Çorlu'daki faciayı anlattı: Birbirimize sarıldık...
8 Temmuz'da Çorlu'da yaşanan tren kazasında 2 kızını kaybeden acılı anne Funda Dikmen, yaşadıklarını anlattı.
Habertürk- Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 8 Temmuz günü raylardan çıkarak devrilen ve 25 kişinin ölümü 341 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan tren kazasından ölenler arasında Funda Dikmen'in kızları Özgenur Dikmen (23) ve Gülce Dikmen (16) ile yeğeni Sena Köse de bulunuyordu. Funda Dikmen, o gün kızları ve yeğeniyle birlikte akrabalarının düğününe gitmek için Uzunköprü'den trene binmişti. Tren, Muratlı'dan Çorlu istikametine ilerlediği sırada menfeze girince titremeye başladı. Funda Dikmen, kızı ve yeğenine sarılıp trenin durmasını bekledi. Ama saniyeler içerisinde vagonlar büyük bir gürültüyle yana devrildi. Dikmen, kaza anında başını çarpıp bayıldı. Gözünü açtığında ise sarıldığı kızları ve yeğeni oturdukları koltukta yoktu. Funda Dikmen kendine geldiğinde burnu kanıyor, travma geçiriyordu. Buna rağmen ayağa kalktı, her yerde kızlarını ve yeğenini aradı. Ama bulamadı. Sabaha karşı, Dikmen'in kızları Özgenur ve Gülce Dikmen ile yeğeni Sena Köse'nin cansız bedenleri trenin altından çıkarıldı.
"KÜÇÜK KIZIM TRENE BİNDİĞİNDE EMNİYET KEMERİ SORDU"
Funda Dikmen, kazadan 23 gün sonra ilk kez HABERTÜRK muhabirleri Hüseyin Şentürk ve Göksel Gürsoy'a konuştu. Kaza günü trenin Uzunköprü'de dolduğunu ve küçük kızı Gülce'nin daha trene bindiğinde emniyet kemeri sorduğunu söyleyen Funda Dikmen gözyaşları içerisinde kaza anını anlattı:
"Küçük kızım böyle şeylere çok dikkat ediyordu. Baktık emniyet kemeri yok. Alpullu'da aşırı yolcu alımı olmuştu. Neredeyse belediye otobüsünü geçmişti. Ayakta çok yolcu vardı. Muratlı'yı geçince bayağı bir hız vardı. Tren iki kez zıpladı. Titremeye başladı. Biz duracağını bekliyorduk. Sarıldık birbirimize. Ama o anda patlama gibi bir şey oldu. Bir anda kızlarımla temasımız kesildi. Benim kafam vurdu. Ondan sonra bayılmışım. Yaşlı bir amca vardı. Beni sarstı, 'kalk tren kaza yaptı' dedi. 'Boşaltın treni' diye bağırıyorlardı. Baktım iki yanımda çocuklar yok. Çocuklar dışarıdadır diye dışarı çıktım. Vagonun etrafını gezindim, bulamadım. Kızımın sesini duyarım diye telefonunu çaldırdım. Telefonu çalmıyordu."
"VAGONU KALDIRIN DİYE YALVARDIM"
Hemen ardından eşi Erdinç Dikmen'i aradığını söyleyen Funda Dikmen, "Yetiş, tren kaza yaptı, çocukları bulamıyorum' dedim. Çok kötü görüntüler vardı. Tanınmayacak gibiydiler. Kıyafetlerinden tanımaya çalışıyordum. Ama onlar yoktu. Kıyafetlerinden de bulamadım. Sonra kızımın çantasını buldum. Çantasının cüzdan yeri kalmıştı sadece, geri kalan yeri parçalanmış. Onları aldım. O sırada eşim geldi. O saate kadar yardıma gelen sadece köylüler vardı. Yalvardım, 'vagonu kaldırın, çocuklarım orada' dedim. Tedavi için Tekirdağ'a götürdüler beni. Biz oradayken çocuklarımın iyi olduğuna dair haber geldi. 2 saat müşahade altında tutacaklardı beni. 'Herşeyi göze alıyorum, Çorlu'ya gideceğim' dedim. Çorlu'ya geldiğimizde iyi oldukları haberinin yalan olduğunu öğrendik. Sabaha karşı da zaten haberlerini aldık. Bıraktı çocuklarım beni" dedi.
"EMNİYET KEMERİ OLSA ÇOK CAN KURTULURDU"
Çocuklarının haklarını arayacağını söyleyen Funda Dikmen, "Çocuklarımın hayalleri vardı. Öğretmen olan büyük kızımın gömüldüğü gün ataması çıktı. Ufak olanı bursluluk sınavına yazdırmıştık. 481 puanla kazanmış. Küçük kızım treni çok merak ediyordu. Emniyet kemeri olsaydı çok can kurtulurdu. Çünkü koltuklar sağlamdı. Koltuklara hiçbir şey olmamıştı" şeklinde konuştu.
"EVDEN TAŞINIYORUZ"
Kaza sırasında evde olduğunu belirten baba Erdinç Dikmen ise "Eşim aradı. Çok büyük kaza olduğunu ve çocukları bulamadığını söyledi. Arkadaşımın arabasıyla olay yerine gittik. Çiftliğe bıraktık arabayı. Raylardan koşarak gittim ben. Sağlık ekipleri ve AFAD daha yeni geliyordu. Gittim, eşimi buldum. Eşim oturduğu koltuğu kaybetmemek için hizasında bekliyordu. Atladım, trenin içine girdim. Trenin altında ufak kızımın ayakkabılarını gördüm. Sonra çantasını buldum. Çantasını aldım. Sağlıkçılarla içerideydim. Yaralılar vardı. Trenin altında kalmış bir bayan bir erkek vardı. Dışarı çıkıp trenin öteki tarafına geçtim. Yoktular. Oturduğumuz evden taşınıyoruz. 8 yıldır burada oturuyorduk. Kiracıydık. Şimdi mecburuz. Anılarımız var, ev büyük gelecek bize. Daha küçük bir yer bulduk. Kısmetse yarın taşınacağız. Cumartesi sabah ben eşimi, çocukları trene götürmüştüm. Sabah trenine Uzunköprü'ye gönderdim. Akrabamızın düğünü vardı. Düğün için gittiler, ben gidemedim. İşlerim vardı" diye konuştu.