Barış Akademisyenlerine art arda gelen ‘ret kararlarının’ arkasındaki neden ne? Akademisyenler ne diyor?
OHAL Komisyonu’nun göreve iadeleri hakkında ‘ret’ kararı verdiği akademisyenler mücadeleye devam edecekleri mesajını verirken avukat Meriç Eyüboğlu, zamanlamanın ‘tesadüf’ olmadığını vurguluyor.
GERÇEK GÜNDEM/ NAZLI EDA PİYADE
Türkiye’de 2015-2016 yılları arasında yaşanan çatışmalar ve sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü sırada yayınladıkları “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildirinin ardından Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) üniversitelerden ihraç edilen Barış Akademisyenleri’nin göreve iade başvuruları OHAL Komisyonu tarafından reddedilmeye devam ediyor.
RET KARARLARININ ZAMANLAMASI TESADÜF DEĞİL
Anayasa Mahkemesi’nin ‘beraat’ kararına rağmen verilen bu kararın büyük bir hukuk skandalı olduğunu söyleyen Avukat Meriç Eyüboğlu, AİHM’in Türkiye’den istediği savunma için verilen sürenin bitmesine çok kısa bir zaman kala kararın verildiğinin altını çiziyor. Kararın zamanlamasının ‘tesadüf’ olmadığını belirten Eyüboğlu şöyle konuşuyor:
“İhraçlar başladıktan sonra, henüz bir hukuki mekanizma tanımlanmadığı için hukukçular arasında nereye başvurulabileceği o günlerde çok tartışıldı. İdare Mahkemesi, Danıştay, AYM, AİHM seçeneklerinin tamamını denedik. 4 yılı aşkın sürenin sonunda AİHM, başvurulan ilk dosyalara ilişkin 40 dosyayı birleştirdi ve hükümetten savunma istedi. Savunma tarihi yaklaşırken OHAL Komisyonu, bu 40 başvurucudan başlayarak art arda ret kararlarını açıklamaya başladı. Böylece hükümet AHİM’e sihirli savunma cümlelerini yani ‘henüz iç hukuk yolları tükenmedi’ savunmasını sunacak. “
‘İÇ HUKUK YOLLARI TÜKENMEDİ’ ARGÜMANI
AİHM’in 15 Temmuz sonrasında ihraçlar da dahil olmak üzere yaşanan onca hak ihlaline ilişkin başvurularda top çevirerek, “iç hukukun tükenmediği” gerekçesiyle başvuruları sonlandırmadığını ve geri gönderdiğini hatırlatan Eyüboğlu, “Komisyon ret kararıyla yalnızca hükümet için savunma argümanı oluşturulmadı, aynı zamanda AİHM’in ‘iç hukuk yolları tükenmedi’ gerekçesiyle dosyaları geri gönderebilmesinin de önü açıldı. Bu nedenle OHAL Komisyonu’nun bu zamanlaması bir tesadüf değil, olsa olsa danışıklı dövüş olarak adlandırılabilir” diyerek sözlerine devam ediyor.
OHAL Komisyonu’na ilişkin de bilgi veren Eyüboğlu, 15 Temmuz sonrası başvurdukları tüm mercilerin ‘Ben bunu değerlendiremem’ dediğini ve tüm hukuki yolların kapalı olduğu bir sürecin ardından çıkarılan yasayla OHAL Komisyonunun kurulduğunu söylüyor.
Eyüboğlu, “OHAL Komisyonu, Türkiye iç hukukunda tanımlanmış bir mekanizma ve AYM kararına uymayacağım deme keyfiyetine sahip değil” diye vurguladıktan sonra, “Bu büyük bir hukuk skandalı ancak Türkiye'de hukuka uygun olmayan o kadar çok şey oluyor ki; bu da tarihteki yerini alacaktır” diye de ekliyor.
‘MEVCUT DURUMDA TERFİLENDİRME VAR’
Eyüboğlu, yakın tarihin AYM ve AİHM kararlarının uygulanmama pratikleriyle dolu olduğunu hatırlatarak, bir hukuk devletinde ‘ben bu kararı tanımıyorum’ diyen yürütme ve yargı mensupları hakkında soruşturulma açılması gerektiğini vurguladı. Ancak mevcut durumda AYM kararını uygulamayan hâkimlerin terfi edildiğini söyleyen Eyüboğlu, “Soruşturmak, cezalandırmak, bir tarafa ödüllendirildikleri bir politik konjoktürde ve hukuk atmosferinde yaşıyoruz” dedi.
‘OHAL BİTTİ, KOMİSYONU DEVREDE’
Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin ‘ifade özgürlüğü’ diyerek yargılandıkları davalarda beraat kararı alan akademisyenler de ret kararlarına tepkili.
Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nden ihraç edilen Hakan Koçak, ‘siyasi’ olduğunu vurguladığı karar için, “OHAL resmen bitti, OHAL Komisyonu devrede” sözleriyle tepkisini dile getiriyor.
Gerçek Gündem’e konuşan Koçak, “Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ‘ifade ve akademik özgürlük’ olarak tanımladığı bir metni, mahkeme statüsü olmayan ve hatta hukuki statüsü sorgulanan, OHAL bitmesine rağmen varlığını sürdüren bir komisyon geçersiz kıldı. Komisyon, AYM kararına meydan okudu” diyor.
KARAR, ‘MAHKEMEYİ DE AYM’Yİ TANIMIYORUZ’ ANLAMINA GELİYOR
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin AYM’yi hedef alan sözlerini hatırlatan Koçak sözlerine, “AYM’yi kapatalım diyorlar ama zaten fiilen hukuki statüsü olmayan bir kurum, ülkenin en yüksek yargı kurumunu yok saydı. Bir adım daha öteye giderek, sonuç beraat olmasına rağmen savcılık iddianamesini kes-yapıştır yöntemiyle gerekçe olarak sundu” diye devam ediyor.
Komisyonun ret kararı gerekçesinde savcılığın iddianamesine dayandığını belirten Koçak, “Komisyon, beraatle sonuçlanan bir iddianameyi kendince tartışma konusu haline getiriyor. Yani kendisini sonuçlanmış bir davanın hem savcısı hem yargıcı konumuna koyan komisyon, bir de üzerine karar veriyor. Bu korkunç ve dehşet verici bir şey” dedi. Koçak, iddianameyi hazırlayan savcının ‘FETÖ’ borsacılığından ötürü görevden alındığını hatırlatarak, komisyonun bu kararının ”Mahkemeleri ve AYM’yi tanımıyoruz, ikisini de kapattık” anlamına geldiğini söylüyor.
Karara ilişkin İdare Mahkemesi’ne başvuruda bulunacaklarını belirten Koçak, hukuki yollarında ötesinde ortak bir mücadeleyle bu sürecin sonlanabileceğini vurguluyor ve ekliyor: “Karari mevcut rejimin bir tercihi. Mücadele ise hem Barış Akademisyenleri’nin hem de sendikalar, siyasiler ve demokratik siyasetin bir konusu.”
‘GÖREVE İADE KARARI VERİLSEYDİ DE BU BİR SÜRGÜN OLACAKTI’
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden ihraç edilen akademisyen Uraz Aydın ise OHAL Komisyonu’nun ‘bir oyalama ve erteleme mekanizması olduğunu’ belirterek ‘ret’ kararının kendisi için şaşırtıcı olmadığını söylüyor.
‘NE ÜRETMEKTEN VAZGEÇTİK NE DÖVÜŞMEKTEN’
Söz konusu komisyonun göreve iade kararı vermesi halinde de iadenin bir ‘sürgün’ olacağını vurgulayan Aydın, “Kendi üniversitemize dönemeyeceğimiz gibi büyükşehirlerden dışında seçmek zorunda olduğumu üç üniversiteden birine YÖK tarafından atanacaktık” diyor.
“Buradan bir iade söz konusu olsaydı bile yaşayacağımız iadenin kendisini bir sürgün olarak tanımlamak gerekirdi” diyen Aydın, “Birçoğumuz bu 5 yıl içinde ne yaptıysak onu yapmaya devam edeceğiz. Ne üretmekten vazgeçtik, ne dövüşmekten” diyor.
‘ÜNİVERSİTEYE ELBETTE GERİ DÖNECEĞİZ’
Üniversiteye dönecekleri yönündeki inancını kaybetmediğini ifade eden Aydın, “Üniversiteye elbette geri döneceğiz. Hem işimizi yapmak için hem de birilerinin hesap vermesi gerekiyor; bu hesabın verilmesi için de döneceğiz. Ufkumuz; dönmek. Bunun için ne yapılması gerekiyorsa yapacağız” diyor.