Deniz Zeyrek, Mehmet Cengiz'e seslendi: Siz de biraz az kazanın, gözünüz doysun!
Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, Rize'nin İkizdere ilçesindeki taş ocağı tartışmasını yazdı. Köylülere destek veren Zeyrek, Cengiz Holding'in sahibi Mehmet Cengiz'e seslendi: "O köylü kadınları ağlatmayın, coplatmayın!"
Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, Rize'nin İkizdere ilçesindeki taş ocağı tartışmasını yazdı. Köylülere destek veren Zeyrek, Cengiz Holding'in sahibi Mehmet Cengiz'e seslendi: "O köylü kadınları ağlatmayın, coplatmayın!"
Zeyrek'in bugünkü yazısı şöyle:
Rize'nin İkizdere İlçesi'nde bir taş ocağı kavgası var.
Bir tarafta İkizdere köylüleri. Dağlarını, taşlarını ormanlarını korumaya çalışıyor.
Diğer taraftaki “İş adamı Mehmet Cengiz” ise biraz daha fazla kazanabilmek için kendi doğup büyüdüğü, ekmeğini yediği toprakları, dağları, ormanları tıraşlamak istiyor.
Devletin normal şartlar altında köylülerin yanında durması lazım. Ancak her zamanki gibi iş adamı Mehmet Cengiz'in yanında.
Jandarmanın asli görevi aslında ormanı korumak. Ancak onlar da ağacı koruyacaklarına, dozerlerin safında yer alıp ağacı korumaya çalışan köylüleri copluyor.
★★★
Benim bu konuda söyleyecek çok sözüm var. Ancak yöre halkına kulak vermenin daha doğru olduğunu düşünüyorum.
O yüzden bugün köşemi, İkizdereli bir köylü kadına devredeceğim. Videosunu, çevre ve doğa konusunda duyarlı çıkışlarıyla çok takdir ettiğim ünlü sanatçı Tarkan Tevetoğlu paylaşmıştı.
Mümkün olduğu kadar köylü kadının konuştuğu gibi aktarmaya çalıştım (ama siz yine de internette o videoyu bulun ve kendi sesiyle dinleyin lütfen). İş adamı Mehmet Cengiz de umarım dikkatlice okur:
“(Arkasındaki arı kovanlarını göstererek) Bunlar benim peteklerum. (Sol tarafı göstererek) Buralar çaylıklarım. Burası bizim çöyümüz.
Bizim Rize'de yerimiz yok, İstanbul'da yerimiz yok.
Gidecek hiçbir yerimuz yok. Geçimimizi buralardan sağlayruz. Eger buraya taş ocağı olursa bizim buralarda hiçbir şey olmaz, yetişmez.
Bakın çok kar yağardi, derelerimiz çok şirin akardi. Yaylanin dağlarini traşladilar, derelerimiz, karlarimız hep kurudi. Sularımız bile akmayu.
Ben buraya doğdum biyüdüm. Dışarıdan celmedum.
Bizim bu aşağıdaki dere o kadar hızlı akardi ki sesinden evde yatamazduk.
Bakın şimdi derenin sesi bile çıkmayu. Bir kaşık su gelayi.
Şimdi sıra geldi İşkencederesi'ne. Oranın dağlarini kiracaklar. O güzelim vadiyi kiracaklar, yok edecaklar. Bu insanlar nere gidip geçinecek?
Herkesin tuzi kuri tabi. Biz ne yiyeceğuk, ne içeceğuk?
Bizi duşinen var mu?
İşkencederesi'nden hiçbir şey alamazlar. Millet oranin borcini fazlasiyla ödemiştur.
Bakın orada bizim evin sol tarafından 1 ton çay kesiyduk. Sağ taraf mısırlık, fasilyeluktu.
Aşağı taraflar, görünen yollar hep çayir, çimenluk idiler.
Biz o İşkencederesi'nde 30 baş hayvan bakayduk.
Benim babamın çocukları 15 tane. Dokuz da amcamınkiler. Bir amcamın daha vardı. Biz hep birlikte ordan geçinduk. O ormanlardan, o meşelerden, o çayırlardan, o çimenluktan.
Biz devletten alacaklıyuk. Devlete borcumuz yoktur.
Şimdi bir orman, onu da takmayiler, onu da alayiler.
O taşların o ağaçların hepisinin cani var.
O ağaçları sen gidip kesiyisun. Biz bir odun edip de yakmadık. Kömur aldık yakiyik. Yaşlarını tutmayik. Tutsaydı aha o orman öyle yetişmezdi.
Bir orman, bir ağaç kaç seneye büyüyi? (Bir ağacı göstererek) 47 yıldır bir ağacı böyüttüm aha eyle.”
★★★
Köylü kadın daha ne desin?
Durumu daha nasıl izah etsin?
İş adamı Mehmet Cengiz bilir mi taşın, ağacın canı olduğunu?
Bilir mi bir ağaç, bir fidan kaç yılda büyür?
Bilir mi o para basarken hemşehrilerinin başına ne gelir?
Kendisine sormak isterim:
Mutlu musun iş adamı Mehmet Cengiz?
Daha fazla dolar kazanacaksınız diye hemşehrilerinizi, o köylü kadınları ağlatmaya, coplatmaya değer mi?
Neymiş efendim kayaları uzaktan getirirlerse maliyet artıyormuş.
Artsın bir zahmet!
Siz de biraz az kazanın, gözünüz doysun, azıcık kardan zarar edin!
O güzelim doğaya, o muhteşem yaylalara kıymayın. O köylü kadınları ağlatmayın, coplatmayın!
Neticede şu dünya üç günlük dünya iş adamı Mehmet Cengiz…
Kuşlar göçüp gidiyor, ağaçlar devriliyor, çiçekler soluyor, dereler kuruyor, insanlar ölüyor, geriye sadece ahı kalıyor.
O ahı almamak lazım!
Muhafazakar biri olduğunuzu söylüyorsunuz iş adamı Mehmet Cengiz.
O zaman en az diğer işleri bildiğiniz kadar iyi bilirsiniz:
O dört kolluya cepsiz kefenle konulduğumuzda arkamızdan imam “çok parası var mıydı” diye değil, “hakkınızı helal ediyor musunuz” diye soruyor.
Cemaat de sadece “helal olsun” ya da “etmeyrum” diyor.
Hangisini tercih edeceğinizi siz bilirsiniz!