Genç doktorun ölümü tıp dünyasını yasa boğdu: 'İnsanlar sağlık sistemine eriştiğini zannediyor ama...'

Ankara Şehir Hastanesi'nde çalışan Dr. Rümeysa Berin Şen'in 36 saat nöbetin ardından aracıyla kaza yaparak hayatını kaybetmesi tıp dünyasını yasa boğdu.

Genç doktorun ölümü tıp dünyasını yasa boğdu: 'İnsanlar sağlık sistemine eriştiğini zannediyor ama...'

ECE SEÇİL ŞAHİN / GERÇEK GÜNDEM

Ankara Şehir Hastanesi'nde hekim olarak görev yapan Rümeysa Berin Şen, geçtiğimiz cumartesi günü 36 saat nöbetin ardından aracıyla evine gitmek üzere yola çıktı. 25 yaşındaki Şen, sağ şeritte park halinde duran kamyona arkadan çarparak kamyonun altına girdi. Şen, olay yerinde yaşamını yitirdi.

Şen'in ölümü sağlık sektöründe "fazla mesai" ve "nöbet" sistemini yeniden tartışmaya açtı.

Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı, konuyla ilgili Gerçek Gündem'e yaptığı açıklamada, "Bu sistemde, hastalar sağlık hizmetine eriştiğini zannediyor ama eriştiği sadece içi boşaltılmış, yorgunluktan gözünün feri solmuş hekimdir, hemşiredir, sağlık çalışanıdır. Gerçek bir sağlık hizmeti değildir." ifadelerini kullandı.

"İDARE NÖBETİ TUTTURUYOR, ÜCRETİ ÖDEMİYOR"

Fincancı, şunları kaydetti:

Öncelikle hekimler için belli bir saatte çalışma süresinin tanımlanmış olması gerekiyor. Bunun üzerine geçilmemeli. 130 saatin üzerinde olan nöbet ücreti ödenmiyor. İdare nöbeti tutturuyor ancak ücreti ödemiyor. Nöbet ücreti sanki nöbet sonrası iznin karşılığıymış gibi bir uygulama içine giriliyor. Ücreti ödenmişse hekimlere nöbet sonrası izin vermiyor. Bazı idareler bu izni tanımlasa dahi, 'hekimlerin iş yüküne dayalı olarak planlama yapılır' diye mevzuatta ifade edildiği için, hekimlerin izin yapması mümkün olmuyor.

Hekimler cok uzun saatler boyunca çalışmak zorunda kalıyorlar, nöbet izni kullanamıyorlar. İş yükü ve hasta çok fazla denilebilir ancak hastaların bu kadar fazla olmasının nedeni öncelikle müşteri garantili şehir hastaneleri açmaları ve geçen yıl ki sağlık bütçesinin 5'te 1'ini bu şehir hastanelerinin kirası olarak ödemeleri.

"BASAMAKLANDIRILMIŞ SAĞLIK SİSTEMİ OLMALI"

Basamaklandırılmış bir sağlık hizmeti sunulmadığı için hasta olsun olmasın insanlar ikinci ve üçüncü basamak hastanelere başvuruyorlar. Birinci basamakta aile hekimlğiyle ilk değerlendirmelerin yapılması beklenirken insanlar en başta soluğu hastenelerde alıyor. Dolayısıyla insanlar randevu alamadığında da Sağlık Bakanlığı her 10 dakikada bir randevu uygulamasını her 10 dakikada 2 hastaya randevu verecek şekilde değiştiriyor ve iş yükünü arttırıyor.

HEKİMLERE ÇAĞRI: ELİNİZİ TAŞIN ALTINA KOYUN

Genç meslektaşlarımız bu yükün altından kalkamaz hale geliyorlar, tükeniyorlar. İstifa etme noktasına geliyorlar veya yurt dışına gitmek üzere hazırlık yapıyorlar. Ben bütün hekimleri, özellikle de genç meslektaşlarımızın öğretmeni olan hekimleri bu sisteme karşı gereken zamanı ayırarak hastasına 'iyi hekimlik' yapmaya çağırıyorum. Genç meslektaşlarımızın iş yükünü azaltmak için ellerini taşın altına koymaya çağırıyorum. Meslek örgütlerimiz de bize eşlik ederlerse bunu başarırız diyorum.

"HASTALAR SAĞLIK SİSTEMİNE DEĞİL, GÖZÜNÜN FERİ SOLMUŞ HEKİME ULAŞIYOR"

Değerli meslektaşım Kayıhan Pala'nın söylediği gibi, "O kamyonun altına kalan bir hekim değil, o kamyonun altında kalan dönüştürülmüş ve çukura batırılmış sağlık sistemidir."

Bu sistemde, hastalar sağlık hizmetine eriştiğini zannediyor ama eriştiği sadece içi boşaltılmış, yorgunluktan gözünün feri solmuş hekimdir, hemşiredir, sağlık çalışanıdır. Gerçek bir sağlık hizmeti değildir.

"İNSANİ DEĞİL"

Nöroloji Uzmanı Özge Kiremitçi Özer ise, bütün asistanların bu süreçten geçtiğini ancak bu çalışma koşullarının insani olmadığını söyledi. Özer, "Hiç kimsenin maruz kalmaması gereken ve hepimizin asistanlığı esnasında yaşadığımız bir süreç. Bir sabah işe gidiyorsunuz o akşam nöbete kalıyorsunuz, ertesi gün tekrar yeni iş gününe devam ediyorsunuz. Sonra 12 saat kadar evde geçirdikten sonra ertesi sabah tekrar işe geliyorsunuz. Bazen cerrahi branşlarda bunlar gün aşırı tekrarlanıyor." dedi.

"FRENLE GAZI AYIRT EDEMEYECEK KADAR YORGUN HALDEYKEN HASTA BAKIYORDU..."

Kendisinin de asistanlık yaparken bu süreçten geçtiğini söyleyen Özer, şunları kaydetti:

"İnsanın hem beden hem de ruh sağlığını tehdit eden bir çalışma sistemi. Frenle gazı ayırt edemeyecek kadar yorgun ve bitkin haldeyken, ondan 15 dakika önce hasta bakıyordu. Bu durum hasta için de sağlıklı değil.

Bazı hastanelerde asistan sayısı yeterli olduğu halde sadece 'böyle gelmiş böyle gider' mantığıyla hareket edildiği oluyor. Bazı hastanelerde de kıdem arttıkça nöbet sayısı azalır, kıdemsizler fazla nöbet tutar. Bazı branşlarda keşke kıdemliler taşın altına ellerini koysalar...

Kıdemsiz bir hekim 'Ben nöbet tutmuyorum' diyemez. Çünkü ondan sonra rahat bir çalışma ortamı olmaz."

Etiketler
Ankara Hastane Para