Barış Terkoğlu, Özdemir Bayraktar ile arkadaşlığını yazdı: 'Dünürlük son sırada bile yer bulamazdı...'
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, BAYKAR Holding Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir Bayraktar'ın vefatının ardından kendisi ile olan arkadaşlığını kaleme aldı.
Terkoğlu "dünürlük bir teferruattı" değerlendirmesini yaparak Bayraktar'ı anlattı. Barış Terkoğlu'nun bugünkü yazısı şöyle oldu:
“Nasıl bilirdiniz” diye sorulduğunda aklıma Paris’teki o mezarlık geldi. 15. Louis, Aziz Genevieve’in adını yaşatmak için kilise olarak inşa etmeye başlamıştı. Gelgelelim Pantheon, Fransız Devrimi’nin şafağında tamamlandı. Cumhuriyetçiler, yapıyı laikleştirdi. Anıtmezara çevirdi. Birbirinden başka görüşte, başta renkte, başka inançta ama hepsi vatana sadık... Kimi birbiriyle kavgalı, kimi ezeli düşman, kimi karşıt görüşte ama hepsi Cumhuriyete sadık... Entelektüeller, bilim adamları, yazarlar yan yana gömülüdür. Victor Hugo’dan Sadi Carnot’a, Emile Zola’dan Alexandre Dumas’a, Voltaire’den Rousseau’ya başları kocaman mezarlardır. Duvarlardaki fresklerin ortasında, 160 yıl önce tavandan sarkıtılmış, 67 metrelik Foucault sarkacı durur. Size, papazların bir zamanların anlattığının aksine, dünyanın kendi çevresinde döndüğünü ispatlar.
Cendere kitabımızın çıktığı günlerdeydi. Emekli General Ahmet Yavuz aradı. “Birazdan seni Özdemir Bayraktar arayacak”, dedi. Kitapta, Özdemir Bey’in de kahramanı olduğu bir hikâye anlatmıştık. Diğer aktörler ise Balyoz’da hedef alınan emekli Orgeneral Ergin Saygun ve kalp cerrahı Prof. Dr. İhsan Bakır’dı. Kumpas günlerinde, tutuklu Saygun ölüme giderken, Bakır ameliyathaneye koşmuştu. 8.5 saat süren ameliyatın ardından Saygun’u kurtarmıştı. Bu kadar değil. Özdemir Bey, oğlu Selçuk’un nişanının olduğu 1 Mart 2016 günü kalp krizi geçirmişti. Yine kurtaran İhsan Bakır’dı. Gelgelelim, aylar sonra, 1 Eylül 2016’da, İhsan Bakır, bir KHK ile memuriyetten ihraç edildi. Zaman geçti. Devlet, Bakır’a “pardon” dedi. Görevine iade etti. Cendere’de anlattığımız hukuk hikâyesi, 10 yılda hayatı değişen üç ismin, bir düğün masasında buluşmasıydı.
Özdemir Bey ile daha önce karşılaşmıştık. Zira o, Silivri kumpaslarının olduğu günlerde, hapistekileri yalnız bırakmayanlardan biriydi. Kâh Cezaevi’ne ziyarete gelir kâh mahkemeleri izler kâh tahliyede kapıda belirirdi. AKP’nin desteklediği FETÖ kumpaslarıyla hedef alınan askerler arasında, Atatürkçü subaylar en öndeydi. Bir kısmı, yerli İHA’ların üretim sürecinde, Bayraktar ailesi ile yan yana çalışmıştı. Özdemir Bey de vefalı davranmış, zor zamanların dostluğunu göstermişti.
‘DÜNÜRLÜK’ BİR TEFERRUATTI
Özdemir Bey, kitapta kendisini ilgilendiren bölümü okumuştu. “Sizce doğru mu” dedim. “Doğrunun yüzde 99’u” dedi. Güldüm, Raşomon filmini anlattım. Filmde, aynı olayın tanıkları, meseleyi başka bakış açılarıyla anlatıyordu.
“Yüzde 1’lik eksiği” Özdemir Bey tamamladı. Ergin Saygun fenalaştığında, bazı doktorlar ameliyatı göze alamamıştı. İhsan Bakır’ı Özdemir Bey bulmuştu. Bakır “Elbette” demişti. Ameliyat sırasında, Özdemir Bey saatlerce kapının önünde beklemişti.
Özdemir Bey’le yaşamının son bir yılındaki arkadaşlığımız böylece başladı. Zaman zaman saatlerce telefonla konuştuk. Bir gün konuşma uzayınca, “Neredesin, geliyorum” dedi. Buluştuk. O nedenle, salı günü, cenaze namazını kıldıran Ali Erbaş, gıyabında tanıdığını söylediği Özdemir Bayraktar için, “Sayın Cumhurbaşkanımızın dünürü” ifadesini kullanınca, “hiç tanımamış” dedim.
Terkoğlu'nun yazısının tamamına ulaşmak için tıklayın