Emekli Tümamiral Yaycı: Türkiye proaktif hareket etmeli
Doğu Akdeniz ve Adalar Denizi’nde Türkiye-Yunanistan’ın durumunu değerlendiren Emekli Tümamiral Cihat Yaycı, Türkiye’nin proaktif hareket etmesi gerektiğini vurguladı.
Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi(BAUDEGS) Başkanı ve Emekli Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, katıldığı bir internet programında Doğu Akdeniz ve Adalar (Ege) Denizi’nde Türkiye ve Yunanistan’ın durumunu değerlendirdi.
Deniz yetki alanları paylaşımı, gayri askeri statüdeki adalar, karasuları, egemenliği Yunanistan’a anlaşmalarla devredilmeyen ada, adacık ve kayalıklar konusunda konuşan Emekli Tümamiral Cihat Yaycı, “Libya-Türkiye Deniz Yetki Alanları Sınırlandırma Anlaşması Türkiye için milattır. Türkiye ülkesini 4’te 1 oranında büyütmüştür. 189 bin kilometrekarenin önüne çit çekmiştir. Hatay’dan sonra ilk defa Türkiye ülkesini genişletmiştir. Bu noktada Libya Türkiye Deniz Yetki Alanları Anlaşmasına halel getirecek bir hareketten kaçınılması gerekir. Doğu Akdeniz’de Türkiye kesinlikle deniz yetki alanlarının paylaşımı için Yunanistan’la müzakereye oturmamalıdır. Oturduğu anda Libya-Türkiye anlaşması ortadan kalkar. Müzakare, kara sularının ötesinde deniz yetki alanı vereceğiniz anlamına gelir. 18.7 millik alan ortadan kalkar. O hat giderse; Libya anlaşması ortadan kalkar, Libya politikası çöker, Libya’da varlığımız sorgulanır ve Doğu Akdeniz politikası çöker” diye konuştu.
“ÜLKELERİN DOSTU YOKTUR, ÇIKARLARI VARDIR”
Türkiye’nin faydacı hareket etmek durumunda olduğunu vurgulayan Yaycı, “İdeolojik hareket etmemeliyiz. Mısır ile anlaşma yapalım derken, ‘Mısır’ın zihniyetiyle anlaşalım’ demiyoruz. Böyle bir algı var. Deniz yetki alanlarının belirlenmesinde anlaşılmalıdır. Ülkelerin dostu yoktur ülkelerin çıkarları vardır. Bu gerçeği görmemiz lazım. İsrail’le anlaşma yapalım derken aslında Filistin’deki Müslümanların haklarını da korumuş oluyoruz. Gazze şeridini belirlemiş oluyoruz. Bunlar Türkiye’nin geleceğinin parçaları, mücadele etmek istiyorsak kuralına göre oynamalıyız. Mısır, İsrail, Lübnan ile anlaşma yapacak pozisyonda değilsek, yapmışçasına proaktif olabilmek için Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan etmemiz lazım. Sınırlarımız belli olsun” dedi.
“MEKAN İSİMLERİNİN RUHU VARDIR: EGE DEĞİL, ADALAR DENİZİ’DİR”
Konuşmasında geçmişte Ege’ye Adalar Denizi dendiğine ve mekan isimlerinin ruhlarının olduğuna dikkat çeken Yaycı, “Ege Yunan ismidir. Bir yerdeki mekan ismi geçmişin ruhunu taşır ve ileriye taşır. Bizden önceki nesillerin de ruhunu taşır. Mekan isimleri bir milletin sahipliği belirtir. Fetihlerden sonra isimler değişmiştir. Eğer bu Yunan ismi ise bunun asıl sahipleri sanki onlarmış imajı oluşuyor. Yunanistan’ın bir yerini Türkçe isimle kullanalım düşüncemiz hiç olmadı çünkü o ülkenin egemenlik hakkı olarak kabul ederiz ama Yunanlar böyle değil” dedi.
“ADALARIN HİÇBİRİNİ YUNANLARDAN ALMADIK”
Adalar Denizi’ndeki adaların hiçbirini ecdadımızın Yunanlardan almadığını dile getiren Yaycı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Halkımızın üzerinde ciddi bir algı operasyonu yapılmaktadır. Sanki ecdadımız bu adaları Yunanlardan almıştır ve Lozan ve Paris anlaşmalarıyla aslına rücu etmiş gibi bir anlayış var. Biz bu adaları Venediklilerden, Cenevizlilerden aldık. Yunanlardan almadık. Bu adadakiler Rumca konuşuyor. Çünkü Roma İmparatorluğu’nun etkisi altında kaldıkları için onların dili ile konuşurlar. Girit’in ve Rodos’un da çoğunluğu Yunanlı değildir.”
“YUNANİSTAN’IN ADALARINI SİLAHLANDIRMASININ AMACI BATI ANADOLU’YU İSTİLA ETMEKTİR”
23 adanın hemen hepsinde 18’i net olmak kaydıyla gayri askeri statünün Yunanistan tarafında ihlal edildiğine dikkat çeken Yaycı, “Yunanistan devir şartını ortadan kaldırmıştır. Gayri askeri statüde olmak kaydı vardır. Meşru müdafaa için buraları silahlandırıp askerlendirdik sözü var. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğundan beri Yunanistan’ın hiçbir adasına saldırı ve işgal söz konusu olmamıştır. Dolayısıyla bu meşru müdafaa mazereti dayanaksızdır. Adalar Denizi’nde Türkiye’den başka kıyıdaş yok. Türkiye’ye karşı silahlandırıyor demektir. Türkiye’nin saldırısı yoksa bu savunma amaçlı değil, taaruzi amaçlıdır. Türkiye’nin zayıf bir anında Batı Anadolu’yu işgal için yapılan bir hazırlıktır. Bunu herkesin bu şekilde duyurması gerekir. Yunanistan’ın adalarını silahlandırmasının amacı Batı Anadolu’yu istila etmektir” diye konuştu.
KARADENİZ’DE AYNI PROBLEMLER YAŞANIR MI?
Doğal kaynak rezervlerinin ortaya çıkmasıyla benzer problemlerin Karadeniz’de yaşanabilme ihtimaline ilişkin açıklamalarda bulunan Yaycı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Karadeniz 1986 yılında Münhasır Ekonomik Bölge etti. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu MEB ilan etme tecrübemizin olduğunu gösterir. Türkiye cephe ülkesiyken Karadeniz’de en büyük kıyıdaş Sovyetler Birliği iken Karadeniz’in yarısın MEB ilan edilmiştir ve anlaşmalarla bunu pekiştirmiştir. MEB ilan ettiğimiz için kıyıdaşlarla hiçbir sorunumuz yoktur. Anlaşmalarla teyit ve tescil edilmiştir. Karadeniz’de çıkacak her türlü enerji kaynağını kendi MEB’mizde rahatlıkla çıkartıp, kullanabiliriz.” (DHA)