Prof. Dr. Sayıner: Virüs, doğası gereği sürekli mutasyona uğruyor
Dünyada olduğu gibi ülkede de mutasyona uğrayan virüsten aşılara kadar pek çok konu gündemin ilk sıralarında yer alıyor. Mikrobiyolog Prof. Dr. Sayıner, virüsle mücadelede sürecin etkili önlemlerle kontrol altında tutulacağına dikkat çekiyor.
Dünyada olduğu gibi ülkede de mutasyona uğrayan virüsten aşılara kadar pek çok konu gündemin ilk sıralarında yer alıyor. Mikrobiyolog Prof. Dr. Sayıner, virüsle mücadelede sürecin etkili önlemlerle kontrol altında tutulacağına dikkat çekiyor.
Virüsün mutasyona uğraması sonucu pek çok ülkede önlemler yeniden sıklaştırıldı. Türkiye’de şeffaflıktan uzak bir şekilde yürütülen salgın sürecinde neredeyse 1 yıla yaklaşıldı. Aradan geçen onca zamanda bilim insanlarına kulak tıkanıp etkili önlemlerin alınmaması yüksek vakalara ve ölümlere sebep oldu.
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Tıbbi Viroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arzu Sayıner, “Ekonomik kayıpları önlemek adına normale dönmeye çalışıldığında sayılar hızla artıyor. Aynı hataları tekrarlamamak gerekecek” dedi. Prof. Dr. Sayıner ile mutasyona uğrayan virüsten aşılara kadar pandemiyi geniş şekilde ele aldık.
► Pandemi ile mücadele gelinen aşamada durum nedir? İktidarın pandemi ile mücadelede başarılı olduğu söylenebilir mi?
İzmir ve hastanemiz için elimizde olan verileri incelediğimizde, mart- nisan aylarındaki ilk dalgadan sonra mayıs-haziran-temmuz aylarında saptanan enfekte kişi sayısının azalarak neredeyse düz bir çizgi şeklinde ilerlediği iyi bir dönem geçirdik. Ekim 2020’den başlayarak sayılarda, önceki dönemin 3 katını aşan ciddi bir artış oldu. Bu dalga kasım sonunda tepe noktasına ulaştı ve sonra alınan önlemler sayesinde inişe geçti. Bu yaşadıklarımız salgına yönelik önlemlerin sadece bireysel boyutta kalmaması gerektiğini gösteriyor. Kişiler önlemlerini almalı ama toplumsal bir araya gelmeleri önleyecek, süreci kontrol altında tutacak kararlar gerekli. Bu tür kararların uygulandığı dönemlerde farkı görüyoruz. Ekonomik kayıpları önlemek adına normale dönmeye çalışıldığında sayılar hızla artıyor. Aynı hataları tekrarlamamak gerekecek.
► Virüsün mutasyona uğraması büyük bir tehlikeye işaret midir?
Virüs, doğası gereği sürekli mutasyona uğruyor. Çeşitli kurumlar, ülkeler, bu değişiklikleri izleyen programlar yürütüyorlar ve verilerini açıklıyorlar. Bugüne dek virüsta binlerce mutasyon saptandığını görüyoruz. Ancak bunların çoğu hastalığın gidişine etki etmeyen, küçük sayılabilecek değişiklikler idi. Aralık başından beri fark edilen, önce İngiltere’de, daha sonra birçok ülkede saptanan, VOC 202012/01 veya B.1.1.7 kod adı ile isimlendirilen mutasyona uğramış virüs ise farklı özellikler gösteriyor. Virüsün genomu üzerinde çok sayıda mutasyon olduğu, bunların neredeyse yarısının virüsün yüzeyinde bulunan ve konak hücreye tutunup virüsün girmesini sağlayan S (“spike”) proteininde olduğu saptandı. Bu yeni mutasyona uğramış virüsün hücrelere daha kolay ve daha sıkı tutunabildiği, böylece daha kolay yayıldığına ilişkin bulgular var. Buna çok benzeyen bir başka mutasyona uğramış SARS-CoV-2 virüsü de Güney Afrika’dan hemen hemen aynı günlerde bildirildi. Bu mutasyonlara sahip virüsların daha hızlı yayılacağı ve enfekte kişi sayısını arttıracağından endişe ediliyor. Türkiye’de de Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü (HSGM) Laboratuvarları’nda yapılan çalışmalar ile farklı illerden 15 kadar kişide yeni mutasyona sahip virüs saptandı. Yayılımı izleyebilmek için S.B. HSGM tarafından bir çalışma başlatıldı. Bu amaçla, tanıda kullanılan PCR testine eklenecek bir ön tarama testi ile şüpheli virüslar bulunacak, daha sonra bunlardan yapılacak ileri dizi analizleri ile mutasyonlar incelenecek. İngiltere ve diğer ülkelerdeki gelişmelere bakınca bu mutasyonun yayılımının tamamen önlenmesinin pek mümkün olmadığı söylenebilir. Yayılımı yavaşlatmaya yönelik çabalar, aşı ile korunmayı sağlamak için zaman kazandırabilir. Şimdilik aşıların bu değişimden etkilenmeyeceği öngörülüyor. Virüsdaki değişiklikler ve aşılananlarda enfeksiyon oluşturup oluşturmayacağı yakından izlenmeye çalışılıyor. Bu alanda ne kadar çok analiz yapılırsa sorunu o kadar erken yakalama şansı olacaktır.
► BioNTech’in aşısının Çin aşısına oranla daha güvenilir olduğu ve dünyada daha yaygın kullanıldığı ifade ediliyor. Buna ilişkin düşünceleriniz nelerdir?
Bu salgını durdurmanın tek etkin yolu aşıdır. Aşıların önemini ve halk sağlığına kazandırdıklarını anlamak için tarihe bakmak yeterlidir. Çok sayıda enfeksiyon hastalıkları ancak aşı ile kontrol altına alınabilmiş hatta Çiçek hastalığında olduğu gibi dünyadan silinmiştir. COVID-19 için faz-3 aşamasını geçmiş, sonuçlarını açıklamış ve farklı ülkelerin otoriteleri tarafından onay almış aşıların sayısı giderek artıyor. Şu anda dünyada 13 milyon kişi aşı olmuş durumda, sayı her gün artıyor. Tüm bu gelişmeler, yaygın kullanıma giren aşılarla ilgili önemli bir güvenlik sorunu olmadığını gösteriyor. Bazı aşılarda nadir olarak alerjik reaksiyon bildirildi. Bunun söz konusu aşıların içindeki PEG (polietilen glikol) adlı maddeden kaynaklandığı düşünülüyor. Bu madde bazı kozmotik ürünleri gibi başka alanlarda da kullanılıyor.
Çin’de üretilen farklı aşılar olduğu için üretici firma veya aşı adı belirterek ifade etmek daha doğru olacaktır. Türkiye’nin aldığı Sinovac firmasının ürettiği CoronaVac isimli aşının faz-1 ve 2 sonuçları yayınlandı. Faz-3 çalışmaları Brezilya, Endonezya ve Türkiye’de yürütülmekte. Brezilya’da ki çalışmalar bitti ancak sonuçları henüz açıklanmadı. Üretici firmanın tüm ülkelerdeki çalışmaların bitmesini beklediği ve sonuçları tek rapor olarak yayınlamak istediği düşünülüyor ancak net bir açıklama da yapılmadı maalesef. Öte yandan aşılamanın geciktiği her gün yeni vakalar ve yeni ölümler demek. Bu nedenle Türkiye’de yürütülen çalışmalardan tamamlanan kısmı bir ara rapor olarak açıklandı. Henüz bazı gönüllülerin ikinci doz aşıları yapılmakta ve izlem süreci devam etmekte. Tüm veriler toplanınca yenidendeğerlendirme yapılması ve açıklanması bekleniyor. Ara rapor, umut verici olduğu için aşının ilk partisi getirtildi. Sağlık Bakanlığı tarafından değerlendirmeler devam ediyor. Tamamlanınca aşıların uygulanması başlayacak. Faz-3 raporunun ne zaman açıklanacağını bilmiyoruz ancak bir ay içinde olması muhtemeldir. İçinde olduğumuz durumun acilliği nedeniyle, basamaklar hızlandırılmış ve birbiri içine geçmiş durumda. Sürecin beklenen sıra ile gitmiyor olması tüm soruların yanıtlanamamasına yol açıyor, öte yandan bu durum aşıda bir sorun var şeklinde de kabul edilmemeli diye düşünüyorum. Yeni veriler açıklandıkça durum netlik kazanacaktır.
► Ülkeye aşı daha yeni geldi ve Sağlık Bakanlığı bir aşılama takvimi de açıklamadı. Aşılama konusunda geç mi kaldık?
Aşı çalışmaları başladığında hangi aşının tüm basamakları en erken tamamlayarak gerekli izinleri alacağı bilinemiyordu. Bazı ülkeler birden çok üretici ile anlaşma yaparak bu açıdan avantaj elde etmiş oldular. Türkiye’nin neden bu şekilde davranmadığını bilemiyoruz. Aşı sağlamak için neredeyse bir yarış olduğu ve firmaların aşı üretme kapasitelerinin de bir sınırı olduğu göz önüne alınınca, bu anlaşmaların yapılmasında çeşitli faktörler rol oynamış olabilir.
Türkiye’ye gelen ilk parti aşı için şu anda kalite, etkinlik ve güvenilirlik testleri yapılıyor. Bu sürecin yaklaşık iki hafta içinde tamamlanması ve sonrasında TİTCK tarafından “Acil kullanım onayı” verilmesi beklenecek. Daha sonra aşılama başlayacak. Aşılama ne kadar erken başlarsa o kadar iyi. Ancak hızlandırılmış olsa bile bazı süreçleri beklemek gerekiyor.
► Çin’den Almanya’dan sipariş edilen aşı miktarı Türkiye için yeterli görünmüyor? Bu pandemi ile mücadelede bizi zaafa uğratmaz mı? Geciken her aşı yeni bir ölüm olasılığı demek değil midir?
Bu konuda mutlaka hedef popülasyon, aşılama hızı ve aşı üreticisinin talebi karşılama kapasitesi göz önüne alınarak bir planlama yapılması gerekiyor. Önümüzdeki günlerde yeni siparişler, yeni firmalar söz konusu olabilir. Aşılama ile korunma enfeksiyon ile mücadelede en etkili, ucuz, akılcı yoldur.
► Aşılamayı aile hekimlerinin yapması öngörülüyor? Aile Sağlığı Merkezleri bu yükün altından kalkabilirler mi?
ASM’lerin yanı sıra tüm hastaneler de, hem kendi çalışanlarını hem de belirlenen sıra ile halk aşılamasını yapacaklar. Bunun için Merkezi Hastane Randevu Sistemi (MHRS) kuruldu. İlk aşamada gelen aşı ile 1.5 milyon kişinin aşılanması bekleniyor. Sağlık çalışanları ile 65 yaş üstü ve kronik hastalığı olanlar ilk aşılanacak grubu oluşturuyor. Kişilerin aşılama sıralarını e-Nabız üstünden veya Aile hekimlerinden öğrenebilecekleri açıklandı. Toplu yaşam merkezlerinde ve evinden çıkamayacak durumda olanlar için gezici ekiplerin kurulacağı anlaşılıyor. İzlenecek yöntemin detayları önümüzdeki günlerde açıklanacaktır. Önceki aşılama programlarından da biliyoruz ki Türkiye, aşılama programlarını yürütme konusunda çok deneyimli ve başarılı bir ülke. Sağlık çalışanları bu konuda bilinçli, donanımlı ve her zamanki gibi özverili. Bir kez aşı sağlandıktan sonra sürecin daha kolay yürütüleceğini düşünüyorum.