Siyaset-tarikat ilişkisinin son halkası: Adnan Oktar operasyonu
Kamuoyunda ‘Harun Yahya’ ve ‘Adnan Hoca’ isimleriyle bilinen Adnan Oktar’ın önceki gün gözaltına alınması gözleri bir kez daha tarikat ve cemaatlere çevirdi.
CAN UĞURBİRGÜN- Kamuoyunda ‘Harun Yahya’ ve ‘Adnan Hoca’ isimleriyle bilinen Adnan Oktar’ın önceki gün gözaltına alınması gözleri bir kez daha tarikat ve cemaatlere çevirdi. Oktar hakkında çocukları taciz etmekten vergi kaçırmaya kadar 30’dan fazla suçlama bulunuyor. Türkiye’nin en ‘sansasyonel’ tarikatlarından biri olan Adnan Hoca ekibine yönelik bu operasyon, yandaşlarca ‘sevinçle’ karşılandı. Tıpkı FETÖ operasyonlarında olduğu gibi bu operasyonda da yandaşlar operasyonun hemen ardından sanki bugüne kadar bu grupla bağları yokmuş gibi kararı alkışladılar. Hükümet kanadından da cemaatin kötülüklerinin sıralandığı açıklamalar geldi.
Şimdi merak edilen soru şu: Neden Adnan Oktar için şimdi düğmeye basıldı?
Hükümetin son dönemde en sık başvurduğu yöntemlerin başında bu geliyor aslında. Kendisiyle anlaşmazlığa düşen ya da ‘işlerinin bittiği’ tarikatlara yönelik bir operasyon yapılıyor, ardından o tarikatların ne kadar ‘yanlış ve ahlaksızca’ işler yaptığı yandaş medya tarafından kamuoyuna anlatılıyor. 12 Eylül 1980 Darbesi’nin ardından Türk-İslam sentezi doğrultusunda önleri açılan tarikat ve cemaatlerin AKP döneminde devletin tüm kademelerine nasıl yerleştirildiğini 15 Temmuz’daki FETÖ’nün darbe girişiminde gördük. Bu süreçten itibaren AKP daha ‘titiz’ davranmaya başladı. Kendisine biat eden cemaat ve tarikatları devletin tüm kademesine yerleştirmeye devam ederken arasının açık olduklarını ise Abdullah Kuytul’un Furkan Vakfı, FETÖ ve son olarak da Adnan Oktar ekibinde görüldüğü üzere tasfiye ediyor.
Birçok tarikatın devletin tüm kademesine nasıl girdiği net biçimde görülüyor. Menzil tarikatının Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere bürokrasinin kilit mevkilerinde örgütlendiği, önünün açıldığı biliniyor. Yine İsmailağa tarikatının ‘ihya edildiği’ sır değil. Süleymancıların eğitimdeki kadrolaşması tüm hızıyla sürüyor. İlim Yayma, Ensar gibi vakıfların “kamuya yararlı dernek” statüsüne alınarak devlet tarafından açık bir şekilde desteklenerek, kamu kaynaklarının bu gruplara aktarılması devam ediyor.
AKP’li Üsküdar Belediyesi’nin tarikat ve cemaatlerle kurduğu ilişkiye bakmak dahi siyasi iktidarın bu yapıları nasıl desteklediğini görmek açısından yeter. Üsküdar Belediye Meclisi’nin CHP’li Üyesi Avukat Banu Gün Öztürk’ün AKP’li Üsküdar Belediyesi ile çeşitli kurumlar arasında imzalanan protokollere ilişkin soru önergesine verilen yanıt, Üsküdar’daki birçok taşınmazın cemaat ve yandaş vakıflara tahsis edildiğini ortaya çıkardı.
Üsküdar Belediyesi’nin kıyak yaptığı tarikat ve cemaat yurtları şöyle: İlim Yayma Cemiyeti, Kurucuları arasında AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da yer aldığı ‘İnsan ve İrfan Vakfı’, Birçok AKP’li vekilin kurucuları arasında yer aldığı Nil Eğitim ve Yardımlaşma Derneği (NEYAD), Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı, Kaçak yurtlarda çocukların cinsel istismarına sebep olan Ensar, Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yönetiminde olduğu Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV), destekçileri arasında Esra Albayrak, Sümeyye Erdoğan, Erdoğan Demirören, Ethem Sancak ve Ali Ağaoğlu gibi isimlerin yer aldığı Toplumsal Gelişim Merkezi Eğitim ve Sosyal Dayanışma Derneği (TOGEM-DER). Listede adı geçen vakıflara kamu arazileri ya bedelinin çok altına ya da bedelsiz biçimde tahsis edildi.
Üsküdar Belediyesi dışında hem belediyelerde hem de kamu kurumlarında tarikat ve cemaatlere büyük kolaylıklar sağlandığı biliniyor. Dün ise değişen hükümet sisteminin ardından eğitim alanında yapılan gerici protokollerin ilki imzalandı. Milli Eğitim Bakanlığı, Nurcuların Mersin kolu olarak bilinen “Hayalhanem” isimli oluşumun okullarda etkinlik düzenlemesine izin verdi.
Örnekler çoğaltılabilir çünkü neredeyse kamu kurumlarının tamamında tarikatlara buna benzer ‘kolaylıklar’ sağlanıyor. Seçim zamanlarında AKP’ye ve Erdoğan’a desteğini açıklamakta sakınca görmeyen tarikatların bu isteklerinin ardında yatan olguların başında söz konusu ‘kıyaklar’ geliyor.
Adnan Oktar’ın AKP’yle bağı
Adnan Oktar’ın adını kamuoyu yıllardır duyuyor. 80’lerden itibaren Oktar adı Türkiye’nin gündeminde. Son dönemde kendi kanalında kadınların ve dansların yoğunlukta olduğu programları ile İslamcı camianın tepkisini çekti. Bu işin magazinel kısmı olmakla birlikte Nurcu kimliği ile bilinen Adnan Oktar’ın AKP’yle ilişkileri oldukça eskiye dayanıyor. ‘Kimdir Adnan Oktar’ dendiğinde bundan çok değil 2-3 sene öncesine kadar iktidarın desteği ile okullarda Evrim karşıtı panellerin düzenleyicisi diyebiliriz. Dünyadaki evrim karşıtı Hıristiyan ve Yahudi kökenli tarikatların desteği ile finansını sağlayan Adnan Oktar ekibi, Türkiye’de çok ciddi iktidar desteği sağladı. Bu basit bir destek değildi, yurdun neredeyse birçok noktasında lise ve dengi okullarda Adnan Oktar ekibine alan açıldı. Bu ekiplerin bilimsel hiçbir yanı olmayan bilgilerle gençlere ulaşmaları teşvik edildi.
Adnan Oktar ekibinin birçok vakfı bulunuyor. Evrim karşıtı kampanyaları; Milli Değerleri Koruma Vakfı, Bilim Araştırma Vakfı gibi kuruluşlar üzerinden yaparken bu vakıflar yıllarca kamu kurumlarının desteği ile etkinlikler gerçekleştirdi. Bugün yandaş kalemlerin ciddi suçlamalar yönelttiği Oktar ve ekibiyle ilgili durum hep böyle gergin değildi. Oktar, İslamcı basının yıllar ‘Hocamız’ dediği bir isim olageldi. Akit, Yeni Şafak ve Milli Gazete gibi gazeteler yıllarca ‘Hocalarını’ savundu. Bu gazetelerde Oktar’ın yazıları yayımlandı. Oktar’ın kitapları ‘maneviyatına bağlı gençler yetiştirmek’ için yine bu yayın organlarınca kullanıldı. Akit gazetesi işi biraz daha ileri götürerek Adnan Oktar’ın kitaplarını promosyon olarak dağıttı. Söz konusu yayın gruplarının ve AKP’nin önde gelen isimlerinin Adnan Oktar’la ekonomik ilişkilerinin iyi olduğu dönemlerde alışverişleri büyük bir iştahla devam ettirildi. Bugüne geldiğimizde karşımızdaki tablo yabancı değildi. Dün FETÖ’ye büyük bir ‘muhabbet’ besleyip bugün terörist ilan edenler, Adnan Oktar ve ekibi için de aynı şeyleri yapıyor. Oktar’ın bilimdışı bilgilerle safsatalarla yüklü yayınlarını liselere, üniversitelere yandaşları aracılığıyla sokanlar bugüne geldiğimizde Adnan Oktar’ı suçlu ilan edebiliyor.
»Evi mühürlendi
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından önceki gün sabaha karşı Adnan Oktar’ın Çengelköy’de bulunan evi operasyon sonrasında mühürlendi. Önceki gece arama çalışmaların bitmesinin arından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Çengelköy’deki evinin mühürlendiği görüldü. Polis ekipleri evinin önünde güvenlik önlemi aldı.
»Casusluk suçlaması
Adnan Oktar ve örgütüne yönelik başlatılan operasyonda şüphelilerle ilgili dosyada “Siyasi ve askeri casusluk” suçlaması da yer aldı. Sözcü’nün haberine göre; Oktar’ı izleyen polis, onun İsrailli milletvekili Yehuda Glick ile görüştüğünü tespit etti. İsrailli misafirini İstanbul’daki bir otelde ağırlayan Oktar’ın ona bazı bilgiler aktardığı iddia edildi. Yine iddiaya göre Oktar ve adamlarının, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yakınlarıyla ilgili edindikleri bilgileri İsrail’e aktardığı araştırılıyor. Polis, bu milletvekilinin de bu bilgileri İsrail’in gizli haber alma teşkilatı MOSSAD’a aktardığını öne sürdü.
»Kumaşçı kaçtı
Adnan Oktar’a yönelik düzenlenen operasyonda Cemaat üyesi kadınlardan çoğu önceki gün gözaltına alındı ama Serap Akıncıoğlu, Ayça Gökçaylar ve Tülay Kumaşçı’nın kaçtığı iddia edildi. Operasyonlarını aralıksız sürdüren Mali Şube ekipleri, Serap Akıncıoğlu ve Ayça Gökçeaylar’ı gözaltına aldı. Adnan Oktar’ın grubunda yönetici konumunda olduğu iddia edilen Tülay Kumaşçı ise henüz bulunamadı.