Yılmaz Özdil: Ramazan bayramına kalmadan tıpış tıpış Sisi'nin ayağına gittiler

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, "'Rabia işareti yapan arkadaşlara müjdemi vereyim, ramazan bayramına kalmadan darbeci katil denilen Sisi'yle masaya otururuz, orucunuzu Mısır hurmasıyla açmaya hazır olun' demiştim." hatırlatmasında bulundu.

Yılmaz Özdil: Ramazan bayramına kalmadan tıpış tıpış Sisi'nin ayağına gittiler

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, "'Rabia işareti yapan arkadaşlara müjdemi vereyim, ramazan bayramına kalmadan darbeci katil denilen Sisi'yle masaya otururuz, orucunuzu Mısır hurmasıyla açmaya hazır olun' demiştim." hatırlatmasında bulundu.

Özdil'in bugünkü yazısı şöyle:

İki ay önce “Akp'nin iftar toplarına benzediğini, gümbür gümbür gürültü çıkardığını, ama parça tesirsiz olduğunu” yazmıştım.

“Rabia işareti yapan arkadaşlara müjdemi vereyim, ramazan bayramına kalmadan darbeci katil denilen Sisi'yle masaya otururuz, orucunuzu Mısır hurmasıyla açmaya hazır olun” demiştim.

Vay sen misin bunu diyen… Yandaş ekranlarda organize şekilde linç kampanyası başlatmışlar, suç duyurusunda filan bulunmuşlardı.

Netice kardeşim?

Ramazan bayramına kalmadan, tıpış tıpış Sisi'nin ayağına gittiler.

Mısır'la masaya oturdular, Sisi ne istiyorsa hepsini kabul ediyorlar.

Çünkü…

Padişahımız efendimiz zat-ı şahane Abdülhamit han hazretleri, memlekette adam kalmamış gibi, henüz 17 yaşındaki Abbas Hilmi paşa'yı Mısır'ı yönetsin diye hıdiv yapmıştı.

Ama, bıyıkları yeni terleyen sayın paşamız, hem basiretsiz olduğu için, hem İngiliz kuklası olduğu için, hem de çölden mölden sıkılıp İsviçre'de yaşadığı için Mısır'a pek uğramıyordu.

Padişahımız efendimiz, sayın paşamızı Mısır'da tutabilmek için seyahat etmesini bile yasaklamıştı ama, sayın paşamız ferman merman sallamıyordu, İtalya, İngiltere, dört dönüyordu.

Zahmet edip arada sırada payitaht'a geldiğinde bile ruhu daralıyordu, İstanbul'a sığamıyor, Nimetullah isimli yatına atlıyor, soluğu püfür püfür Dalaman'da alıyordu.

Avlanmaya meraklıydı, Dalaman o zamanlar ideal av bölgesiydi, tavşanlar, geyikler cirit atıyordu, Dalaman babasının çiftliğiydi, babası ölünce tapusu kendisine kalmıştı.

E koskoca hıdiv tabii…

Çadırda yatacak hali yok.

Etrafındaki yalakalara emir verdi, “buraya şöyle şanıma yakışır şatafatlı bir av köşkü dikin” dedi.

“Birader, sen Mısır valisi değil misin, niye Mısır yerine Dalaman'ı imar ediyorsun?” demesinler diye, dedikodulara karşı önlemini aldı, “İskenderiye'ye de şöyle güzel bir tren garı dikin” dedi.

Çekti, İsviçre'ye gitti.

Diktiler…

Ama, adresleri karıştırdılar iyi mi!

Tren garını Dalaman'a, av köşkünü İskenderiye'ye diktiler.

İnşaatlar bir seneden fazla sürmüştü, sayın paşamız bir seneden fazladır yalakalarıyla beraber İsviçre'de yaşadığı için, planlarda ve adreslerde karışıklık yapıldığını farketmemişlerdi.

Yolunuz düşerse, Dalaman tarım işletmeleri genel müdürlüğüne uğrayın lütfen…

Dünya tarihinin, önünden tren geçmeyen, rayları bile olmayan, ilk ve tek tren garı, hâlâ orada!

Pencereleri gişe şeklinde, etrafında inekler otluyor.

En yakın demiryolu teee 180 kilometre uzakta, Aydın'da.

İşte bu liyakat kafası (!) nedeniyle, dünyanın en bereketli topraklarına sahibiz ama, topraklarının yüzde 95'i çöl olan Mısır'dan pirinç ithal ediyoruz.

İşte bu nedenle, Mısır'ın Dimyat limanından pirinç getirirken, evdeki bulgurdan oluyoruz.

İşte bu nedenle, zamanında Mısır'dan topladığımız vergilerle Mısır Çarşısı yapmışız ama… Bugün Mısır Çarşısı'nda sattığımız mısırı bile yurtdışından ithal ediyoruz.

İşte bu nedenle, Mısır'ı fethettik ve 300 sene orada kaldık ama, bir Allah'ın kulu çıkıp “nedir bu piramitler?” diye merak etmedi… Napolyon Mısır'da sadece bir sene kaldı ama, hiyeroglifi Fransızlar çözdü.

İşte bu nedenle, kendilerini “yeni Osmanlı” zanneden arkadaşlar “savulun bre gafiller” diye nara atmayı iyi biliyorlar ama…

Tıpkı hiyeroglif gibi, ne Mısır'ı okuyabiliyorlar, ne dünyayı anlayabiliyorlar, ne de coğrafyayı kavrayabiliyorlar.

Etiketler
Rabia Mısır Yılmaz Özdil Ramazan Bayramı