Dolandırıcıların 'uçan mürekkep' oyunu bozuldu
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı birimlerinden biri olan daire, soruşturma savcılıkları ya da mahkemelerden adli belge laboratuvarına gönderilen çek, senet, imza, el yazısı, kaşe, pasaport ve kimlik gibi delillerden her yıl yaklaşık 9 binini inceliyor.
Her yıl binlerce sahtecilik evrakını inceleyen Adli Tıp Kurumu (ATK) Fizik İhtisas Dairesi, yargı kollarından gönderilen belgelerdeki imza ve el yazılarının sorumlu kişiye ait olup olmadığından, çeklerdeki miktarın sonradan değiştirilip değiştirilmediğine kadar çok sayıda sahteciliğin aydınlatılmasına yardımcı oluyor.
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı birimlerinden biri olan daire, soruşturma savcılıkları ya da mahkemelerden adli belge laboratuvarına gönderilen çek, senet, imza, el yazısı, kaşe, pasaport ve kimlik gibi delillerden her yıl yaklaşık 9 binini inceliyor.
Mühürlü torbada gelen her delil, 2 adli belge inceleme uzmanı ile daire başkanı tarafından, mikroskoplar ve en yeni teknolojiyle üretilen cihazlarla titizlikle ele alınıyor.
Yargı makamının istekleri ve cevap aranılan sorular ışığında, delillerde incelemeler sonucu yazılan raporlar, ilgili hakimlik veya savcılıklara gönderiliyor.
İncelenmek üzere kuruma ulaşan yüksek meblağlı çek ve senetler ise çelik kasada muhafaza ediliyor.
Tüm deliller, ATK'nın mühürlü torbasına konulmasının ardından incelemeyi talep eden makama iade ediliyor.
Adli belge inceleme laboratuvarında uzmanlık yapan Nilüfer Şeyda Dursun, çeşitli ışık dalgalarıyla evraklardaki sahtecilik amaçlı değişiklikleri gösteren, dünyanın sayılı laboratuvarında bulunan cihazda hazırlanan örnek evrakları AA ekibine gösterdi.
- "Mutluluk ve heyecanda imza ebatı büyür"
Fizik İhtisas Dairesi Başkanı Ersen Saltı, adli belge laboratuvarında imza ve yazı aidiyeti, makine yazısı, tahribat, belge sahteciliği, kaşe mühür ve imza mahiyetindeki parmak izi incelemelerinin yapıldığını söyledi.
İşlerinin büyük kısmını imza aidiyeti incelemelerinin oluşturduğunu belirten Saltı, "Bir adli olaya konu imza, incelenmek üzere mahkeme ve savcılık kanalıyla bize gönderilir, biz bu imzanın sorulan şahsa ait olup olmadığını inceler, sonucu raporlar, mahalline bildiririz. İmzanın bir kişiye ait olup olmadığı hususunda sorulan şahsın samimi ve huzur imzalarına ihtiyaç duyulur." dedi.
Kişinin mutlu, üzüntülü, heyecanlı, yorgun anında veya dinç olarak attıklarının "samimi imzalar" olarak nitelendirildiğini ifade eden Saltı, şöyle devam etti:
"Şahıslar, örnek imzaları alınırken imzalarını değiştirme gayretinde olabiliyor. Şahısların önceki zamanlarda çeşitli vesilelerle çeşitli ortamlarda attığı imzalar samimi imzalardır. Belgenin tanzim tarihine yakın, noterlerde, bankalarda, belediyelerde atmış olduğu imzaların temini bizim için önemli. Bu samimi imzaları, incelenmesi istenen belgeyle beraber gönderildiğinde, çeşitli tanı unsurlarını göz önünde bulundurarak inceleriz. İmza incelemelerinde bizim temel parametrelerimiz vardır. Bu tanı unsurlarını dikkate alarak karşılaştırma yaparız. İnsanların sağlık durumu, içinde bulunduğu psikolojik ruh hali attığı imzaya yansır. Örneğin günün ilk saatlerinde atılmış bir imza daha istikrarlı ve tutarlıdır. Yoğun bir mesai sonrası atılan imzada değişiklikler olur. Mutluluk ve heyecanda imza ebatı büyür. Yazı karşılaştırmalarında da imza incelemelerindeki gibi parametrelerimiz var. Şahsın evvelce yazdığı samimi yazılarını içeren belgeler, ajandalar, not ve okul defterleri, sınav kağıtları gibi belgeler, mahkeme veya savcılıkça temin edilerek, bize gönderilmesi halinde aidiyet incelemesini yaparız."
- "Ülkemizde imzalar genellikle şekilsel olarak atılmakta"
Çek ve senet gibi belgelerin yanı sıra imzalı olan alacak verecek içeren evrak, küçük bir not kağıdı veya peçetenin kanunen geçerli sayıldığına dikkati çeken Saltı, bu nedenle atılan her imzaya çok dikkat etmek gerektiğini anlattı.
Saltı, imza incelemelerinde en sık karşılaşılan sorunun vatandaşların bilgi eksikliğinden kaynaklandığını kaydederek, "Ülkemizde imzalar genellikle şekilsel olarak atılmakta. Yazı unsuru içermeyen, yani isim ve soy isim yer almayan bu tür imzaların taklit edilmesi kolay. Bu da şahsı ciddi yükümlülükler altına sokabiliyor. İmza sahibinin mümkün olduğunca komplike ve yazı unsuru içeren imza atması idealdir." diye konuştu.
İmzanın nasıl atılacağı hususunda kanunlarda çeşitli tanımlamalar bulunduğunu ancak nasıl atılmayacağına ilişkin net bir çerçeve çizilmediğini ifade eden Saltı, fiyonk işareti veya sadece harfle imza atılmasının yanlış olduğunu bildirdi.
Saltı, ideal imzanın, yazı unsuru içermesi ve bitişik el yazısıyla atılması gerektiğini dile getirerek, bu tür imzaların sahteciler tarafından taklit edilmesinin daha zor olduğunu belirtti.
- "Hiçbir şart ve koşulda kimseye imzalı boş kağıt vermeyin"
İmzanın öneminin ilköğretimden itibaren çocuklara anlatılması gerektiğini kaydeden Saltı, "Şahısların imza attığı belgeyi iyi kontrol etmesi, mahiyetini bilmediği ya da anlamadığı belgeyi imzalamaması, şüpheli durumlarda imza atmaktan kaçınması gerekiyor. Bir kargo görevlisi kapınızı çalabilir, size bir paket verip teslim tutanağını imzalamanızı isteyebilir. Ama aslında siz bir kargo beklemiyorsanız bu şüpheli bir durumdur. Sahteciler, kargocu kimliği adı altında size teslim tutanağı yerine evrakın altındaki bir senete de imza attırıyor olabilir." ifadelerini kullandı.
Saltı, belgelerde en sık karşılaşılan sahtecilik örneklerini laboratuvardaki bir yazı tahtası önünde tek tek anlattı.
Türkiye'de taahhütname, sözleşme ve protokol gibi bazı belgelerin taraflar arasında imzalandığını aktaran Saltı, şu ifadeleri kullandı:
"Bu tür belgelerde alt alta maddeler olur. Örneğin 5 maddeden oluşan bir sözleşme var. Siz bu sözleşmedeki imzanızı, yazı içeriğinin bitimine yakın yere hatta yazıya da taşırarak imza atmalısınız. Aksi takdirde aradaki boşluğa sonradan sizin haberiniz olmayan bir yeni madde eklenebilir. Ülkemizde sık karşılaşılan bir diğer durum boş kağıda imza atılması. Hiçbir şart ve koşulda kimseye imzalı boş kağıt vermeyin. Bu daha sonra aleyhinize yükümlülük doğurabilecek bir belge şeklinde karşınıza çıkabilir. Yaşlılar veya okuma yazması olmayan kişiler ise imza yerine parmak basma yöntemi kullanıyor. Burada karşılaştığımız sorun ise parmak izinin usule uygun alınmaması. Evrakta parmak izi kullanırken, izin tamamını içerecek şekilde baskı yapılması gerekir."
Saltı, çek ve senet gibi kağıtlara miktar yazarken diyez işareti (#) kullanılmasının önemine değindi.
"Örneğin, siz yazıyla ve rakamla 1000 liralık bir senete imza attınız ancak diyez işareti kullanılmadı. Bunun başına veya sonuna fazladan rakam eklenerek daha büyük bir borcun altına giriyorsunuz." diyen Saltı, son derece gelişmiş cihazlar kullandıklarını, çıplak gözle bakıldığında anlaşılmayan sahtecilikleri çeşitli yöntem ve cihazlarla aydınlatmaya çalıştıklarını kaydetti.
- "Sahteci mürekkebi yok ettiğini düşünüyor ancak arkada delil bırakıyor"
Saltı, çok farklı sahtecilik yöntemlerine de rastladıklarını belirterek, "Son dönemde uçan mürekkep kullanılarak sahtecilik yapılıyor. Örneğin A şahsı, B şahsına 1000 lira borçlanmış, evrak imzalanmış. Alacaklı şahıs, bu 1000 lirayı uçan mürekkeple yazmış. Bu mürekkepler kimyasal çözeltilerden oluşuyor, 12-24 saat arasında havayla veya ısıyla temasla yok oluyor." dedi.
Elindeki bir kağıda uçan mürekkeple örnek bir not yazan, en geç 24 saatte gözle görülemeyecek kadar silinen yazıya çakmakla ısı veren Saltı, "Elimdeki örneği sabah hazırladım ve miktarı uçan mürekkeple yazdım. Şahıs belgeyi imzalayıp gitti. Alacaklı şahıs, uçan mürekkebin yok olmasıyla birlikte miktarı normal kalemle istediği gibi dolduruyor. 'Her temas iz bırakır' ifadesinden yola çıkarak, sahteci mürekkebi yok ettiğini düşünüyor ancak arkada delil bırakıyor. Biz elimizdeki cihazlarla sahtecinin sildiğini sandığı miktarı görünür hale getiriyoruz." değerlendirmesini yaptı.
Saltı, özellikle imza sırasında ve belge tanziminde kişilerin kendi kalemini kullanması gerektiğini sözlerine ekledi. (AA)