelerime koronavirus tanısı almış bir hemşire olarak yaşadıklarımdan örnekler vererek devam edeceğim, böylece benimle birlikte içinde bulunduğumuz süreci çok daha yakından tanıyacaksınız.

Koronavirüs pandemisi sırasında yoğun bakım hemşiresi olarak başladığım iş hayatımın 6. ayındayım. Bunun ilk 5 ayını pandemi hastanesinde yoğun bakımda koronavirüs vakalarına bakarak geçirdim. Şimdi ise isimlerini televizyonlarda sık sık duyduğumuz, öve öve bitirilemeyen “hasta garantisi” dahi verilen şehir hastanelerinden birinde çalışıyorum.

24 SAAT UYKUSUZ ÇALIŞTIM

Nöbet çıkışı çok halsiz hissettiğim bir gün bunu sandalyem ile hasta odası arasında geçirdiğim uykusuz bir 24 saatin yorgunluğuna bağladım. İnsan hayatını ilgilendiren, en ufak hatayı dahi kabul etmeyen bu meslekte 24 saat uykusuz çalışmak insan bedeninde birçok olumsuz etki yaratıyordu zaten. İki gün sonra üniformalarımı şiddetli eklem ağrıları, halsizlik ve buna eşlik eden ateşle birlikte giyerek başladığım mesaimde soluğu direkt Kovid polikliniğinde aldım.

Yöneticim test sonucum çıkana kadar çift maske takıp çalışmamı uygun gördü ama benim bu şekilde ayakta duracak halim dahi yoktu. Zaten normal şartlarda klinikte bir tane maske bulabilmek için bütün servisleri dolaşıyorduk. Çift maskeye sahip olabilmek, sürekli maske değiştirmek burada lüks bile sayılır anlayacağınız.

İyi hissetmediğimi dile getirdiğimde “Bir ateş ölçer bul, lobide otur ve gelenlerin ateşini ölç, böylece çok yorulmamış olursun” dedi. Lobiye inip önce kendi ateşimi ölçtüm. Kendi ateşim 37.5 iken insanların ateşini ölçmem hiç doğru değildi. Bunu diğer sorumluya bildirip enfeksiyon kliniğine muayene olmaya gideceğimi söyledim. Muayene olduğum doktor gerçekten viral bir enfeksiyon geçirdiğimi söyledi ve ilaçlarla birlikte üç günlük istirahat raporu verdi.

Artık evime gidip sonucum çıkana kadar kendimi izole edebilir ve dinlenebilirdim. Zaten olması gereken de buydu. Kovid şüpheli bir hemşirenin göz göre göre insanların ateşini ölçmesi hastaneye gelenler için bir tedbir değil riskti. Üstelik bütün gün orada ateş ölçmem, şiddetli ağrılarla çalışmam kendi sağlığım açısından da sakıncalıydı.

KİMSE EVİNİZE GELİP TEST YAPMIYOR

Ertesi gün test sonucum pozitıf çıktı. Evde izole olup ilaç tedavisine başladım. Sağlık bakanlığından gelen sağlık ekipleri 14 gün karantina sürecinde olduğumu söylerken sorumlu hemşirem “Sen sağlık çalışanısın, bizde protokol farklı” diyerek bir hafta sonra çalıştığım hastaneye gelip test vereceğimi, 24 saat arayla alınan 2 testim negatif çıktığında işe dönmek zorunda olduğumu söyledi.

Sağlık bakanlığının sitesindeki protokolde de bir hafta sonra alınan iki negatif sonuçla işe dönebileceğim yazıyor. Ama tuhaflık şurada ki kimse evinize gelip test yapmıyor.

Bir arkadaşımın aracıyla el mahkum çalıştığım hastaneye test yaptırmaya gittim. Bu şekilde İETT kullanamazdım ve çalıştığım hastane çok uzaktı. Kovid polikliniğinde sağlık çalışanı hatta oranın çalışanı olduğumu söylememe rağmen hiçbir önceliğimin olmadığını söylediler. Hâlâ pozitif olabilirdim ve o şekilde önümdeki koca kalabalığın içinde beklemek zorundaydım.

Daha sonra yöneticim benim başka bir bölümde test vermem gerektiğini söyledi. Önceden konuşup yönlendirdiği sekretere gidip kaydımı yaptırdım. Burası pozitif birinin test yaptırabileceği bir yere benzemiyordu. Üstelik beni karşılayan doktor sadece bir kat cerrahi maskeyleydi. Tuhaf bir şeyler oluyor, diye düşündüm. Doktora pozitif olduğumu söylediğimde çok şaşırdı. Pozitif kişilerden orda test alınmıyormuş. Sekreter de aynı şaşkınlıkla pozitif olmama tepki gösterdi. Pozitif olduğumu belirtmem bile kabahatmiş gibi “Keşke söylemeseydin” ya da “Buralarda bu kadar dürüst olunmaz” şeklinde yorumlar aldım.

Yaşadıklarım karşısında o kadar şaşkındım ki pozitif bir şekilde daha belirtilerim dahi devam ediyorken bir test yaptırabilmek için bu kadar koşturmak zorunda kalıyordum, kendim güçlü kalmaya çalışıyorken karşımdaki insanları da korumalıydım. Çünkü sağlık emekçisi olmak böyle bir şey; kendini de çevrendekilerin de sağlığını korumalısın.

CEZAİ İŞLEM UYGULANABİLİR!

Bir şekilde üç saat süren bir koşturmacada testimi yaptırdıktan hemen sonra emniyetten arandım. Bir hafta daha evde olmam gerektiği, karantina sürecini ihlal ettiğim için hakkımda cezai işlem uygulanabileceği söylendi. Sağlık bakanlığı emniyete bir liste gönderiyormuş ve emniyet bu şekilde hareket etmekle yükümlüymüş. Ama aile hekimimin de hastanedeki yöneticimin de bana söylediği protokol polis memurunun bana söylediğinden çok farklı. Anlaşılan sağlık bakanlığı emniyete liste gönderirken bu protokolü gözetmiyor. Kimsenin kimseden haberi yok. Süreci mükemmel yönetiyorlar (!)

Bütün bunlarla bitse demeyi çok isterdim ama verirken bile saatlerce uğraştığım ilk testimin sonucu çıkmadan ertesi günün nöbet listesine yazıldım. En erken test sonucunun bir gün sonra akşam çıktığını tüm sağlıkçılar çok iyi bilir. Tabii o da şanslıysanız. Ben bu altı aylık süreçte daha bir testimin iki saatte çıktığını görmedim. Buna rağmen liste planlanırken ihmal edilmiyorum. Dahası döndüğümde fazla mesaime kadar çalışmak zorundayım. Kovid geçirmiş olsam dahi. Çünkü eleman eksik, listeler dönmüyor. Çalışanlar hastane açıldığından beri fazla mesai paralarını dahi alamamış üstelik. Neresinden bakarsanız tutarsızlık.

Övündüğüm, çok sevdiğim ben “Sağlık çalışanıyım”, “kimliğim”, “Sen sağlık çalışanısın” kelimelerini içeren cümleleri duymaya başladığımdan beri benim için bir yük haline gelmeye başladı. Sen sağlık çalışanısın denilerek bana dayatılan protokol, sağlık çalışanını değil hastane yönetimini gözetmekten başka bir amaca hizmet etmiyor.

Sağlık Bakanı geçenlerde yaptığı toplantıda 29 bin 865 sağlık çalışanının koronavirüse yakalandığını açıkladı. En başta dediğim gibi bu virüs nedeniyle hayatını kaybeden meslek arkadaşlarımızın sayısı artıyor. Sağlık çalışanları gün aşırı uykusuz nöbetlerle çalıştırıldıkça, koronavirüs meslek hastalığı olarak görülmeyip bu hastalığa karşı korunmamız için uygun koşullar sağlanmadıkça, hastalığa yakalanmamız durumunda da sağlığımız gözetilmedikçe ve çalışma koşullarımız düzeltilmedikçe bu sayıya yenileri eklenmeye devam edecektir.

Kovid şüphesi olan bir hemşireye “Çift maske tak çalış” denmeye devam edildiği sürece yaşamak adına bir adım ileri gidemeyeceğiz.

Etiketler
Koronavirüs Türkiye Hastane