Uzman isimden deprem uyarısı: 500 yıldır birikmiş enerji var
Önceki gün Malatya Pütürge’de meydana gelen depremler ocak ayında 41 kişinin yaşamını yitirdiği Elazığ depremini akıllara getirdi.
Önceki gün Malatya Pütürge’de meydana gelen depremler ocak ayında 41 kişinin yaşamını yitirdiği Elazığ depremini akıllara getirdi.
Birgün'den Dilara Şimşek'in haberine göre; Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Tüysüz, Pütürge’deki depremin ocak ayındaki depremin bir uzantısı olduğunu dile getirirken asıl tehlikenin Hatay-Kahramanmaraş çevresinde beklendiğine dikkat çekti.
Malatya'nın Pütürge ilçesinde önceki gün art arda meydana gelen depremler korku ve paniğe neden oldu. Bölgede ilki 4.6 büyüklüğünde olan depremin ardından 4.2, 4.1, 4.0, 3.7 büyüklüğünde dört deprem daha gerçekleşti.
Kentte can ve mal kaybı yaşanmazken akıllara ocak ayında Malatya’yı da etkileyen ve 41 kişinin yaşamını yitirdiği Elazığ depremi geldi.
Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Okan Tüysüz, Pütürge'de önceki gün meydana gelen depremlerin ocak ayındaki depremle bağlantısı olduğunu vurguladı:
“Ocak ayındaki deprem Hazar Gölü’nden Pütürge’ye kadar uzanan fay parçasının kırılmasına neden oldu. Bunun güneybatı ucunda Pütürge çevresinde önemli etkinlik sürdü. Bu etkinlik 4 Ağustos’ta 5.7’lik depremle devam etti. Dün olan deprem buraya yakın bölgede gerçekleşti. Ocak ayında başlayan etkinliğin devamı olan ve onun tetiklediği deprem olarak değerlendirilebilir. Yani o sistemin içindeki bir artçı deprem.”
Elazığ-Pütürge çevresinin deprem sonrası rahatladığını belirten, asıl tehlikeli yerin ise Hatay-Kahramanmaraş çevresi olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tüysüz, şu açıklamalarda bulundu:
“Doğu Anadolu fayı önemli fay. Bingöl-Karlıova’dan başlar Hatay’a oradan Ölüdeniz’e kadar devam eder. Pütürge-Elazığ çevresi deprem bekleyen yerlerdi burası kırıldı ve rahatladı. En önemli iki parça var burada. Bir tanesi Pazarcık segmenti dediğimiz Kahramanmaraş güneyinde Pazarcık’ı içeren bir kısım. Burası 1513’te kırıldı. İkincisi Hatay yöresi. Uzun zamandır aktif değil, deprem üretmiyor bu yerler. O bakımdan Hatay-Kahramanmaraş çevresini en tehlikeli yerler olarak düşünebiliriz.”
MARMARA'DAKİ DEPREM ANA FAYDA OLMADI
Öte yandan Marmara Denizi’nde ise önceki gece saat 00.57’de saatlerinde 4,1 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Tekirdağ’ın Şarköy ilçesinin 8,2 kilometre açığında meydana gelen sarsıntının, yerin yaklaşık 9,9 kilometre derinliğinde oluştuğu belirlendi.
Deprem İstanbul, Çanakkale ve Tekirdağ gibi çevre illerden de hissedildi. 4,1 büyüklüğündeki depremle birlikte ‘beklenen Marmara Depremi’ni tetikler mi?’ sorusu gündeme geldi.
Prof. Dr. Tüysüz, meydana gelen depremin ana fay üzerinde olmadığının altını çizdi:
“Bu deprem bizim büyük deprem beklediğimiz ana kol üzerinde gerçekleşmedi, Marmara denizinde çok sayıda olan küçük kısa faylardan birisinde oldu. Ardından gelen artçılarla sönümlenecektir. Ancak şunu gösteriyor ki Marmara gergin ve önemli deprem potansiyeli var.”
JMO’DAN 'FAY YASASI' ÖNERİLERİ
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO), doğa kaynaklı olayların afete dönüşmemesi için yapılaşmaya getirilecek kısıtlamaları kapsayan ‘fay yasası’yla ilgili önerilerini paylaştı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere ilgili bakanlıkların bu konuda bugüne kadar yaptıkları düzenlemelerin toplumun ihtiyaçlarını afet risklerini önceleyen, zarar azaltıcı bir bakış açısı ile karşılamadığını kaydeden JMO, çalışmaların ‘beton lobisinin istem ve çıkarları yönünde’ yapıldığını söyledi. JMO’nun, “Vurguladığımız düzenlemeleri içeren bir fay yasasına ‘evet’ diyoruz” diyerek önerilerinden birkaçı şöyle:
►7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlere Dair Kanun ‘afet öncesi, sırası ve sonrası’ yapılacak iş ve işlemlere açıklık getirecek şekilde yeniden düzenlenmeli.
►3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. Maddesindeki ‘mekânsal strateji planı’ tanımı ‘ekonomik, sosyal, sağlık, çevre ve afet politikaları’ şeklinde yeniden düzenlenmeli.
►Dere yataklarının doğal akışının değiştirilmesine, kesitlerinin daraltılmasına, moloz ve çöp döküm alanı, yol ve altyapı tesisi amaçlı kullanımına son verilmeli, bu kapsamda DSİ Genel Müdürlüğünce yasal düzenlemeler yapılmalı.