Emin Çölaşan'dan Melih Bulu'ya istifa çağrısı: 'Yarın ilk tekmeyi onlardan yiyecek...'
Sözcü yazarı Emin Çölaşan, Erdoğan'ın imzasıyla Boğaziçi Üniversitesi'ne Melih Bulu'nun atanmasının ardından başlayan protestoları köşesine taşıdı.
Sözcü yazarı Emin Çölaşan, Erdoğan'ın imzasıyla Boğaziçi Üniversitesi'ne Melih Bulu'nun atanmasının ardından başlayan protestoları köşesine taşıdı.
"Sen gücünü nereden aldığını zannediyorsun? Unutma, bugün sana destek verenler, yarın yıprandığını görünce seni anında satışa getirip feda ederler. Bay Melih Bulu'nun şimdi yapması gereken en olumlu iş, daha fazla gecikmeden istifa etmesidir" görüşünü dile getiren Çölaşan'ın bugünkü yazısı şöyle:
"Sevgili okurlarım, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne Melih Bulu isimli bir şahıs dışarıdan atandı. Tepeden inme talimatla… Ve sadece üniversite değil, Türkiye'de kaynamaya başladı. Polisiye olaylar birbirini izliyor. Öğrenciler gözaltına alınıyor, tutuklanıyor, üzerlerine gaz sıkılıyor. Sonra da onlara birileri tarafından “Terörist (!)” deniliyor.
Türkiye bu gibi olaylara geçmiş yıllarda da tanık olmuştu. Örneğin ODTÜ Rektörlüğüne Hasan Tan isimli biri atanmıştı. Bütün derdi ODTÜ'yü solcu öğrencilerden temizleyip yerlerine ülkücüleri yerleştirmekti. O hiç değilse daha dürüsttü, yapacağını açıktan yapıyordu. Amacına ulaşmak için üniversiteye silahlı militanları işçi kadrosuyla doldurdu. Bir sürü çatışma çıktı, Türkiye birbirine girdi… Ve Hasan Tan isimli rektör gördü ki pabuç pahalıdır, istifa edip gitmek zorunda kaldı. Onun gidişiyle birlikte çatışmalar durdu.
Şimdi sırada yeni bir rektör var! Sen bir üniversitenin yönetiminde en yüksek düzeyde görev alıyorsun ama istisnasız herkes sana karşı. Yüzlerce hoca üniversitenin binalarına sırtlarını dönüp seni protesto ediyor. Pankartlar açılıyor… “Git” deniliyor. Öğrenciler direnişte. Sadece üniversite yerleşkesinde değil, cadde ve sokaklarda da öyle.
Geçmişte örneklerini çok yaşadık, tecrübelerle sabittir…Bir yönetici bu durumlara düştüğü takdirde işin sonunu getiremez. Şimdi düşünün ki, rektör yardımcılarını bile seçemiyor. Kime gitse isteği reddediliyor.
Boğaziçi öyle sıradan bir yer değil. Türkiye'nin en seçkin üniversitelerinden biri. Buraya girebilmek için en yüksek puanları almanız gerek. Yani özetle söylemek gerekirse onlar üniversite sınavlarının en başarılı, en seçkin öğrencilerinden bir kesim. Herhangi bir şahıs böyle bir kuruma tepeden inme getirilince, başka bir deyişle paraşütle indirilince, işin sonunu da düşünmek zorunda… Beyefendi dün konuştu… “Asla istifa etmeyeceğim.” Gücünü acaba kimlerden alıyor?
Sen gücünü nereden aldığını zannediyorsun? Unutma, bugün sana destek verenler, yarın yıprandığını görünce seni anında satışa getirip feda ederler. Bay Melih Bulu'nun şimdi yapması gereken en olumlu iş, daha fazla gecikmeden istifa etmesidir.
Üniversiteler AKP iktidarının güç gösterisi yapacağı, toplumla inatlaşacağı yer değildir. İnsanoğlunun özellikle dikkat etmesi gereken kuralların başında bir gerçek vardır: İstenmediğin yerde kalmamak…
Ben bu gazetenin bir yazarıyım. Gazete yönetiminden artık istenmediğim konusunda bir duyuru alsam, burada bir dakika bile durmam. Hele aç ve açıkta değilsem hiç durmam! Ama bazı konular vardır, direnmek işe yaramaz. Üstelik mensup olduğun kuruma ve topluma da büyük zararlar verir.
Üniversiteler bilim yuvasıdır… Üniversiteler parti militanı gibi çalışan ve gücünü iktidardan alan kimselerin rektörlük ve yöneticilik yapacağı yerler değildir. Şimdi bazıları diyecektir ki “Yaa kardeşim, parti militanı olmayan kaç rektör var ki sen bunları söylüyorsun!..” Ne yazık ki doğrudur. Diyanet, TRT ve bütün kurumlar gibi üniversiteler de günümüzde AKP'nin arka bahçesine dönüştü.
Çiçeği burnunda, istenmeyen rektör Melih Bulu Türkiye'nin geçmişte yaşadığı olayların farkında mıdır, doğrusunu isterseniz bilemiyorum. Ancak geçmişten ve ülkemizin bugün içerisinde yaşadığı kargaşa ortamından ders almasını diliyorum. ODTÜ Rektörü Hasan Tan'ın başına gelenleri, böyle direnmelerin hiçbir işe yaramadığını özellikle bilmesi gerekir.
Bu beyefendi rektör atanalı haftalar geçti… Ve bir kez olsun üniversitenin hocalarını, ya da öğrenci temsilcilerini çağırıp onlara sorma zahmetine katlanmadı: “Arkadaşlar benden ne istiyorsunuz, talepleriniz nelerdir? Önce onları masaya yatıralım da sonrasına bakarız…”
Bunu bile yapamadı. Yapmaktan korktu.
Unutmasın, yarın zora düştüğünde onu bugün koruyanlardan ilk tekmeyi yiyecek olan kendisidir. Sonra sakın ola ki “Güvendiğim dağlara kar yağdı, ihanete uğradım” deyip ağlaşmaya falan kalkışmasın. İstifa etsin, bir an önce adam gibi gitsin!"