Alevi temsilcileri, 'düşkün' ilan etmeyi anlattı
Alevi inancında yüz kızartıcı suç işleyen ve inanca bağlı kalmayanların toplum dışı edilmesiyle sonuçlanan "yol düşkünü" ya da diğer tabiriyle "düşkün ilan etme" yaptırımı farklı bir konu altında gündeme geldi.
Alevi inancında yüz kızartıcı suç işleyen ve inanca bağlı kalmayanların toplum dışı edilmesiyle sonuçlanan "yol düşkünü" ya da diğer tabiriyle "düşkün ilan etme" yaptırımı farklı bir konu altında gündeme geldi.
Peki düşkünlük nedir?
İndependent Türkçe'den Ali Kemal Erdem, 'düşkün' kavramını Alevi inancında ne anlama geldiğini Alevi kamuoyunda bilinen isimler ile konuştu.
''SUÇ İŞLEYENE, YOLUNA BAĞLI KALMAYANA DÜŞKÜN DENİR''
Garip Dede Cemevi Dedesi ve Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Celal Fırat, düşkünlüğü şöyle anlatarak sözlerine başladı:
''Düşkünlük: Alevilik inancının yaşamsal yasasıdır. Bu yasaya karşı suç işleyene düşkün denir. Yani yoluna bağlı kalmayan, ikrarından dönen veya ahdına aykırı davranan kişi düşkün ilan edilir.
İkrar vermek, ikrarında durmak; toplumsal adaletin temelidir. Bireyin tutum ve davranışları üzerinde etkilidir. Doğru, tutarlı, tarafsız düzeltilebilir her eyleme ikrar formuyla bakılır yani inancımız açısından yaptırım gücü olan sosyal bir yapıdır.''
''ELİNE, DİLİNE, BELİNE HAKİM OLMA ŞARTI"
Fırat, kendi içinde organize bir toplum olan Alevilerin tek sırrının "ikrar" olduğunu belirterek, bunun da temel olarak yaşam boyu düzgün insan olma sözü vererek, "Hak-Muhammed-Ali bağlılığı, eline, diline, beline hakim olma anlamına geldiğini söyledi.
Fırat, bu sözleri veren kişinin pirin yani dedenin huzurunda şahitlerin önünde ikrarını verdiğini hatırlattı.
Bu yapı sayesinde geçmişte Alevi aile ve toplum yapısı içerisinde yüz kızartıcı suçların yok denecek kadar az yaşandığını öne süren Fırat, "Çünkü bize göre şahidi olan yalan söylemez, zina etmez, hırsızlık yapmaz, kusur ve ayıpları arayıp teşhir etmez" dedi.
''ALEVİLİĞİN KURALLARINI KABUL ETMEMİŞ BİRİ DÜŞKÜN İLAN EDİLEMEZ''
Alevi Düşünce Ocağı Başkanı Doğan Bermek ise öncelikle Aleviliği kabul etmeyen birinin düşkün ilan edilemeyeceğini belirtti.
Bermek, bir kişinin düşkün olması için öncellikle ikrar verip, Aleviliğin kurallarını kabul etmiş olmasının gerektiğini anımsatarak, bu kişinin sonradan kurallara uymaması halinde düşkün ilan edilebileceğini söyledi.
''BİR KİŞİ DİĞER BİR KİŞİYİ DURDUK YERE DÜŞKÜN İLAN EDEMEZ''
Düşkün ilan edilen kişilerin sonrada Aleviliğe dönmek istemeleri halinde "Düşkün Ocağı" olarak bilinen bir Alevi Ocağı'nın dedelerine başvurabileceğini kaydeden Bermek, "Hatalarını anlar, düzeltmek için çabalar, gayret gösterir ise Düşkün Ocağı'nın da onay vermesi halinde tekrar topluma dönebilir" diye konuştu.
Bermek, şöyle devam etti:
Bir kişinin Alevi kökenli olması, Alevi olduğu anlamına gelmez. Önce ikrar vermesi gerekir. Ayrıca isteyen istediğini düşkün ilan edemez. Kişinin bağlı olduğu dedenin huzurunda bir kişinin şikayeti halinde, dede, ikrarını bozduğuna kanaat getirirse o kişi düşkün ilan edilebilir.
''HAKSIZ ŞEKİLDE BOŞANMAK DÜŞKÜNLÜK SEBEBİ OLABİLİR''
Bermek, ayrıca bir Alevi'nin farklı bir inançtan bir kişiyle evlenmesinin düşkünlük olmayacağını ancak karşısındakine zarar verecek şekilde, haksız boşanmanın düşkünlük sebebi sayılabileceğini kaydetti.
''DÜŞKÜNLÜK YAPTIRIMININ TOPLUMSAL ZEMİNDE ANLAMI KALMAMIŞTIR''
"Alevi Hukuku" kitabında düşkünlüğü de anlatan yazar Ali Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Aleviler, yüzlerce yıl askere, polise, kadıya ihtiyaç duymadan varlıklarını sürdürmüştür. Burada toplumsal düzeni sürdüren vermiş oldukları ikrara bağlılıktır. Bireyler üzerinde düşkünlük yaptırımının gerçekleşmesi için bireyin öncelikle yola girmiş olması, Alevi hukukunu kabul etmesi gerekir.
Ancak geldiğimiz noktada Alevi toplumunun kendi kapalı yapılarında değil kentlerde kapitalizm koşullarında yaşamaya başlamasıyla ikrar vermiş insanların sayısı toplum içinde neredeyse yok aşamasına gelmiştir. Dolayısıyla Alevi toplumunun kendi hukukunu, kendi yaptırımlarını uygulama imkanı kalmamış, düşkünlük gibi yaptırımların toplumsal zeminde anlamı kalmamıştır.''
''ARTIK KİŞİ VİCDANINDA YAŞAYACAĞI HESAPLAŞMAYLA KENDİNİ DÜŞKÜN İLAN EDEBİLİR''
Yıldırım, günümüzde Alevi hukukunun, etiğine döndüğünü belirterek, düşkünlük yaptırımının artık ancak şu şekilde sürdürülebileceğini söyledi:
''Bir başkasının onun üzerinde uyguladığı yaptırımdan ziyade Alevi bireyin vicdanı etiği olmuştur. Alevi hukuku, artık Alevi bireyin vicdanındadır. O anlamda her 'Aleviyim' diyen kendi öğretisinin gereğine uygun olarak insani ve bireysel davranışlarına dikkat etmekle, kendini sorgulamakla vicdani olarak yükümlüdür. Kısaca kendi vicdanında yaşayacağı hesaplaşmayla kendini düşkün ilan edebilir, kendi vicdanında düşkün olur.''