Tezkere kabul edildi: Türkiye, Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ne asker gönderecek
Birleşmiş Milletlerin Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'ne asker gönderilmesine ilişkin tezkere Meclis'te kabul edildi.
TBMM Genel Kurulunda, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Birleşmiş Milletlerin (BM), Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde icra ettiği harekat ve misyonlara katılımına ilişkin verilen yetkinin, bir yıl daha uzatılmasıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, kabul edildi.
Tezkerede, Afrika'da bölgesel istikrar ve barış için tehdit oluşturan insani ve siyasi krizlerin çözümüne askeri katkıda bulunulmasının, Türkiye'nin bölgede ve genel olarak Afrika'da izlediği faal dış politikanın doğal uzantısını oluşturacağının değerlendirildiği ifade edildi. 2 Ağustos 2016'dan itibaren bu katkının sağlanması için TBMM kararlarıyla gerekli izinlerin verildiği anımsatıldı.
İYİ Parti Grubu adına söz alan İzmir Milletvekili Aytun Çıray, TSK'nın, ilgili misyon bağlamında Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde bulunmasının hududunun, şümulünün, miktarının ve zamanının yalnızca Cumhurbaşkanınca takdir ve tespit edilmesini sorunlu gördüklerini söyledi.
MHP Erzurum Milletvekili Kamil Aydın, bugüne kadar Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti'nde hedeflenen barış, huzur ve ekonomik kalkınmanın gerçekleşmediğini aksine kaos, kargaşa ve beraberindeki insanlık trajedilerinin devam ettiğini belirtti.
HDP Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy, Türkiye'nin, son dönemde Afrika'ya asker göndermeye çalıştığını söyleyerek, "Fransa bölgedeki askerlerini bir yıl içinde yarıya indirmeyi düşünürken Türkiye, orada oluşan bu boşluğu doldurmak için birtakım askeri maceralara giriyor" dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz, şu değerlendirmeyi yaptı.
"BENİM ÜZERİNDE DURDUĞUM ŞUBAT 2020’DE ŞEHİT VERDİĞİMİZ 33 MEHMETÇİĞİMİZ”
“Türkiye olarak Afrika'da, Mali ve Orta Afrika Cumhuriyet'inde sürdürülen bu mücadeleye katkı vermemiz de bu dayanışmada yer aldığımızın göstergesidir. Ancak ben buraya iktidarı övmeye değil, yermeye geldim. Yurdumuzdan, vatanımızdan binlerce kilometre ötelerde görev yapan şerefli askerlerimizi, Afrika'daki görevlilerimizi elbette gururla destekliyoruz. Değerli milletvekilleri, benim üzerinde durduğum, onların görevi değil, benim üzerinde durduğum; burada, yanı başımızda, komşu Suriye'nin topraklarında, Şubat 2020'de şehit verdiğimiz 33 şerefli Mehmet'imizin şanlı anıları. 33 Mehmet'imiz bir gecede toprağa düştü. Yaralıları için yardıma giden askerlerimizin bile vurulduğu bir bataklık ve İdlib'in çözülemeyecek bir kör düğüm hâline gelmesidir benim hayıflandığım ve üzerinde durmak istediğim. Şimdi bu elim trajediye sebep olan hatalı dış ilişkileri nasıl yermem? Aziz şehitlerimizin anılarını nasıl yâd etmem? Hatırlayalım, 2019 yılının yaz aylarında, Suriye yönetiminin İdlib'i terörist unsurlardan temizlemek istemesiyle çatışmalar ağırlaşmış, Türkiye'nin gözlem noktaları birer birer kuşatılmaya başlamıştı. Bu kuşatmaların artacağı ve gözlem noktalarındaki askerlerin güvenliğinin tehlikeye düşeceği taa 27 Haziran 2019 tarihin İdlib'de ilk şehidimizi verdiğimiz gün anlaşılmıştı. İktidar, bu tehlikeleri dikkate almayarak Rusya'yla liderler arasındaki ikili ilişkilere güvenerek gözlem noktalarımızı tehlikeden uzaklaştıran bir tasarrufta bulunmadı. Suriye yönetiminin M4 ve M5 karayollarını kontrol etmek istemesiyle de çatışmalar arttı. İktidar ise bu süreçte gözlem noktalarındaki askerlerimizin güvenliğini sağlamak yerine hava kontrolünün olmadığı bir bölgeye asker yığınağı yaptı.
“ÖNLEM ALINMADIĞINI GÖRÜYORUZ”
İktidar o günkü stratejik olmayan yaklaşımını bugün de sürdürüyor. Örneğin, İdlib'de saldırıların M4 Kara Yolu çevresinde yoğunlaşmasına rağmen, bunun için bir önlem alınmadığını sahadan gelen haberlerden görüyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarına saldırılarıyla adını duyuran bir örgüt var: Seriyet Ensar Ebu Bekir es-Sıddık yani Ebu Bekir Sıddık'ın Yardımcıları Seriyesi. Ebu Bekir Sıddık'ın Yardımcıları Seriyesi, adını kamuoyuna ilk olarak Ağustos 2020'de İdlib'de Türkiye'nin gözlem gücüne yönelik intihar saldırısı düzenlediği yönünde bir açıklama yaparak duyurmuştu. Bu örgüt daha önce 11 Eylül ve 5 Ekim tarihlerinde de İdlib'de Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alan saldırılar düzenlemişti. Millî Savunma Bakanlığı askerlerimizin şehit olduğu bu saldırıyı kimin yaptığını dahi açıklayamamıştı. İktidarın ülkemizi İdlib'de soktuğu darboğaz ve radikal unsurlara yönelik üstesinden gelemeyeceği görevleri üstlenmesi maalesef bugün askerlerimize kimin saldırdığının bile açıklanmadığı bir sürece girmemize sebep oldu.
“MEVCUT SURİYE YÖNETİMİNİN MUHATAP ALINMASI GEREKMEZ MİYDİ”
İdlib'e olası bir operasyonun ülkemiz açısından çok ciddi sonuçları olması muhtemel. Böyle bir durumda askerlerimizin ve sınırlarımızın güvenliği elbette öncelikli hedefimiz olmalı. Şimdi, İdlib konusunda iktidar olası bir göç akınını önlemek için statükoyu koruma isteğiyle askerlerimizi İdlib'de bulundurduğunu söyleyecektir. Ama ülkemize Afganistan'dan akın akın gelen göçmenlere karşı aylarca herhangi bir önlem de alınmamıştır. İdlib özelinde Suriye sorununun çözümü konusunda yapılması gereken bellidir. Suriye'nin mevcut Hükûmetiyle görüşmenin zamanı artık gelmiştir. İktidar, Suriye konusunda Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya'yı suçlasa da günün sonunda bu ülkelerle elbette bir diyalog kurabilmektedir fakat Suriye konusunda tek muhatap alınmayan Suriye'nin meşru yönetimidir. İşine geldiği yerde Birleşmiş Milletler kararlarına ve Birleşmiş Milletlerin meşru addettiği hükûmetlere saygı gösterdiğini ileri süren iktidarın Birleşmiş Milletler tarafından meşru kabul edilen mevcut Suriye yönetimini de muhatap alması gerekmez mi?"
Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti tezkeresi, konuşmaların ardından oylanarak kabul edildi.