Barış Terkoğlu: 'Mafyalar ve kara gömlekliler nasıl korunuyor, nasıl silahlanıyor?' derken daha fenası varmış
Gazeteci Barış Terkoğlu, 'mafya' olarak bilinen isimlerin nasıl korunduğunu ve silahlandığını anlattı; hafta sonu görüştüğü kişinin kendisine verdiği bilgileri paylaştı.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, geçtiğimiz ağustos ayında aracından ruhsatsız silahlar ve el bombası çıkan; kendisini gözaltına alan polisleri tehdit edince ikinci kez gözaltına alınıp tutuklanan Sadık Yıldırım'ın kısa sürede tahliye edildiğini hatırlattı.
Bu ve benzeri olayların sıklıkla yaşandığını dile getiren Terkoğlu, hafta sonu 'bu işlere tanıklık yapmış' biriyle konuştuğunu söyledi. Ardından şunları kaydetti:
"Masraflar, tatile götürülen kravatlılar, elden verilen paralar... Bunu iş edinenler bile anlatılıyordu. Rayici 2 milyon liraya kadar çıkıyordu. Biliyorum sizin için büyük para. Ama onlar için çerez.
Diyelim devletle iş yapan bir şirketin personelisiniz... Olmasanız da onlar sizi yapar! Olmadı mı? Adı sanı bilinmeyen bir dernekte, malumlardan bir partide önemsiz bir görevli oluyorsunuz.
Elbette bu kadarı yetmez...
'ARTIK DEVLET DE, AÇILAN YOLLAR DA SİZİN'
Koruma kararı için tehdit altında olmanız da icap eder. Şimdi beni tehdit edeni nereden bulacağım diye düşünmeyin. Onu da hallediyorlar. Gidip bir mail hesabı açıyor, dümenden tehdit mesajlarını size atıyorlar. 'İşim, siyasetim, partim yüzünden hedefteyim' diyerek önce şikâyetçi oluyorsunuz. Ardından koruma kararı, silah ruhsatı talep ediyorsunuz. Aracınızı da 'öncelikli geçiş' kapsamına aldırıyorsunuz. Artık devlet sizinle, açılan yollar da sizin!
Dahası da var.
Hatırlayın, Saray’ın müteahhidine Ankara Emniyeti’ne ait araç tahsis edilmişti. Üstelik aracı polis bile kullanmıyordu. Hadise, patronun şoförünün kaza yapmasıyla ortaya çıkmıştı.
Hikâyeler öyle çok ki. Anlatılana göre bir savcıya doğal olarak verilen geçiş hakkı, bir hatırlı isim tarafından kullanılıyordu. Savcının adına araba almış, plakasını takmış, yollara çıkmıştı. Bir Allah’ın kulu da 'Savcı maaşıyla bu araba nasıl alındı' diye sorgulamıyordu.
'KORUMA KARARI NASIL KALKTI?'
Özetle Türkiye’nin son döneminde trafikte bile ayrıcalıklı olanlar, korunanlar, çakarlılar tuhaflaştı. Ama bu kadar değil, bir de korunması gerektiği halde korunmayanlar var.
Hatırladınız mı? Daha önce bu sayfalarda Milli Savunma Bakanı’nın dört yardımcısına dair iddiaları okumuştunuz. Barış Pehlivan birinin FETÖ soruşturmasında adının nasıl geçtiğini, öbürünün Türkçe Olimpiyatları’nda Fethullah Gülen şiiri okuyuşunun hikâyesini anlatmıştı. TSK’deyken FETÖ’ye soruşturma açan Ahmet Zeki Üçok da 8 Şubat’ta konuştu. O da 3. Bakan yardımcısının hakkındaki ByLock iddiasını, 4. yardımcının da ABD kriptolarındaki yerini anlattı. Üçok, savcılığa elindeki belgeleri de verdi.
'Mevzu nereye gider' derken, ilginç bir olay yaşandı.
Hayır, Bakan yardımcısının dava açmasından söz etmiyorum. O beklenen bir şeydi. Üçok’un açıklamalarından birkaç gün sonra, 17 Şubat’ta, İçişleri Bakanlığı’nın Merkez Koruma Komisyonu toplantı yapmıştı. Toplantı sonucu Üçok’a şöyle tebliğ edilmişti:
'Hakkınızda, ‘yakın koruma kararının kaldırılmasına’ şeklinde karar verilmiş, alınan komisyon kararı Bakanlık Makamının Oluru ile kesinleşmiştir.'
Ahmet Zeki Üçok, TSK’de askeri yargı görevlisiyken FETÖ’yü soruşturması nedeniyle kumpasa uğramış, yıllarını hapiste geçirmiş, çıkınca da FETÖ aleyhinde çalışmaya devam etmişti. Ahmet Hakan’ın 5 Nisan 2016 tarihli, yani darbeden üç ay önce yaptığı Üçok röportajı önümde duruyor: 'Ordu içindeki Fethullahçı general ve albayları isim isim biliyorum.' Üçok’un verdiği isimler üç ay sonra darbeye kalkıştı. Haliyle devlet, FETÖ’nün açıktan da tehdit ettiği Üçok’u koruma kararı almıştı.
Bu sadece bir örnek. Üçok’a sordum, FETÖ tespitlerine dair bugüne kadar kurumlara tam 22 dilekçe vermişti. Ama hiçbirinin ardından bunlar yaşanmamıştı. Gelgelelim, bakan yardımcılarına dokununca birkaç gün sonra 'katli vacip'e dönüşmüştü.
'KRİTİK İSİM MUHALEFETE GEÇİNCE'
Biraz geriye bakınca benzer o kadar olay var ki...
Bir dönem FETÖ ile dişe diş mücadele eden Mustafa Önsel’den Ali Türkşen’e hemen hepsinin başına benzer şeyler geldi. Medyada eleştiri yapmaları, kitap yazmaları, durumun değişmesine yetti.
Tesadüfe yer yok. Hep aynı hikâye. Birkaç gün önce, AKP’den CHP’ye geçen Cevdet Nasıranlı’nın, koruma kararının kaldırıldığını okumuşsunuzdur.
Dahası...
15 Temmuz’da hedef alınan çok kritik bir isimle konuştum. Emekli olmasının ardından kitap yazmış, muhalif bir partide siyasete atılmıştı. Ardından defalarca koruma kararı kaldırılmıştı.
Kısacası, 'Mafyalar ve kara gömlekliler nasıl korunuyor, nasıl silahlanıyor, nasıl öncelikli oluyor' derken daha fenası varmış. Devleti kendi malı sayan siyasiler, terörün hedefindeki kişileri, sadece kendisini eleştirdiği için mafya gibi silahların önüne atıyor. 'Mafya mı devletleşiyor, devlet mi mafyalaştırılıyor' sorusu böylelikle cevabını buluyor. (...)"