İlker Başbuğ’un gözünden 19 Mayıs: ‘Mustafa Kemal’in bütün ümidi bu yorgun ve çilekeş halktadır’

25. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, yeni çıkan kitabında, Atatürk'ün Samsun'a çıktığı dönemi ve sonrasındaki gelişmeleri aktardı. Başbuğ, kitabında Atatürk'ün günlüğüne yazdığı notları, çektiği telgrafları da ele aldı.

İlker Başbuğ’un gözünden 19 Mayıs: ‘Mustafa Kemal’in bütün ümidi bu yorgun ve çilekeş halktadır’

GERÇEK GÜNDEM -

‘‘Mustafa Kemal, İstanbul’dan hareket etmeden ulaşmak istediği temel hedefi kafasında ve ruhunda tespit etmişti: ‘Milli hâkimiyete dayalı, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak.’ Ancak bu hedefi vicdanında bir “milli sır” olarak taşıyacaktır. Zamanı gelmeden en yakınlarıyla bile paylaşmayacaktır.’’

2008-2010 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yapan Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Kırmızı Kedi yayınlarından yeni çıkan ‘‘Savaş ve Barış’’ adlı yeni kitabında Atatürk’ün hangi hedef ve motivasyonla 19 Mayıs 1919’da Samsun’a geldiğini yukarıdaki sözlerle anlatıyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 25. Genelkurmay Başkanı, ‘‘Burada en önemli nokta; elbette Milli Mücadelenin dış güçlere, düşmanlara karşı verileceğidir. Ancak, Milli Mücadelede elde edilecek başarılar, milli iradenin, yani millet egemenliğinin kaçınılmaz olarak gelişine de yol açacaktır. İşte bu tehdidi sezen İstanbul, Milli Mücadelenin karşısında yer alacaktır. Mustafa Kemal Paşa her zamanki inanılmaz sezgisi ve gözlemleriyle bu durumu gerçekçi olarak tespit etmiştir. 230 Ancak o anda bu konuda neredeyse tek başınadır. Millet, ordu, komutanlar Milli Mücadelede elde edilecek başarılarla; hilafet ve saltanat makamının da kurtuluşunun sağlanacağını düşünmektedirler. Buna karşın Mustafa Kemal Paşa Anadolu’da bir “Anadolu İhtilali” gerçekleştirmeyi düşünmekte ve planlamaktadır. İşte burada onun dehası imdada yetişmektedir: Uygulamayı safhalara ayırmak; olaylardan faydalanarak milleti fikren hazırlamak; kademe kademe yürüyerek hedefe ulaşmak’’ diyor.

ATATÜRK’ÜN 19 MAYIS’TA GÜNLÜĞÜNE YAZDIKLARI: ‘‘ORDULARI MİLLİ MAKSAT VE TEŞKİLAT İLE İLGİLİ HUSUSLARDA HAREKETE GEÇİRDİM’’

Emekli orgeneral Başbuğ’un satırları 9. Ordu Müfettişi olarak Doğu Karadeniz’in en bayındır şehrine ayak basan Mustafa Kemal Paşa’nın daha ilk andan itibaren kendisine verilen görevle yetinmeyeceğini açıkça ortaya koyuyor.

‘‘Samsun’da Mustafa Kemal Paşa için özel bir karşılama olmadı. Ne yetkili idari amir ne de yetkili askeri bir komutan vardı. İngilizlerin şehirde iki yüz kişilik bir askeri birliği vardı. Pontus eşkıyası ise sokaklarda kol geziyordu. Samsun çok emniyetli bir durumda değildi. Merzifon’da da İngiliz askerleri vardı. Bu hava içinde onun Mıntıka Palas’ta geçirdiği anlar pek rahat ve huzurlu değildi. 19 Mayıs günü Mustafa Kemal Paşa; Sivas, Van, Erzurum, Sinop, Ankara, Elazığ, Bitlis, Diyarbakır vilayetleriyle, Kayseri, Samsun ve Erzincan Mutasarrıflığı’na, 15. ve 20. Kolordu Komutanlıkları’na şu telgrafı çekti:

‘Samsun’da birkaç gün kalacağım. Memleketin asayişi hakkındaki bilgi ve görüşlerinizle varsa eşkıyalığın sebepleri ve etkenleri ve derecesi ve önlenmesi için alınan en son tertibat hakkında acele ve kısa olarak aydınlatılmamı rica ederim.’

19 Mayıs 1919 gününe ilişkin olarak Mustafa Kemal not defterine de şu satırları yazmıştı: ‘İlk önce kendi komutama dâhil olan olmayan tüm orduları donatma, aydınlatma ve milli maksat ve teşkilat ile ilgili hususlarda harekete geçirdim.’

21 Mayıs günü de Kazım (Karabekir) Paşa’ya şu telgrafı çekmişti: ‘Millet ve memlekete borçlu olduğumuz en son vicdani vazifeyi birlikte çalışarak en iyi yapmanın mümkün olacağı kanaati ile bu son görevi kabul ettim. Bir an evvel size ulaşmak arzusundayım. Ancak, Samsun ve havalisinin vaziyeti, asayişsizlik yüzünden kötü bir akıbete uğramak mahiyetindedir. Bu sebeple burada birkaç gün kalmak zarureti vardır’.

Mustafa Kemal, Samsun’un içinde de halka bir direnme duygusu uyandırmak amacıyla Büyük Cami’de bazı toplantılar düzenletti. Mustafa Kemal, karargâhını seksen kilometre içeride olan Havza’ya taşımaya karar verdi. 25 Mayıs’ta Samsun’dan ayrıldı.’’

‘‘MUSTAFA KEMAL’İN BÜTÜN ÜMİDİ BU YORGUN VE ÇİLEKEŞ HALKTADIR’’

İlker Başbuğ, ‘‘Savaş ve Barış’’ ta Atatürk’ün Samsun’da başlayan Merzifon, Havza, Amasya, Erzurum, Sivas üzerinden Ankara’ya ulaşacak yolunun hiç de kolay olmadığını o günlerde yaşanan olaylarla ortaya koyuyor. Başbuğ, Cumhuriyet’in ilanıyla taçlanacak Anadolu İhtlilali’nde Atatürk’ün en büyük güvencesi ve umudunun savaşlarda harap olmuş yoksul ve çilekeş halk olduğunun da altını çiziyor.

‘Mustafa Kemal eski bir otomobille Anadolu yaylasına doğru tırmanmaya başladı. Yolculuk sırasında araba birkaç kere bozuldu. Mustafa Kemal ve arkadaşları arabadan indiler, yola yaya olarak devam ettiler. Dağların temiz havasını ciğerlerine dolduruyorlardı. Özgürlük havasına girdiler ve bir şarkı mırıldanmaya başladılar. ‘Başını duman almış dağlardan, ağaçlardan, kuşlardan, gümüş derelerden’ söz eden romantik bir İsveç şarkısı: ' … Yürüyelim, arkadaşlar! Sesimizi yer, gök, su dinlesin, Sert adımlarla her yer inlesin, inlesin!'

Benz - Mercedes otomobil yine bozulmuştu. Mustafa Kemal Paşa yol kenarında tarlasında çift süren bir köylüyü gördü. Kendisine yaklaştı ve şunları söyledi: ‘Hemşeri! Düşman Samsun’a asker çıkaracak. Belki buraların hepsini ele geçirecek. Sen ise rahat, toprağı sürüyorsun? Köylünün cevabı ise şöyle oldu: ‘Paşa, Paşa! Sen ne diyorsun. Biz üç kardeştik. İki de oğul vardı. Yemen’de, Kafkas’ta, Çanakkale’de hepsi elden gitti. Bir ben kaldım. Ben de yarım adamım. Evde 8 öksüz yetim ile üç dul kalmış kadın var. Hepsi sabanımın ucuna bakarlar. Şimdi benim vatanım da yurdum da, nah şu tarlanın ucu. Düşman ora gelinceye dek benden hayır bekleme.’ Mustafa Kemal’in bütün ümidi bu yorgun ve çilekeş halktadır.’’

‘‘SON KAYA, VATAN TOPRAKLARININ HER KARIŞININ SON KAYA PARÇASINA KADAR SAVUNULMASIYDI’’

İngiliz işgal güçleri başkent İstanbul’da Mustafa Kemal Paşa’nın geri çağrılması için hem Son Osmanlı padişahı Vahdettin hem de sadrazam Damat Ferit Paşa üzerinde baskıyı arttırırken 9. Ordu Müfettişi, halkı Milli Mücadele’ye katmak için direnişe başlamıştı bile.

Emekli orgeneral İlker Başbuğ Mustafa Kemal Paşa’nın Hamza ve Amasya’da o süreci nasıl yürüttüğünü kitabında aktarırken ‘‘Son Kaya’’ metaforuna da atıfta bulunuyor:

‘‘Mustafa Kemal halk ile ilk temaslarını Havza’da yaptı. Şehir eşrafını karargâhta topladı. Onlara, ‘Düşmanın niyeti bizi mezarımıza diri diri gömmektir. Şimdi çukurun tam kenarında bulunuyoruz. Son bir gayretle toplanırsak, kendimizi kurtarmamız mümkündür’ diyerek durumu kendilerine anlatmaya çalıştı. Toplum direniş konusunda fikir birliğine vardı. Böylece halk tarafından belki de Anadolu’da ilk miting gerçekleşti. Miting, 30 Mayıs’ta Havza’da yapıldı. Mustafa Kemal bu mitingi belediyede bir odanın penceresinden izledi. Amasya’dan gelen heyet, Mustafa Kemal’e bağlılıklarını bildirdi. Mustafa Kemal, Amasya’ya gitmeyi uygun buldu. 12 Haziran’da Amasya’ya hareket etti. Halk onu şehrin girişinde karşıladı. Mustafa Kemal halka karşı ilk açık konuşmasını orada yaptı. Anadolu toprağına girdikçe, Anadolu halkıyla garip bir şekilde gittikçe kaynaşıyordu. Amasyalılara şöyle hitap etti: ‘Amasyalılar! Padişah ve hükümet, İtilaf Devletleri’nin elinde esirdir. Memleket elden gitmek üzeredir. Bu kötü vaziyete çare bulmak için sizlerle işbirliği yapmaya geldim. Düşmanlarımızın Samsun’da yapacakları herhangi bir çıkarma hareketine karşı, ayaklarımıza çarıklarımızı çekecek, dağlara çekilecek, vatanımızı en son kayasına kadar müdafaa edeceğiz. Amasyalılar! Hep birlikte yemin edelim ki…’ Mustafa Kemal bir açık hava toplantısında ilk defa konuşuyordu. Meydan dalgalanmış, Amasya’da hava birden değişmişti. Yunus Nadi’ye göre ‘Son Kaya’ Milli Mücadele’nin programı olarak ortaya atılmıştı. Son Kaya, vatan topraklarının her karışının son kaya parçasına kadar savunulmasıydı. Bu azimde olan bir ulusu yenmek olanağı ise yoktu.’’

Etiketler
İlker Başbuğ Samsun