Nezih Onur Kuru ilk yazısıyla Gerçek Gündem'de: Seçimin kaderini partizan olmayan yüzde 24 belirleyecek
Siyaset Bilimci Nezih Onur Kuru, bugünden itibaren yazılarıyla Gerçek Gündem'de olacak.
Nezih Onur Kuru, Gerçek Gündem'deki ilk yazısında "seçmen davanışları"nı değerlendirdi. Kuru, "Kişiler grup aidiyetlerini ebeveynler ve aile büyüklerinden öğreniyor. Etnik-dini-mezhepsel aidiyetler ve yaşam tarzının yanı sıra ideoloji (sol-merkez-sağ) ve parti tercihleri de ailede hakim olan tercihten pek sapmıyor." değerlendirmesini yaptı.
Kuru'nun bugünkü yazısı şöyle:
Seçimin kaderini partizan olmayan yüzde 24 belirleyecek
Türkiye’de seçmen sosyolojisi, 1970’lerden bu yana sosyal ve kültürel yarılma hatlarıyla şekillenmiş durumda. Kentlere hızlı göç sonrası farklı sosyal gruplar birbirleriyle uyum sağlayamadı ve ideolojiler, yaşam tarzları, statü ve ayrıcalıklar üzerinden çatışma kamplarına ayrıştı. Bu çatışmalar etnik, mezhepsel ve hemşehrilik bağlarıyla siyasete taşınınca kalıcılaştı, sosyal ve kültürel yarılma hatlarına dönüştü. Bu yarılma hatlarını kent-kır, laiklik-İslam, Kürt-Türk, Alevi-Sünni ayrışmaları olarak sıralamak mümkün. Sol-sağ ayrışması da bu yarılma hatlarıyla şekillendi. AK Parti döneminde artan kutuplaşmayla birlikte tüm yarılma hatları Erdoğan yanlılığı ve karşıtlığı ile birleşti ve donuklaştı.
Gelinen noktada seçmen davranışını kişilerin sosyal grup kimliklerinden kolayca tahmin etmek mümkün. Türkiye’de sosyal grup kimliklerinin kişilere aktarıldığı en temel toplumsal birim ise aile. Kişiler grup aidiyetlerini ebeveynler ve aile büyüklerinden öğreniyor. Etnik-dini-mezhepsel aidiyetler ve yaşam tarzının yanı sıra ideoloji (sol-merkez-sağ) ve parti tercihleri de ailede hakim olan tercihten pek sapmıyor. Tıpkı futbol taraftarlığı gibi. Ailesinden farklılaşan bireyler de genellikle birlikte eğitim gördüğü ve aynı kuşakta yer alan çevresinden etkileniyor. Bu bilgiler ışığında, partilerin seçmen stratejilerini belirleyebilecek üç temel başlık sunmak mümkün: Aile oy tercihi, partizan vs. rasyonel seçmen, merkez seçmen.
1-AİLE OY TERCİHİ
Birincisi, ideoloji ve parti tercihinin büyük ölçüde grup kimliğine dayanması. Türkiye’de parti isimleri değişse de sol-sağ ayrışması ile parti gruplarının uzun süredir sabit olduğunu söylemek mümkün. Solda Kürt siyasi partileri, sosyalist partiler, merkez sol partiler, sağda ise merkez sağ partiler, İslami partiler, milliyetçi partiler yer alıyor.
Tablo 1: 1990’larda aile oy tercihinin mevcut parti seçmenlerinde dağılımı. (Sütuna göre) Kaynak: TEAM Araştırma
Sağ-sol kutuplaşmasına paralel olarak, AK Parti 1990’larda ailesi Refah/Fazilet’e oy verenlerde %61.6’ya, ANAP/DYP gibi merkez partilere oy verenlerde %56.2’ye ulaşırken, ailesi DSP/CHP gibi merkez sol partilere oy verenlerin %66.4’ü günümüzde CHP’ye oy veriyor. AK Parti’nin sağın büyük partisi olmasıyla birlikte ailesi MHP/BBP seçmeni olan kişilerde de %47.5’i yakaladığını vurgulamak gerek.
Sol ve sağ kutupları “parsellemiş” olan CHP ve AK Parti’nin aksine rasyonel seçmenden ve merkez seçmenden daha çok oy alan İYİ Parti’nin seçmen yapısı daha heterojen. Daha çok Ege, Akdeniz ve Marmara’da Erdoğan muhalifleri arasında başarılı olan İYİ Parti, 1990’larda ailesi CHP/DSP’ye oy verenlerde %11.7’ye, merkez sağa oy verenlerde %7.5’e ulaşırken, ailesi MHP/BBP seçmeni olan kişilerde %9.4’te kalmış. İYİ Parti ideolojik spektrumun en sağ ucunda bulunan Refah/Fazilet’e oy vermiş ailelerden gelen seçmenden oy çekme konusunda tüm büyük partilerin gerisinde (%1.5). Örneğin MHP İYİ Parti’den bu konuda 5 kat başarılı (%7.5). Bu veriler İYİ Parti’nin sağdan ziyade, merkezde konumlanan Atatürkçü bir parti olarak algılandığına işaret ediyor.
2-PARTİZAN SEÇMEN-RASYONEL SEÇMEN
Grup kimliğiyle oy veren partizan seçmen oranı ise %70’in üzerindeyken, grup kimliğinden bağımsız bireysel rasyonel tercihte bulunabilecek partizan olmayan seçmen oranı %30’u bulmuyor. Ancak bu seçmen grubu donuklaşmış seçmen sosyolojisinde sonuçları değiştirebiliyor.
Tablo 2: Seçmenlerin partizanlık seviyesine göre dağılımı. Kaynak: TEAM Araştırma
TEAM Araştırma verilerine göre, herhangi bir partiye bağlılık hissetmeyenlerin oranı %24.6’da kalıyor. Bağlılık hissettiğini söyleyen 75.4 puanlık kitlenin 67 puanı partilerine yüksek veya orta derece bağlı seçmen. Özetle, seçim sonuçlarını 67 puanlık geniş kesim değil, %24.6’lık partizan olmayan (rasyonel) seçmen ve %8.5 düzeyinde kalan düşük partizan seçmen belirliyor.
3-MERKEZ SEÇMEN
Türkiye’de sosyal yarılmalar, sol-sağ ayrışması ve Erdoğan kutuplaşması Türkiye’yi iki ayrı uçtan germiş olsa da seçmen, ideolojik olarak üç bloka ayrılıyor: sol-merkez-sağ. Tüm dünyada siyasal araştırmalarda kullanılan ve katılımcılardan üzerinde kendilerini konumlandırması istenen sol-sağ 10’lu skalasında, Türkiye’de solda konumlananlar %28.6, merkezde/ortada konumlananlar %34.7, sağda konumlananlar %36.8 oranında. Yaklaşık 3 seçmenden 1’i sol veya sağ kutuplarda değil merkezde konumlanıyor.
Tahmin edildiği üzere partizanlık merkez seçmende azalıyor. Partizan olmayanların oranı merkezde sol ve sağın 2 katına ulaşıyor. Sol seçmenin %77.1’i, sağ seçmenin %82.4’ü orta ve yüksek düzeyde partizanlık gösterirken, merkez seçmende bu oran %48.8’de kalıyor.
SONUÇ
Türkiye’de sosyal yarılma hatlarıyla donuklaşan grup kimliği ve siyasi tercihler kişilere büyük ölçüde aileleri aracılığıyla aktarılıyor. Ailelerde hakim olan oy tercihi mevcut tercihleri belirliyor ve bu tercihler partizan kimliğe dönüşüyor. Fakat seçmenin dörtte biri partizan değil. Seçim sonuçlarındaki önemli kırılmaları rasyonel seçmen olarak tanımlanan bu grup iktidara yönelik ödül-ceza mekanizması olarak kullandıkları oy tercihleriyle belirliyor. Partizan olmayan bu kitle, sol veya sağ kutuplarda değil, merkezde konumlanan seçmen arasında yoğunlaşıyor.